Cumartesi, 06 Şubat 2021 16:07

GAZAP

Yazan
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله

GAZAP


- 495 -
Kavram no 57
İlâhî Ceza 1
Bk. Helâk ve Helâk Edilen Kavimler; Cehennem; Dalâlet
GAZAP
• Gazap; Anlam ve Mâhiyeti
• Kur’an-ı Kerim’de Gazap
• Hadis-i Şeriflerde Gazap Edilenler
• Gazap ve Fıtrî Duyguların Eğitilmesi
• İslâm Ahlâkı Açısından Gazap
• Allah’ın Sıfatı Olarak Gazap Etme
• Allah’ın Gazabına Uğrayanlar
• Allah’ın Gazabının Tezâhürü: Helâk
• Gazap ve Helâk Konusunda Sünnetullah
• Helâklerin Sebepleri
• Helâk Çeşitleri
• Hangi Toplumlar Helâk Edildi?
“Kullarından dilediğine Allah’ın, lütuf ve ihsânından (Kur’an ve Peygamberliği) göndermesini kıskandıkları için Allah’ın indirdiklerini inkâr edip kendi canlarına karşı satın aldıkları şey (azap) ve o sebeple de önceden gelmiş bir gazap üstüne gazaba uğramaları, ne kadar kötü! Ayrıca kâfirler için ihânet verici bir azap vardır.” 2130
Gazap; Anlam ve Mâhiyeti
Gazap; kızmak, öfkelenmek, kızgınlık, intikam alma ve cezalandırma isteği anlamlarına gelir. Nefsin hoşa gitmeyen bir şey karşısında intikam arzusuyla heyecanlanması; infiâle kapılmak, öfke, hışım, hiddet, düşmanlık ve saldırıya meyleden haline gazap denilir.
Fıkıh açısından gazap halinde yapılan işlerde bazı istisnalar getirilmiştir. Meselâ, gazap halinde kinâye sözlerle boşama, niyet olmadıkça geçerli değildir. Kocanın kızarak eşine, “babanın evine git” demesi gibi. Hâkim gazaplı iken hüküm veremez.2131 Ahlâkî yönden, gazap hakkında şu hükümler dikkate alınmalıdır: Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Gazap, bütün kötülükleri kendinde toplar.”2132; “Gazap şeytandandır.” 2133
Kur’ân-ı Kerim, takvâ sahibi olan mü’minlerin öfkelerini yuttuklarını ve affedici olduklarını vurgular.2134 Öfkesini yutkunmayan insanların nasıl kötülükler işledikleri, bir hiç yüzünden nasıl birçok cinâyet işlendiği ve kötülükten sonra öfkesi geçenlerin nasıl pişman oldukları her zaman görülmektedir. “Öfkeyle kal2130]
2/Bakara, 90
2131] Müslim, Akdıye 16
2132] Ahmed bin Hanbel, 5/373
2133] Ahmed bin Hanbel, 4/226
2134] 3/Âl-i İmrân, 134
- 496 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kan zararla oturur” denilir. Haklı bir dâvâda bile olsa gazabı yenip karşı tarafı affetmek, büyük bir meziyettir. Mü’minlerin örnek alması gereken Rasûlullah’ın (s.a.s.) ahlâkı böyle idi. İslâm’da nefis için kızmak yoktur. Mücâdele ve mücâhede Allah içindir. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde bir sarhoşa rastlayıp had uygulatması üzerine sarhoş ona sövmüş, Hz. Ömer onu bırakarak şöyle demiştir: “Beni gazaplandırdı. Ceza verirsem nefsime yardım etmiş olurum. Ben bir kimseyi nefsim için azarlayıp dövmeyi sevmem.”
Aşırı gazap, aklın öyle bir âfetidir ki, en latif varlığı bile mecnun haline getirip hunhar bir canavara dönüştürebilir. Hiddet; akıl ve idrâkin yerine heyecan, dürüstlüğün bitişi, gözlerin görmemesi, kulakların duymaması demektir ve böyle birini ne din, ne kanun ne de nasihatçilerin öğütleri engelleyemez. Hiddetle başlayan, cinnet geçirerek kötülük yapar, sonra da pişman olur.
Rivâyete göre, Hz. İsa’ya “Âlemde en zorlu ve şiddetli olan şey nedir?” diye sorulduğunda o şöyle buyurmuştur: “Her şeyden şiddetli olan Allah’ın gazabıdır. Ondan cehennemler bile bizim gibi titrer.” ‘Bundan kurtuluş yolu nedir?’ diyene de: “Kendi gazabını terk” demiştir. Gazap, kişiye edebi kaybettirir; edep kaybolunca da insanın yapamayacağı rezillik yoktur. Çoğunlukla hiddetlenmenin zararı sahibine aittir. En kötü gazap hali tez gelip geç gidendir. Bu, kişiyi intikamcı yapar ve helâkine sebep olur. Rahmet peygamberi ve en güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilmiş olan Önderimiz: “Mü’minlerin imanca en olgun olanları ahlâkça en iyi olanlarıdır”2135 buyurmuştur. 2136
Kur’ân-ı Kerim’de Gazap
Kur’ân-ı Kerim’de “gazap” kelimesi, 14 yerde geçer. Ayrıca on âyette de gazap kelimesinin türevleri yer alır. Bu âyetlerin çoğunda gazap, Allah’a nisbet edilmiştir. Bazı âyetlerde gazap insanlar için de kullanılır. Meselâ Hz. Mûsâ’nın gazabı2137 ve Hz. Yûnus’un gazabından bahsedilir. 2138
Kur’an’da her şeye rağmen, gazaplanarak yapılan bir günah sonunda mü’minin hatasından dönmesi, tevbe etmesi emredilmekte; Allah’ın tevbe edenleri affedeceği bildirilmektedir. 2139
“O takvâ sahipleri ki, bollukta da, darlıkta da Allah için infak ederler/harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” 2140
Kur’an ahlâkı, kötülüğe iyilikle muâmele etmeyi, bunun ancak sabredenlere mahsus bir meziyet olduğunu hükme bağlar: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur. Bu (haslete), ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan) büyük pay sahibi olan kimse kavuşturulur. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce (vesvese) seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.”2141 Kötülük, en güzel haslet ne ise onunla önlenmelidir. Meselâ gazaba sabır, kötü2135]
Buhârî, Edeb 39; Tirmizî, Radâ 11; Ebû Dâvud, Sünnet 16; İbn Mâce, Nikâh 50
2136] H. Fehmi Kumanlıoğlu, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 22
2137] 7/A’râf, 150, 154; 20/Tâhâ, 86
2138] 21/Enbiyâ, 87
2139] Meselâ, bk. 3/Âl-i İmrân, 135
2140] 3/Âl-i İmrân, 134
2141] 41/Fussılet, 34-36
GAZAP
- 497 -
lüğe af ile karşılık verilmelidir.
Kur’an, fevrî ve fanatik hareketleri hoş karşılamaz: “Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” 2142
Sabredip suç bağışlamanın işlerin en hayırlısı olduğu vurgulanır: “Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır. Sabret! Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımıyladır. Onlara üzülme, kurmakta oldukları tuzaktan dolayı sıkıntıya düşme.” 2143
“Kim sabreder ve affederse, şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir (Mert ve azimli insanların yaptığı işi yapmıştır).” 2144
Bir kötülüğün aynen benzeriyle mukabele edilerek önlenmesi değil; en güzel şekilde, olgun mü’mine yakışacak tarzda önlenmesini Kur’an tavsiye eder. Meselâ. Gazaba sabır, câhilce davranışa, bilgisizliğe hilim, kötülüğe af ile karşılık, kötülüğün önlenmesi için tavsiye edilir. “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” 2145
Kur’an, herkese karşı hoşgörülü ve yumuşak olmayı onaylamaz. Kur’an’ın ölçüsü, müslümanlara karşı merhametli, kâfirlere karşı onurlu, sert ve şiddetli olmaktır. “Muhammed Allah’ın rasûlü/elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı şiddetli/çetin, kendi aralarında merhametlidirler.” 2146
İslâm’ı çevreye yayıp hâkim kılma gayreti demek olan cihad için gazap, olmazsa olmaz özelliktir. O yüzden cihadı emreden Kur’an, İslâm’a savaş açan kâfirlere karşı sert davranmayı da emreder. “Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş ânında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah takvâ sahipleriyle beraberdir.” 2147
“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münâfıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O, gidilecek yer ne de kötüdür!” 2148
“...Onlar, sizinle karşılaştıklarında ‘iman ettik’ derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: ‘Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir.” 2149
Hadis-i Şeriflerde Gazap
Rasûl-i Ekrem’in -tutum ve davranışlarında aşırılığa yol açmasa da- özellikle dinin yasakladığı konulardaki ahlâkî ve sosyal yanlışlık ve haksızlıklar karşısında, yani din gayretinden dolayı, gerekli hallerde sadece Allah için öfkelendiği ve bu durumun, yüzünün kızarması gibi fizyolojik belirtilerden anlaşıldığı
2142] 49/Hucurât, 5
2143] 16/Nahl, 126-127
2144] 42/Şûrâ, 43
2145] 41/Fussılet, 34
2146] 48/Fetih, 29
2147] 9/Tevbe, 123
2148] 66/Tahrîm, 9
2149] 3/Âl-i İmrân, 119
- 498 -
KUR’AN KAVRAMLARI
ifade edilir2150. Bazı hadislerde, gazap duygusunun yok edilmesinden ziyade, bu duygunun etkisiyle yanlış hüküm veya karar verilmesinden kaçınılması gerektiği üzerinde durulur. “Yiğit o kimsedir ki, öfkelendiği sırada kendine hâkim olur.”2151; “Hâkim öfkeliyken taraflar arasında kesinlikle hüküm vermemelidir.”2152 mealindeki hadisler bunu ifâde eder. Hadislerde kişiye, öfkesini yatıştırabilmesi için abdest almak ve ayakta oturmak gibi pratik tedbirlere başvurması da önerilmiştir. 2153
Evrenlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz, kendi nefsi için hiç gazaplanmaz; gazabını sadece Allah’ın dini için, Allah’a isyan edilen durumlarda ortaya çıkarırdı. Rasûlullah (s.a.s.) gazaplanma durumunda bunun nasıl giderileceği hakkında şöyle buyurur: “Biriniz gazaba geldiğinde abdest alsın. Ayakta ise otursun, gazabı yine gitmezse uzansın.” 2154
“Gazap şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür. Biriniz kızdığı/öfkelendiği zaman abdest alsın.” 2155
Rasûlullah, huzurunda, birbirine hakaret eden iki kişiden birisinin yüzünde öfke belirince şöyle buyurmuştu: “Ben bir kelime biliyorum, eğer şu adam bunu söylerse öfkesi geçer. O kelime: ‘Eûzü billâhi mine’ş şeytâni’rracîm’dir (kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım).” 2156
“Gazap, bütün kötülükleri kendinde toplar.” 2157
“Gazap şeytandandır.” 2158
“Siz, aranızda kimi pehlivan sayarsınız?” diye Rasûlullah sordu. Ashâb: “Adamların yenmeye muvaffak olamadığı kimseyi!” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Hayır, gerçek pehlivan, gazaplandığı zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” 2159
“Gerçek yiğit (kuvvetli kimse), güreşte güçlü olanı yenen değil; gazaba geldiğinde nefsine hâkim olandır.” 2160
“Allah indinde kişinin yuttuğu en savap olan yutkunma, Allah’ın rızâsını düşünerek kendini tutup yuttuğu öfke yudumudur.” 2161
“Gazaptan sakının; çünkü gazap, Âdemoğlunun kalbine konmuş bir ateş parçasıdır. Baksanıza öfkelenen adamın boyun damarları nasıl şişer ve gözleri nasıl kızarır! İçinde gazap hisseden, hemen yere yapışsın.” 2162
2150] Buhârî, İlim 28, Lukata 9, Edeb 75; Müslim, Salât 128, fezâil 127
2151] Buhârî, Edeb 76, 102; Müslim, Birr 107, 108
2152] Buhârî, Ahkâm 13; Müslim, Akdıye 16; Nesâî, Kudât 18
2153] Meselâ, bk. Ahmed bin Hanbel, 4/226, 5/152; Buhârî, İman 71
2154] Ahmed bin Hanbel, 1/283, 5/152; Ebû Dâvud, Edeb 4, 11
2155] Ebû Dâvud, Edeb 4
2156] Tirmizî, Daavât 52, 53; Ebû Dâvud, Edeb 4
2157] Ahmed bin Hanbel, 5/373
2158] Ahmed bin Hanbel, 4/226
2159] Müslim, Birr 106; Ebû Dâvud, Edeb 3
2160] Buhârî, Edeb 76; Müslim, Birr 106,107, 108; Ebû Dâvud, Edeb 3; Muvattâ, Hüsnü’l-Halk 12; Kütüb-i Sitte, 12/294
2161] Kütüb-i Sitte Terc. 17/583
2162] Tirmizî, Fiten 26; Ahmed bin Hanbel, 3/19, 61; Müslim, Birr 109; Ebû Dâvûd, Edeb 3
GAZAP
- 499 -
“İnsanlardan kimi vardır, yavaş gazaplanır/öfkelenir, (öfkesinden) çabuk döner; kimi vardır, çabuk öfkelenir, çabuk döner; kimi vardır, yavaş öfkelenir, yavaş döner. İşte bunlar birbirlerini dengeler. Haberiniz olsun, onlardan bir kısmı vardır; çabuk döner, çabuk kızar. Bilin ki bunların en hayırlısı, ağır/yavaş öfkelenen çabuk dönendir. En şerlileri de çabuk öfkelenip yavaş dönendir. Bilin ki, öfke, âdemoğlunun kalbinde bir kordur. Gözlerinin kızarmasını, avurtlarının şişmesini görmüyor musunuz?! Kim gazaptan/öfkeden bir başlangıç hissederse, yere yaslansın, (öfkesi geçinceye kadar öyle kalsın.)” 2163
“Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâlâ, Kıyâmet günü, mahlûkatın başları üstüne dâvet eder; tâ ki, (diğer insanlardan önce) dilediği hûriyi kendine seçsin.” 2164
Rasûlullah (s.a.s.) kendisinden öğüt isteyen birine, şöyle buyurur: “Öfkelenmeyeceksin!” 2165
Bir adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana kısa bir nasihatte bulun; uzun yapma! Tâ ki nasihatini unutmayayım” demişti (ve bu isteğini birkaç kere tekrar etmişti). Rasûlullah (s.a.s.) (çok kısa) cevap verdi: “gazab etme/öfkelenme!” 2166
Rasûlullah (s.a.s.) Uhud günü kırılan dişine işaret etti ve şöyle buyurdu: “Peygamberine böyle yapan bir kavme Allah’ın gazabı/öfkesi arttı. Allah’ın gazabı, Rasûlullah’ın Allah yolunda öldürdüğü kişiye de Allah’ın öfkesi şiddetlendi.” 2167
Gazap ve Fıtrî Duyguların Eğitilmesi
Hadis-i şerifler, gazaplanan kimsenin öfkesinin sevkedeceği şeyi yapmamasını emretmektedir. Kişi, öfkesi icabı bir şeyler yapmaya kalkarsa, mâkul ve meşrû bir şey yapamaz. Öfkesi geçince pişman olacağı şeyler yapar. Öyleyse Rasûlullah (s.a.s.), kişinin öfkeliyken bir şeylerle oyalanmasını veya öfkesi doğrultusunda faâliyetten kaçınmasını sağlamaya çalışır. Rasûlullah’ın öfkesini yenen insanı, kuvvetçe insanların en güçlüsü olarak ilân etmesi gösteriyor ki, nefis mücâdelesi, düşmanla (hasım veya rakiple) yapılacak mücadeleden daha zor ve belki daha faziletlidir.
Hadislerde gazaplanan kimsenin ayaktaysa oturması, öfkesi yine geçmezse yatmasının tavsiye edilmesini şöyle yorumlayabiliriz: Ayakta olan kimse, bir fiil/eylem yapmaya hazırdır; oturan bu durumdan uzaklaşır; yatan daha da uzaklaşır. Öyle anlaşılıyor ki, gazaplanan kişi, ayakta veya otururken kendisinden, sonra pişman olacağı bir şey sâdır olmaması için, farklı bir eylem olarak bunu tavsiye etmiştir.
Rasûlullah’ın “gazaplanma!” tavsiyesi, mümkün ki, çabuk öfkelenen biri için yapılan tavsiyedir. Çünkü Peygamberimiz, herkesin mîzâcına göre emreder, en uygun olanı tavsiye ederdi. Hadis-i şeriflerdeki “öfkelenme!” tavsiyesi de gösteriyor ki, öfke, nice kötülükleri kendinde toplamaktadır. Rasûlullah’ın “öfkelenme!” diye tavsiye etmesi, “öfke sebeplerinden kaçın, öfkeyi çekecek şeylere yer verme” demektir. Öfkenin bizzat kendisinin yasaklanması düşünülemez.
2163] Tirmizî, Fiten 26
2164] Tirmizî, Birr 74; Ebû Dâvud, Edeb 3
2165] Buhârî, Edeb 76
2166] Buhârî, Edeb 76; Tirmizî, Birr 73; Muvattâ, Hüsnü’l-Hulk 11
2167] Buhâri, Megâzî 24; Müslim, Cihad 106; Kütüb-i Sitte, 12/126
- 500 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Çünkü öfke, fıtrî/doğal bir haldir; insan karakterinden yok edilemez. Bu yasaktan maksat, aynı zamanda öfke gibi duygularımızı bastıracak alışkanlıklar kazanmak, ruh terbiyesine önem vermek demektir. Yine, öfkeyi ortaya çıkaran en büyük kaynak kibirdir. Çünkü insanın arzu ettiği bir şeye muhâlefetten kibir ortaya çıkar; kibir de onu öfkeye atar. Bu durumda, mütevâzi olan kimseden nefsi savunma duygusu çabuk geçeceği için, kibirlenmeyen kimse, öfkenin şerrinden selâmette kalır.
Sadece gazap değil; fıtratımıza verilen bütün duygular, yok edilemez; zaten yok edilmiş olsa, insanın dengesi sarsılır, o duyguların hayırlı istikamette ve ölçülü olarak kullanılmasından doğacak dünyevî ve uhrevî güzellikler iptal edilmiş olur. O yüzden “öfkelenme!”, “inat etme!” demek, “fıtratını değiştir!” emrinde bulunmak gibi, yapılması mümkün olmayan bir şeydir. Bu değerlendirmeye göre, hadis-i şeriflerdeki “gazaplanma!” emri, “meşrû olmayan konularda ve aşırı şekilde öfkelenme!” anlamındadır. Böylece, bu fıtrî duyguları, sadece “hayırda kullanma” tavsiye edilmiş olmaktadır. Her uzvun ve her duygunun meşrû ve ölçülü bir kullanma yönü vardır. Allah’ın yarattığı ve ihsan ettiği özellik ve nimetler, insana zulüm olsun diye değil; rahmet ve sınav aracı olarak verilmiştir. Özellikle tasavvufî yaklaşımda “nefsi öldürmek” tâbiriyle, olumsuz kabul edilen duyguların tümüyle yok edilmesi ısrarla tavsiye edilir. Bu, hem imkânsız, hem de yanlış bir yaklaşımdır. Yapılacak iş, onları yok etmeye çalışmak değil; hayır yolunda ve ölçülü bir tarzda kullanmaktır. Öfke konusunda, nefsin isyanlarına öfkelenip terbiyesine çalışmak, küfür, zulüm ve fesat sergileyenlere öfkelenip İslâm’ın hâkimiyeti için gayret göstermek en mâkul yoldur. Ölçü bellidir: Allah için sevmek, Allah için öfkelenip buğz etmek.
Rasûlullah (s.a.s.), şahsını ilgilendiren meselelerde sabredip öfke göstermediği halde; dini ilgilendiren konularda öfkesini izhar etmiştir. Bu hususta birçok örnek verilebilir. Bunlardan biri, şu hadis-i şeriftir: İbn Mes’ûd anlatıyor: “Bir adam gelerek Rasûlullah’a: ‘Ben sabah namazına falanca (imam) yüzünden gelemiyorum, çünkü namazı fazla uzatıyor’ dedi. Ben, Rasûlullah’ın o günkü kadar öfkelendiğini hiç mi hiç görmedim. Gazapla şöyle dedi: “Ey insanlar! Sizden bazıları nefret ettiricidir. Hanginiz halka namaz kıldırırsa, kısa tutsun; zira cemaatte hasta var, yaşlı var ve ihtiyaç sahibi vardır.”2168 Rasûlullah’ın (s.a.s.) bu şekilde Allah için öfkelendiği olaylar çoktur. Kur’ân-ı Kerim’de bazı peygamberlerin de Allah için öfkelendiği belirtilir. Meselâ, Hz. Mûsâ’nın, kendisi Tur’da iken, kavminin altından buzağı heykeli yapıp bu puta tapmalarından dolayı gazaplandığını, hatta kızgınlığından Tevrat levhalarını yere attığını ve kardeşi Hârun’un (a.s.) başını ve sakalını çekip asıldığını Kur’an haber vermektedir.2169 Yine, bu olay üzerine kavmine çok gazaplı/öfkeli ve üzgün bir şekilde döndüğünü ve onlara kızarak nasihat ettiğini, bunun Allah’ın gazabını, dünyada da alçaklığı istemek olduğunu açıkladığını, Kur’an bize bildirir.2170 Demek ki, öfke yasağı mutlak bir yasak değildir; bu fıtrî özelliğin kullanılması gereken durumlar vardır.
İslâm Ahlâkı Açısından Gazap
İslâm ahlâkıyla ilgili eserlerde, öfke duygusunu ortadan kaldırmak yerine;
2168] Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, 12/300
2169] 7/A’râf, 150
2170] 20/Tâhâ, 86
GAZAP
- 501 -
öfkeli halde iken yanlışlık yapmaktan sakınmanın gerekliliği üzerinde durulmuştur. Buna göre, gazap sırasında kalp atışının hızlanması ile kanın damarları ve beyni zorlaması, aklın normal görev yapmasını önler; yanlış ve zararlı işler yapılmasına yol açar. Bu sebeple, “gazap, muvakkat (süreli) bir deliliktir” denilmiştir. Gazap halindeyken sağlıklı düşünmenin mümkün olmadığı, bu durumdaki kişiyle bir deli arasında fazla fark bulunmadığı ifade edilir. Hüküm, karar ve ceza verme durumundaki kişilerin öfkelenmeden, soğukkanlı olarak bu eylemlerini yerine getirdiklerinden emin olmaları için, suçluyu hemen cezalandırma yoluna gitmeyip bir süre beklenilmesi veya suçluyu gözaltında tutmanın yerinde olacağı ve uygulamanın da bu şekilde sürdürüldüğü ahlâk ve hukuk kitaplarında belirtilir. Adâletin tam olarak yerine getirilmesi için, hem öfke ve kibir gibi haksızlığa yol açabilecek duyguların etkisinden sıyrılmanın, hem de âcizlik ve aldırmazlık şeklindeki tutumlardan uzak durmanın gerekliliği de İslâm âlimlerince vurgulanmıştır.
Gazapla hilim arasındaki ilişki, hilimle ilgili tarifte açıkça görülür: Râgıb ve Mâverdi’ye göre hilim, “nefsi gazabın azgınlaşmasından korumaktır.” Hadis-i şerife göre, gazap duygusu bakımından insanların dört farklı karaktere sahip olduğu belirtilir. Bazıları çabuk öfkelenir, çabuk yatışır. Bazıları nâdiren öfkelenir, fakat zor teskin edilir. Bazıları da çabuk öfkelenir, zor yatışır. Nihâyet nâdiren öfkelenip çabuk yatışanlar gelir ki, en iyi olanlar, bunlardır. Gazap duygusu, mizaçlara, alışkanlıklara, eğitime, yaş ve cinsiyete göre değişir.
Her fıtrî duygu gibi, gazabın da hedefi İslâm’ın gösterdiği istikamette olmalıdır. Yine tüm duygular gibi ölçülü, dengeli olmalı, ifrat ve tefritten uzaklaşılmalıdır. Yersiz gazap veya haddi aşan ifrat noktasındaki gazap yerilmiştir. Gazap, fıtrî bir duygu olduğundan, hiç gazaplanmayan kimse, dininin, dâvâsının ve şahsının onurunu koruyacak ve düşmanlara tepki gösterecek cihadı gerçekleştiremez. Ilımlı bir gazap duygusu, fazilet sayılır. Ilımlı bir öfke duygusu, “şecaat” veya “hamiyet” diye adlandırılır. İnsanın onurunu, haklarını ve değerlerini korumak için hamiyet ve şecaat sahibi olması gereklidir. Gazap gücünün ifratına tehevvür (saldırganlık), tefritine de cübn (korkaklık) denilir. 2171
Bazı âlimler öfke konusunda şöyle söyler: Allah öfkeyi ateşten yaratmıştır ve onu insanın fıtratına koymuştur. Kişi ne zaman bir şeye niyet eder veya herhangi bir arzusunda zorlukla karşılaşırsa öfke ateşi yanar ve yüzü ve gözleri kandan kızarıncaya kadar kabarır. Zira insan derisi, gerisindeki rengi gösterir. Bu durum, kendinden daha aşağıda olana kızan ve ona karşı kendisini güçlü hisseden kimse içindir. Eğer kendinden daha üstün olandan öfke hissederse, ondan, derinin zâhirinden kalbin içine doğru kan tutukluğu oluşur ve üzüntüden rengi sararır. Öfke, kendi emsâline karşı ise, kan tutukluk ile genişleme arasında gider gelir, rengi bir kızarır, bir sararır.
Öfke olayı, insanın içinde ve dışında değişmeyi beraberinde getirir. İç organlarının çalışması daha çok olumsuz şekilde bundan etkilendiği gibi; rengin değişmesi ve organlardaki titreme gibi dışa da etki eder. Öfkenin diğer bir sonucu da, davranışların tertipsiz olarak ortaya çıkması ve doğal mîzâcın değişmesidir. İçteki değişme, dışta görülen olumsuzluklardan daha fazladır. Öfke, kalpte kin ve hased meydana getirir ve çok çeşitli kötülükleri içe yerleştirir. Dıştaki değişme
2171] Mustafa Çağrıcı, T. Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 13, s. 436
- 502 -
KUR’AN KAVRAMLARI
de, aslında içteki değişmenin neticesi ve meyvesidir.
Öfkenin dildeki etkisine gelince; aklı başında bir kimsenin söylemekten hayâ edeceği, öfkesi geçince pişman olacağı kötü, kaba ve çirkin sözlerin söylenmesi çoğunlukla ortaya çıkar. Öfkenin insan davranışlarındaki eseri ise, kaba kuvvet kullanma, dövme, hatta yaralama ve öldürme gibi nâhoş olaylardır. Eğer öfkelenilen kişinin kaçması veya orada bulunmayışıyla bunlar yapılamazsa, öfkeli kendine yönelir; elbisesini yırtar, kendi kafasına vurur, bazen yıkılır düşer veya kap-kacak, araç-gereç kırar, bu işle hiç ilgisi olmayan başka insanları incitir.
Bu tür zararları düşünen kimse, Peygamberimiz’in “öfkelenme!” diye tavsiyesinin nice hikmetlere şâmil olduğunu anlar. Tabii, öfkenin bütün bu zararları, dünyevî öfke hakkındadır; yani, Allah için ve meşrû hedefe yönelik olmayan öfke içindir. 2172
Kur’an, mü’minlerin gazap ettiklerinde, kızdıran insanların kusurlarını bağışlamaları gerektiğini belirtir, gazap edene affı tavsiye eder: “Onlar (mü’minler), büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; gazap ettikleri, kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.” 2173
“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da infak ederler, Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” 2174
Allah’ın Sıfatı Olarak Gazap Etme
Allah Teâlâ’ya mahsus olan sıfatlardan rahmet ve gazap, mahlûkatın sıfatları gibi değildir. Allah’ın tüm vasıfları ve isimleri her yönüyle mükemmelliği içerdiğinden, beşerî olumsuzluk ve eksikliklerden münezzehtir. “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.”2175 O, tüm noksanlıklardan münezzehtir. Allah’ın rahmet ve gazab sıfatları, Kur’ân’ın birçok âyetinde zikredilmekte ve Allah’ın gazabına uğrayarak helâk edilen bazı kavimlerden ibret için bahsedilmektedir. Bütün bunların yanında, Allah’ın rahmeti gazabından daha büyüktür. Bir hadiste Allah şöyle buyurur: “Rahmetim, gazabımı geçmiştir (kuşatmıştır).” 2176
Allah’ın Gazabına Uğrayanlar
a- Allah’a İsyan Eden Yahûdiler: Bıldırcın ve kudret helvası gibi daha iyi olan Allah’ın nimetlerini daha kötüyle değiştiren yahûdiler için şöyle buyrulur: “... Üzerlerine zillet (alçaklık) ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu musîbetler (onların başına), Allah’ın âyetlerini inkâra devam etmeleri, haksız olarak peygamberleri öldürmeleri sebebiyle geldi. Onların hepsi, sadece isyanları ve düşmanlıkları sebebiyledir.” 2177
“... Allah’ın indirdiklerini inkâr edip kendi canlarına karşılık satın aldıkları şey (azap) ve o sebeple de gazap üstüne gazaba uğramaları ne kadar kötü! Ayrıca, kâfirler için ihânet
2172] İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muht. Terc. ve Şerhi, 12/299
2173] 42/Şûrâ, 37
2174] 3/Âl-i İmrân, 134
2175] 42/Şûrâ, 11
2176] Buhârî, Tevhid 15, 22, 28, 55; Müslim, Tevbe 14-16
2177] 2/Bakara, 61
GAZAP
- 503 -
edici bir azap vardır.” 2178
“Allah’tan gelmiş olan bir ipe ve insanlar tarafından ortaya konan bir ipe (sisteme) sığınmaları müstesna, onlar (yahûdiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, kendilerine zillet (damgası) vurulmuş, Allah’ın gazabına/hışmına uğramışlar, miskinliğe mahkûm edilmişlerdir. Bunun sebebi, onların, Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş ve haksız yere peygamberleri öldürmüş olmaları, ayrıca isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarıdır.” 2179
b- Putperest Yahûdiler (Altın Buzağıya Tapanlar): “Buzağıyı (tanrı) edinenlere, mutlaka Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında bir alçaklık erişecektir. İşte Biz iftiracıları böyle cezalandırırız.” 2180
c- Şirk Koşanlar; Putperest Âdîler (Âd Kavmi): “(Hûd) dedi ki: ‘Artık size Rabbinizden bir azap ve bir gazap inmiştir. Haklarında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim! Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik.” 2181
d- İrtidat Edenler: “Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse –kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah’ın gazabı bunlaradır; bunlar için büyük bir azap vardır.” 2182
e- Maymunlaşan, Domuzlaşan ve Tâğûta Tapanlar: “De ki: ‘Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lânetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğûta tapanlar çıkardığı kimseler; işte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.” 2183
f- Allah Hakkında Kötü Zanda Bulunan Münâfık ve Müşrikler: “(Bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara, Allah’a şirk koşan erkek ve kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük onların başına gelmiştir. Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!” 2184
g- Allah Hakkında Tartışmaya Girenler: “Dâveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Rableri katında boştur. Onlar için bir gazap, yine onlar için çetin bir azap vardır.” 2185
h- Mü’minleri Öldürenler: “Kim bir mü’mini kasden öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” 2186
i- Cihaddan Kaçanlar: “Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya diğer bölüğe ulaşıp mevzî tutma dışında, kim öyle bir günde onlara arka çevirirse muhakkak ki o, Allah’ın gazabını hak etmiş olarak döner. Onun yeri de cehennemdir. Orası, varılacak ne
2178] 2/Bakara, 90
2179] 3/Âl-i İmrân, 112; Ayrıca, bk. 1/Fâtiha, 7; 5/Mâide, 60; 20/Tâhâ, 86; 58/Mücâdele, 14
2180] 7/A’râf, 152
2181] 7/A’râf, 71-72
2182] 16/Nahl, 106
2183] 5/Mâide, 60
2184] 48/Fetih, 6
2185] 42/Şûrâ, 16
2186] 4/Nisâ, 93
- 504 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kötü yerdir!” 2187
k- Yalancı ve İftiracılar: “Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ile şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.” 2188
l- Yeme İçmede Taşkınlık ve Nankörlük Edenler: “Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyin; sonra sizi gazabım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.” 2189
m- Rasûlullah’a Eziyet Edenler: Rasûlullah (s.a.s.) Uhud günü kırılan dişine işaret etti ve şöyle buyurdu: “Peygamberine böyle yapan bir kavme Allah’ın gazabı/öfkesi arttı. Rasûlullah’ın Allah yolunda öldürdüğü kişiye de Allah’ın gazabı şiddetlendi.” 2190
Gazap Edilenleri Dost Edinmek: “Allah’ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar. Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları çok kötüdür!”2191 Âyette Allah’ın gazab ettiği yahûdileri kendilerine dost edinenlerin münâfık olduğu bildirilmektedir.
“Ey iman edenler! Kendilerine Allah’ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirlerdekilerden (onların dirilmesinden) ümit kestikleri gibi âhiretten ümit kesmişlerdir.” 2192
Kur’an’ın özü ve özeti olan Fâtiha sûresinde “Bizi dosdoğru yola ilet; Nimet verdiklerinin yoluna. Kendilerine gazap edilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil.” 2193buyrulurmaktadır. Allah haddi aşanlara, isyancılara, dini inkâr edenlere gazap üstüne gazap göndermiştir. Bunların kıssaları Kur’an’da gayb haberleri şeklinde bildirilmiştir. Gazap edilenler, daha çok, yahûdiler ve yahûdileşenlerdir. Allah’ın gazabı, tarihteki inkârcı ve isyancıların başına türlü şekillerde gelmiştir. Onları yakalayıveren bir çığlık, bir yer sarsıntısı, ebâbil kuşları, kasırga, dağ gibi deniz dalgalarında boğulma...
Allah’ın Gazabının Tezâhürü: Helâk
“Helâk”in sözlük anlamı, mahvolmak, yok olmak, yıkıma uğramaktır. Kur’an literatüründe “helâk” şekliyle mastar halinde geçmeyen bu kelime, çoğunlukla fiil halinde bulunur. “Ehleknâ (Biz helâk ettik) şeklinde kullanımı en çok olanıdır.
“Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar gönderip evlerinin altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık.” 2194
2187] 8/Enfâl, 16
2188] 24/Nûr, 8-9
2189] 20/Tâhâ, 81
2190] Buhâri, Megâzî 24; Müslim, Cihad 106; Kütüb-i Sitte, 12/126
2191] 58/mücâdele, 14-15
2192] 60/Mümtehine, 13
2193] 1/Fâtiha, 5-7
2194] 6/En’âm, 6
GAZAP
- 505 -
“Andolsun ki Biz sizden önce, peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdiği halde (yalanlayıp) zulmettikleri için nice nesilleri helâk ettik. (Onları helâk etmeseydik bile) iman edecek değillerdi. İşte Biz suçlu kavimleri böyle cezalandırırız. Sonra da sizin nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler (onların yerlerine hükümranlar) kıldık.” 2195
Toplumsal Helâkler: Allah Teâlâ insanoğlunu yeryüzüne gönderdiği günden beridir onu kılavuzsuz bırakmamış, görevlendirdiği peygamber ve onlara indirdiği kitaplarla insanlara uyarıda bulunmuştur. İnsanların gerçekleri görüp idrâk etmesi ve peygamberlerin kendi katından olduğunu isbat etmesi için de mûcizelerle desteklemiştir. Allah, uyarıcı olarak görevlendirdiği elçilerine iman etmeyen ve mûcizeleri eğlence konusu yapan toplumları da helâk etmiştir.
“Kendilerine âyetlerimiz ayan beyan okunduğu zaman inkâr edenlere: ‘İki topluluktan hangisinin (dünyaki) mevki ve makamı daha hayırlı, meclis ve topluluğu daha güzeldir?’ dediler. Onlardan önce de, eşya ve görünüş bakımından güzel olan nice nesiller helâk ettik. De ki: ‘Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet verir. Nihâyet kendilerine vaad olunan şeyi –ya azabı (mü’minler karşısında yenilgiyi) veya kıyâmeti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve topluluğu daha zayıf olanın kim olduğunu çok geçmeden görecekler.” 2196
Bir toplumu helâke sürükleyen aşamaları âyetlerden takip edelim: “Nuh’u kavmine peygamber olarak göndermiştik. ‘Ey kavmim’ dedi. ‘Sizin için kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a ibâdet edin; zira ben üzerinize gelecek şiddetli bir günün azabından korkuyorum!’ Kavminin ileri gelenleri: ‘Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz!’ dediler. Nuh da şöyle cevap verdi: ‘Ey kavmim, bende hiçbir sapıklık yoktur; fakat ben, âlemlerin Rabbı tarafından gönderilen bir peygamberim. Size Rabbimin haberlerini duyuruyorum. Size nasihat ediyorum ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum. Sizi uyarmak için, sakınmanız ve belki merhamet olunmanız için kendi içinizden bir adam vasıtasıyla size Rabbinizden bir ihtarın gelmesine hayret mi ediyorsunuz?’ Onu yalanladılar. Bunun üzerine Biz de onu ve onunla birlikte gemide olanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları ise, suda boğduk. Zira onlar kör bir toplumdu.” 2197
A’râf sûresinin devam eden âyetleri sırasıyla Âd kavminin, Semud kavminin, Lût kavminin ve Medyen kavminin helâklerini peşi peşine anlatmaktadır.2198 Sonra şu prensip açıklanmaktadır: “Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, halkı (Peygamber’e başkaldırmasınlar ve Bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır. Sonra kötülüğü (yoksulluk ve darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik, nihâyet çoğaldılar ve ‘Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu’ (onlar da sıkıntılı ve sevinçli günler geçirmişlerdi) dediler. Biz de onları, hatırlarından geçmediği bir anda ansızın yakaladık.” 2199
A’râf sûresi, devam eden âyetlerle yine helâk tarihini anlatmaya devam eder. Mûsâ (a.s.) ve Firavun toplumları arasında geçen olaylar ve sonuçta Hz. Mûsâ’nın kavminin kurtuluşa ermesi, Firavun ve taraftarlarının denizde boğulmak
2195] 10/Yûnus, 13-14
2196] 19/Meryem, 73-75
2197] 7/A’râf, 59-64
2198] bk. 7/A’râf, 65-93
2199] 7/A’râf, 94-95
- 506 -
KUR’AN KAVRAMLARI
suretiyle helâk edilişleri dile getirilir.2200 Sonra da İsrâiloğullarının çeşitli sebeplerle helâklere uğraması anlatılır.
Gazap ve Helâk Konusunda Sünnetullah
Allah’ın gazabı ve helâk etmesiyle ilgili olarak toplumlarla ilgili değişmez kanunu Kur’an’da çok açık bir şekilde anlatılır. Ana başlıklar halinde bu konudaki sünnetullah’ı şöyle maddeleştirebiliriz:
a- Toplumların gelecekleri kendi davranışlarına bağlıdır. 2201
b- Bütün toplumlar, elçiler aracılığıyla uyarılmıştır. 2202
c- Elçi gönderilmeyen toplumlar helâk edilmezler. 2203
d- Helâk edilen toplumlarca bütün elçiler yalanlanmıştır. 2204
e- Toplumun önderleri toplumdan sorumludur. 2205
f- Toplumların mânevî yönleri, maddî yönlerinden önceliklidir. 2206
g- Kâfir ve zâlim toplumlar, çok uzun zaman varlıklarını sürdüremezler. 2207
h- Kâfir ve zâlim toplumlar hemen helâk edilmezler. 2208
i- Allah, kâfir ve zâlim toplumları, belki inanırlar diye sıkıntılar ve bolluklarla imtihan eder. 2209
j- Kâfir ve zâlim toplumlar, inkâr ve isyandan vazgeçip iman ederlerse Allah affeder, helâk etmez. 2210
k- Azap geldikten sonra kâfirlerin inanması, fayda vermez. 2211
l- Ataları körü körüne taklit etmek, toplumları felâkete götürür. 2212
2200] bk. 7/A’râf, 103-136
2201] 10/Yûnus, 44; 8/Enfâl, 51; 13/Ra’d, 31; 30/Rûm, 41; 42/Şûrâ, 30; 37/Saffât, 39; 91/Şems, 14; 7/A’râf, 147; 6/En’âm, 70; 56/Vâkıa, 24; 91/Şems, 9-10
2202] 13/Ra’d, 7; 35/Fâtır, 24; 16/Nahl, 36; 15/Hicr, 10; 28/Kasas, 47; 20/Tâhâ, 134; 4/Nisâ, 165, 5/Mâide, 19; 16/Nahl, 35-36
2203] 26/Şuarâ, 208-209; 6/En’âm, 130-131; 17/İsrâ, 15; 20/Tâhâ, 133-134
2204] 38/Sâd, 14, 16; 50/Kaf, 12-14; 26/Şuarâ, 5, 136; 36/Yâsin, 30, 48; 6/En’âm, 33; 7/A’râf, 77...
2205] 7/A’râf, 38; 38/Sâd, 61; 33/Ahzâb, 30-32; 40/Mü’min, 46-47; 34/Sebe’, 31-33; 28/Kasas, 63; 7/A’râf, 86, 90; 10/Yûnus, 83; 9/Tevbe, 34; 11/Hûd, 116
2206] 34/Sebe, 45; 40/Mü’min, 21, 82; 30/Rûm, 9; 41/Fussılet, 15-16; 19/Meryem, 73-74; 8/Enfâl, 19; 2/Bakara, 249; 28/Kasas, 76-82; 68/Kalem, 17-33
2207] 6/En’âm, 6; 7/A’râf, 94-95; 10/Yûnus, 13-14; 17/İsrâ, 16); 18/Kehf, 59; 19/Meryem, 73-75; 22/Hacc, 45
2208] 7/A’râf, 182-183; 13/Ra’d, 32; 22/Hacc, 44, 48; 23/Mü’minûn, 54-56; 3/Âl-i İmrân, 178
2209] 32/Secde, 21; 7/A’râf, 130; 6/En’âm, 42; 43/Zuhruf, 48; 32/Secde, 21; 30/Rûm, 41; 6/En’âm, 42-44; 7/A’râf, 94-95
2210] 5/Mâide, 65-66; 4/Nisâ, 110; 16/Nahl, 119; 6/En’âm, 43, 48; 27/Neml, 11, 46; 10/Yûnus, 98; 37/Saffât, 148
2211] 10/Yûnus, 90-91; 4/Nisâ, 18; 40/Mü’min, 84-85
2212] 26/Şuarâ, 69-74; 11/Hûd, 109; 37/Saffât, 69-70; 2/Bakara, 170; 5/Mâide, 104; 23/Mü’min, 24; 11/Hûd, 62, 87; 7/A’râf, 70
GAZAP
- 507 -
Helâklerin Sebepleri
a- Uyarıcıları Yalanlama: Uyarıcıların getirdiği gerçeklere sırt çevirip onların doğru olmadığını, gerçekten Allah katından gelmediğini iddia edip uyarıcıları sapıklıkla itham ederek atalarının yolunda yürümeye devam etmeleri, o toplumun helâke uğramalarının bir sebebidir. 2213
b- Başlarına Gelen Belâ ve Musîbetlerden Ders Almama: Allah Firavun’un kavmine, doğru yola gelmeleri için çeşitli belâlar veriyor. Onları ürün kıtlığına uğratıyor, tufan, çekirge, kurbağa, kan gibi belâlarla karşı karşıya getiriyor, fakat onlar hiç ibret ve ders alma yoluna gitmiyorlar. Başlarına gelen felâketi Hz. Mûsâ ve kavminin uğursuzluğuna yoruyorlar. Bu belâdan kurtulunca da, bunu kendi iyiliklerine ve haklılıklarına delil görüyorlar. Zaman zaman Hz. Mûsâ’ya gelip Allah’ın kendilerine Mûsâllat ettiği belâları kaldırması için duâ etmesini istiyorlar. Mûsâ (a.s.) da duâ edip Firavun ve taraftarları bu belâdan kurtulunca da, yine eski saygısızlıklarına ve zulümlerine devam ediyorlar. 2214
c- İstikbâr (Büyüklük Taslama): Helâke uğrayan her toplumun ortak yanlarından birisi de kendilerine azap tehdidi ile gelen uyarıcılara karşı büyüklük kompleksine kapılmak olmuştur. Bu kompleks ile Allah’ın âyetlerine kulak tıkayıp sırt çevirmişlerdir. “Kavminin küfreden ileri gelenleri şöyle demişti: ‘Biz seni beyinsizlik içinde görüyoruz ve senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” 2215; “Kavminin büyüklük taslayan ileri gelenleri: ‘Ey Şuayb, ya seni ve seninle birlikte iman edenleri mutlaka ülkemizden çıkaracağız ya da siz bizim yolumuza döneceksiniz!’ dediler.”2216; “Biz bir ülkeyi helâk etmeyi murad ettiğimiz zaman, oranın nimet ve refahtan şımarmış elebaşlarına emirlerimizi bildiririz. Onlar ise orada bozgunculuk yaparlar, kötülük işlerler. Artık onun üzerine hüküm hak olur ve o ülkeyi kökünden helâk ederiz.” 2217
d- Zulüm: Allah, toplumları zulüm işledikleri için helâk eder. Allah’ın âyetlerine, mûcizelerine, peygamberlerine, mü’minlere zulmeden ve inkârcılıkta direnen toplumlara uyarılar fayda etmeyince Allah’ın gazabı ve azabı hak olur. “Nice ülkeler vardır ki, zâlim oldukları için Biz oları helâk ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, (çökmüş) tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve (ıssız kalmış) büyük saraylar vardır (oralarda).”2218; “İşte şu ülkeler; zulmettikleri zaman onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de belli bir zaman tayin etmiştik.” 2219
Helâk Çeşitleri
a- Suda Boğulmak: Nuh’un kavmi ve Firavun ve askerleri bu şekilde helâk edilmişlerdir. “Nuh’u yalanlamışlardı. Bunun üzerine Biz de onu ve onunla birlikte gemide olanları kurtarmış, âyetlerimizi yalanlayanları ise boğmuştuk. Zira onlar kör bir kavim idi.” 2220
“Tıpkı Firavun hânedanı ile onlardan öncekilerin hali gibi. Onlar da Rablerinin âyetlerini
2213] bk. 7/A’râf, 94
2214] bk. 7/A’râf, 130-136
2215] 7/A’râf, 66
2216] 7/A’râf, 88
2217] 17/İsrâ, 16
2218] 22/Hacc, 45
2219] 18/Kehf, 59
2220] 7/A’râf, 64
- 508 -
KUR’AN KAVRAMLARI
yalanlamışlardı da, kendi günahlarıyla onları helâk etmiştik. Firavun hânedanını boğmuştuk. Hepsi de zâlim idiler.” 2221
b- Rüzgâr ve Sarsıntı: Âd kavmi, azgınlık ve peygamberleri Hz. Hûd’u yalanlamaları sebebiyle kavurucu bir rüzgârla helâk edildiler. “Âd kavminin kıssasında da bir ibret vardır. Hani üzerlerine kurutucu, kavurucu bir rüzgâr göndermiştik de üzerine uğradığı her şeyi ancak toz haline getirip bırakmıştı.” 2222
Semud kavmi ise peygamberleri Sâlih’in (a.s.) uyarılarına kulak tıkadılar ve mûcize olarak gönderilen deveyi kestikleri için helâk edici bir sarsıntıya tutularak yok olup gittiler. “Semud kavminden de alınacak ibretler vardır. Hani onlara ‘Bir süreye kadar dünya nimetlerinden faydalanın!’ demiştik. Buna rağmen büyüklük taslayıp Rablerinin emrinden çıkmışlardı da baka baka onları helâk edici bir sarsıntı yakalayıvermişti. Bu yüzden ne ayağa kalkacak bir güç bulabilmişler ve ne de yardım edilenlerden olmuşlardı.” 2223
c- Taş Yağmuru: Lût’un (a.s.) sapık kavmi ise, bir çığlık ve taş yağmuru ile helâke uğradılar. “Biz, üzerlerine taş yağdıran bir rüzgâr gönderdik.”2224; “Güneş doğarken helâk edici korkunç ses, onları yakalayıvermişti. Şehrin altını üstüne getirmiş ve üzerlerine sert taş yağdırmıştı. İşte bu yaptıklarımızda görebilenler için bir ibret vardır.”2225; “Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik, üzerine yığın yığın Rabbin katında işaretlenmiş sert taş yağdırdık. Bu taşlar, zâlimlerden hiçbir zaman uzak değildir.” 2226
d- Maymunlaşma ve Domuzlaşma: Yahûdilerin azgınlık ve isyanlarına bir ceza olarak da helâkin onların maymunlar ve domuzlar haline getirilmesi şeklinde tecellî ettiğini görüyoruz. “Kendilerine hatırlatılanı onlar unutunca, kötülükten men edenleri kurtarmış, zulmedenleri ise, işledikleri fısk yüzünden, şiddetli bir azap ile yakalamıştık. Men olundukları şeyden vazgeçmeyince, Biz de onlara ‘aşağılık maymunlar olun’ demiştik.”2227; “Allah katında bundan daha feci bir cezayı haber vereyim mi? Allah, kimlere lânet edip onlardan maymunlar, domuzlar ve tâğutun kulları/köleleri yapmışsa, işte bunlar, mevki bakımından en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış kimselerdir.” 2228
Hangi Toplumlar Helâk Edildi?
Kur’an, sadece örnek vermek ve ibret için bazı toplumların helâk edilişinden bahseder. Yoksa tüm helâk edilen toplumların listesini vermez. İbret almasını bilenler için bu örnekler yeter. Kur’an’ın, helâk edildiğini haber verdiği toplumların başında şunlar gelir:
a- Nuh (a.s.) Kavmi 2229
b- Âd (Hûd a.s.) Kavmi 2230
2221] 8/Enfâl, 54
2222] 51/Zâriyât, 41-42
2223] 51/Zâriyât, 43-45
2224] 54/Kamer, 34
2225] 15/Hicr, 73-75
2226] 11/Hûd, 82-83
2227] 7/A’râf, 165-166
2228] 5/Mâide, 60
2229] 71/Nuh, 1-28; 7/A’râf, 59-64
2230] 7/A’râf, 59-64; 9/Tevbe, 70
GAZAP
- 509 -
c- Semud (Sâlih a.s.)Kavmi 2231
d- Lût ve İbrahim (a.s.) Kavmi 2232
e- Medyen (Şuayb a.s.) Kavmi 2233
f- Sebe’ Kavmi 2234
g- Tubbâ Kavmi 2235
h- Ress Kavmi 2236
i- Firavun Kavmi 2237
j- İsrâiloğulları 2238
k- Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Toplumundaki Müşriklerin Elebaşları 2239
Helâkten Sonra: Helâk, dünya açısından işin sonudur. Helâkten sonra, tevbe imkânı ve bir daha kurtuluş yoktur. Sadece azap üstüne azap vardır. Yani, bu dünyevî cezadan başka ebedî cehennem vardır. “Onlar, yalnızca sonucu mu bekliyorlar? Âkıbet geldiği gün, daha önce onu unutanlar: ‘Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler (onların getirdikleri hak imiş); şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki bize şefaat etsinler? Yahut bir geri dönüşümüz mümkün mü, önceden işlediğimizden daha farklı bir iş yapalım?!’ derler. Onlar kendilerini hüsrana uğratmışlar ve uydurageldikleri şeyler onlardan yok olup gitmiştir.” 2240
“Ateşte yüzleri çevrildiği gün, ‘Keşke Allah’a itaat etseydik, keşke Rasûl’e itaat etseydik!’ derler. Ve yine derler ki: ‘Rabbimiz! Biz, liderlerimize ve büyüklerimize itaat ettik; onlar da bizi doğru yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlara büyük lânet et!” 2241
“En kuvvetliniz, hiddet ânında nefsine hâkim olanınız ve en halîm olanınız da kudreti yeterken affedeninizdir.” (Hadis-i Şerif Meali)
“Kahraman, hiddet ânında nefsine hâkim olan kimsedir.” (Hadis-i Şerif Meali)
“Asıl mücâhid, Allah rızâsı için kendi nefsi ile mücâdelede bulunan kimsedir.” (Hadis-i Şerif Meali)
“Kulun yutkunduğu şeylerde Allah katında en büyük mükâfat kazanacağı, hiddeti ânında Allah rızâsı için yutkunarak hiddetini yenmesidir.” (Hadis-i Şerif Meali)
“Hiddetlenen herkes, kendini Cehenneme doğru sürüklemiş olur.” (Hadis-i Şerif Meali)
2231] 7/A’râf, 73-79; 9/Tevbe, 70
2232] 7/A’râf, 80-84; 9/Tevbe, 70
2233] 7/A’râf, 85-93; 9/Tevbe, 70
2234] 34/Sebe’, 15-21
2235] 50/Kaf, 14; 44/Duhân, 37
2236] 50/Kaf, 12, 14; 25/Furkan, 38-39
2237] 7/A’râf, 103-136
2238] 7/A’râf, 161-166
2239] 8/Enfâl, 12-14, 17, 51-54
2240] 7/A’râf, 53
2241] 33/Ahzâb, 66-68; Kur’an Okulu, Hanif Y. 9. cüz
- 510 -
KUR’AN KAVRAMLARI
“Hiddetini yenen kimsenin kusurunu Allah örter.” (Hadis-i Şerif Meali)
“Tartışmalarda öfkelendiğiniz an, hak ve hakikat için değil; kendi hevânıza, kendi nefsiniz hesabına çalışmaya başlarsınız.”
“Bir anlık öfke her şeyi mahvedebilir.”
“Hiddet ekilen yerden pişmanlık biçilir.”
“Öfkenin başlangıcı çılgınlık, sonu pişmanlıktır.”
“Kızgınlık, geçici bir deliliktir. Bu yüzden duygularınıza sahip olun; yoksa onlar size sahip olurlar.”
“Zorluklara karşı kızmak, onu yenemeyeceğinizi anlamak demektir.”
“Üç özellik sahibinin imanı kemâle ermiştir. Bunlar: Bâtıla sapmamak, kızdığı zaman haktan ayrılmamak, gücü yettiği halde haddi aşmamaktır.”
“İnsanın kızması, başkalarının hatalarının intikamını kendinden alması demektir.”
“Kızan bir kimse, aklı başına gelince bu sefer de kendisine kızar.”
“Öfke, eğer Muhammedî terbiyeden geçerse, küfre karşı kesin bir tavır; mü’minlere karşı hilm ve silm şeklinde kendini gösterir.”
“Sabırlı adamın öfkesinden sakının.”
“Allah’a sığın şahs-ı halîmin gazabından;
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.”
“Oturur yerine zararla elbet; Âhir, öfke ile kalkan demişler.”
“Öfkenin ateşi, önce sahibini yakar; sonra, kıvılcımı düşmana ya varır, ya varmaz.”
“Öfke ile beraber akıl da uçup gider.”
“Doğada taşkın bir öfke kadar insanı insanlıktan çıkaran, hayvanlaştıran bir şey yoktur.”
“Öfke, kısa bir deliliktir.”
“Öfkeli kişinin ağzından yalnızca azarlayıcı, suçlayıcı sözler çıkar.”
“Öfke, savunma için silâh sağlar.”
“Öfke şahlandımı vicdan uyuşur.”
“Öfkeliyken konuş. Göreceksin ki pişman olacağın en güzel konuşmayı yapacaksın.”
“Öfke, çöken bir yapıya benzer, nereye düşse orayı da yıkar.”
“Öfke ile kalkan zararla oturur.”
“Keskin sirke, küpüne zarar verir.”
“Öfke, zekânın alevini söndüren büyük bir rüzgârdır.”
GAZAP
- 511 -
“Öfkeli bir insan, ağzını açar; gönlünü ve gözlerini kapar.”
“Kızgınken karar veren, fırtınalı havada yelken açan bir insandır.”
“Nâmertler, samimi olarak öfkelenmezler. Bunlar, gösterecekleri öfkenin şiddetini karşısındakilerin âcizliklerinden alırlar.”
“Haddinden fazla hiddet, gâyedeki hikmeti yok eder.”
“Hiddet ekilen yerden pişmanlık biçilir.”
“Hiddet, cinnetin küçük kardeşidir.”
“Hiddetini yenenleri kimse yenemez.”
“Hiddetin devamı, kin denilen feci hastalığı doğurur.”
“Hiddet, azgın bir ata benzer, haline bırakılırsa kendi ateşiyle yıpranır.”
“Mü’min, kinci olamaz.” (Hadis-i Şerif Meali)
“Kinimiz büyüdükçe, kin beslediğimiz kimseden daha çok küçülürüz.”
“Kinimiz çok şiddetli olduğu zaman bizi, kin beslediğimiz kimselerden daha çok alçaltır.”
“Kindarlık ve sertlik şeytanı dışa kovmaz, içe iter.”
“Deve gibi kinciliği terk eyle; Kindar olan olmaz dindar demişler.”
“Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş emel onları oyalayadursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!” 2242
2242] 15/Hicr, 3
- 512 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Gazap Konusunda Âyet-i Kerimeler
a- Yahûdilerin Gazaba Uğramaları: 1/Fâtiha, 7; 2/Bakara, 61, 90; 3/Âl-i İmrân, 112; 5/Mâide, 60; 7/A’râf, 152; 20/Tâhâ, 86; 58/Mücâdele, 14.
b- Allah’ın Şirk koşanlara Gazab Etmesi: 7/A’râf, 71.
c- İrtidat edenlerin İlâhî Gazaba Uğramaları: 16/Nahl, 106.
d- Allah hakkında tartışmaya girenlere Allah’ın Gazabı: 42/Şûrâ, 16.
e- Cihaddan kaçanlar Gazabı Hak Eder: 8/Enfâl, 16
f- Mü’minleri Öldürenlere Allah Gazap Eder: 4/Nisâ, 93
g- Yeme İçmede Taşkınlık ve Nankörlük Edenlerin İlâhî Gazaba Uğraması: 20/Tâhâ, 81
h- Gazap Edilenleri Dost Edinmek: 60/Mümtehine, 13; 58/mücâdele, 14.
i- Hz. Mûsâ’nın Gazabı: 20/Tâhâ, 86,
k- Hz. Yûnus’un Gazabı: 21/Enbiyâ, 87.
l- Gazap Edip Kızdıklarında Kusurları Bağışlayanlar: 42/Şûrâ, 37
m- Öfkeyi Yutmak: 3/Âl-i İmrân, 134.
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1. Fi Zılâli’l-Kur’an, Seyyid Kutub, Hikmet Y. c. 1, s. 189-190
2. Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Azim Y. c. 1, s. 346-347
3. Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Mahmut Toptaş, Cantaş Y. c. 1, s . 191-193
4. Mefatihu’l-Gayb (Tefsir-i Kebir), Fahreddin Razi, Akçağ Y. c. 3, s. 208-209, 214, 219
5. Hadislerle Kur’ân-ı Kerim Tefsiri, İbn Kesir, Çağrı Y. c. 2, s. 417
6. El-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, İmam Kurtubî, Buruc Y. c. 2, s. 212-216
7. Min Vahyi’l Kur’an, Muhammed Hüseyin Fadlullah, AkÂdemi Y. c. 2, s. 115-118
8. Dâvetçinin Tefsiri, Seyfuddin el-Muvahhid, Hak Y. c. 1, s. 184, 188-189
9. İslâm Ansiklopedisi, T. Diyanet Vakfı Y. c. 13, s. 436
10. Şâmil İslâm Ansiklopedisi, Şâmil Y. c. 2, s. 224-225; c.4, s. 17-18
11. Kur’an Ansiklopedisi, S. Ateş, KUBA Y. c. 6, s. 381-387
12. Lânetlenmiş Kişiler ve İşler, Mehmet Emre, Erhan Y.
13. Allah’ın Gazapları, (Tarihî roman), Râgıp Şevki Yeşim, 4 cilt, Huzur Y.
14. Allah’ın Yok Etmesi ve Yok Olan Toplumlar, Veysel Özcan, Mirfak Y.
15. Kur’an’da Sünnetullah ve Helâk Edilen Kavimler, Nuri Tok, Etüt Y.
16. Kur’an’da Toplumsal Çöküş, Ejder Okumuş, İnsan Y.
17. Kavimlerin Helâkı, Harun Yahya, Vural Y.
18. Kur’an Okulu, Hanif Y. 9. cüz
19. İslâmî Terimler Sözlüğü, Hasan Akay, İşaret Y. s. 155, 272
20. Kur’ânî Terimler ve Kavramlar Sözlüğü, Mustansır Mîr, İnkılâb Y. s. 127-129
21. İslâm İnançları Sözlüğü, Orhan Hançerlioğlu, Remzi Kitabevi Y. s. 113, 283

 
Okunma 1342 kez
Bu kategorideki diğerleri: « GAYB GIYBET, ALAY, LAKAP, SÛ-İ ZAN »