بسم الله الرحمن الرحيم
الحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 661 -
Kavram no 193
Nimetler 24
Bk. Haram-Helâl
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
• Yeme İçme, Müslüman İçin İbâdettir
• Kur’ân-ı Kerim’de Yeme İçme ile İlgili Âyetler
• Hadis-i Şeriflerde Yeme İçme
• Yiyeceklerin Helâl ve Haramlığı
• Haram Kılınan Yiyecekler ve Hikmeti
• İçkiler, Uyuşturucular ve Sigara
• Haram Kazanç Yolları
• İsraf
• Az Yemenin Faydaları
• Yemek Âdâbı
• Yiyecekleri/Rızkı Veren Allah'tır
• Yiyeceklerin Temizinden ve Helâlından Faydalanmak
“Sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın kebabı indirdik ve verdiğimiz güzel/temiz rızıklardan (nimetlerden) yiyin, dedik. Hakikatte onlar sadece kendilerine zulüm/kötülük ediyorlardı.” 3365
Yeme İçme, Müslüman İçin İbâdettir
İslâm, din işi dünya işi diye amelleri laiklikte olduğu gibi ikiye ayırmadığı için, belirli çerçeve içinde yapılma şartıyla her yapılan müspet işi ibâdet olarak kabul eder. İbâdetler iki çeşittir. Biri, namaz oruç gibi dinin rükûnları olan ve sadece Allah’a kulluk için yapılan, yani klasik anlamdaki ibâdetler, diğeri de bazı şartlarla ibâdet sevabı getirecek olan meşrû işler. Helâl rızık kazanmak ve kazanılan rızkı helâl ve meşrû şekilde nafakası üzerinde olan insanlarla beraber yemek, çeşitli yönlerden ibâdettir.
Namaz gibi bir ibâdete yardımcı olan şeyler ibâdetlerden sayıldığı gibi; Allah’ın râzı olduğu bütün ameller de ibâdet kapsamına girer. Bir diğer deyişle sâlih (doğru ve güzel) kabul edilen bütün ameller (fiiller)in yapılması ibâdettir. Çünkü Allah, insanlardan güzel davranışlar ve kendi hükümlerine uyma istemektedir. Yani Allah’a itaat mânâsı taşıyan her hareket ibâdettir. Helâl yollardan rızık temini için çalışmak da bir ibâdettir. Bir hadis-i şerifte buyrulduğu gibi; “Gerçekten Allah, çalışıp kazanan mü’min kulunu sever.” 3366
Bedenî ve ruhî sıhhati büyük bir nimet olarak bildiren İslâm, korunmasını da ibâdet görevi kılmıştır. Yenecek şeyler ibâdete yardımcıdır. Din için lâzım olanlar
3365] 2/Bakara, 57
3366] İbn Kesir, c. 4, s. 397
- 662 -
KUR’AN KAVRAMLARI
da dinden sayılır. Din için yemeğe de ihtiyaç vardır. Çünkü ilim, amel ve her çeşit ibâdet için vücudun sağlam olması gerekir. Vücudun sıhhati ise yiyip içmeden gerçekleşemez. Yiyip içmek, din için zaruridir; birçok yönden ibâdet sayılır. Bunun için Allah Teâlâ şöyle buyurur: “...Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin; sâlih amellerde (güzel davranış ve hareketlerde) bulunun...”3367 Bu âyette Allah “yemek” le “sâlih amel” arasını birleştirmiştir. Demek ki ilim öğrenip amel etmek ve âhiret yolunda ilerlemek için yemek yiyenin, yemesi ibâdet olur. Bunun için Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: “Mü’minin her iyi işine sevap vardır. Hatta kendi ve ailesinin ağzına koyduğu lokmaya bile.”3368 Allah Rasûlüne, hangi kazancın daha helâl olduğu sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Kişinin elinin emeği ve hayırlı olan (mebrûr) alışveriştir.”3369 Yemenin sevap ve ibâdet olması için gereken şartlar şunlardır: Helâl olan yiyeceklerden ve helâl kazançla edinilen yiyecekten yemek, oburca ve israfa kaçmadan, ihtiyacı kadar yemek ve yemenin edeblerine dikkat etmek. 3370
Her kültürün, her medeniyetin kendine has bir kıyafeti, kendine has mutfağı vardır. İslâm’ın da özel bir mutfağı, yemek kültür ve âdâbı vardır. Müslüman kalmanın şartları arasında, İslâm kıyafetinin muhâfazası gibi, mutfağının da korunması icap eder. Kâmil manada müslüman olmak için İslâm mutfağından yemek şarttır. Başka bir ifade ile gayr-ı müslim mutfaktan beslenerek müslüman kalmak zordur, kendi kendisini aldatmaktır. İslâm mutfağında haram yiyecekler ve haramla elde edilmiş gıdalara yer yoktur. İslâm mutfağında sözgelimi, şarap, domuz, leş, yırtıcı hayvan eti, besmelesiz kesilmiş hayvan eti, böcek, haşerat yoktur. İslâm, kendine has bir medeniyettir. Kur’an ve hadis, bu kültürel müesseseye geniş yer verir. Sadece haram helâl konulara değil, en küçük âdâbına kadar her şeyini ele alır. Kendi hükmünü eksiksiz verir, bir başka kültürden taklit ve iktibasa yer bırakmaz. Müslümana, yeme içme ile hükümleri, sünnet ve edepleri öğrenip tatbik etmek düşer.
Kur’ân-ı Kerim’de Yeme İçme ile İlgili Âyetler
Yeme anlamına gelen “ekl” türevleriyle birlikte Kur’an’da 109 yerde geçer. İçme anlamına gelen “ş-r-b” kelimesi ise türevleriyle birlikte 39 yerde kullanılır. Kur’an’ın en uzun sûrelerinden birinin adı, “Mâide”, yani sofra’dır. Bu surenin baş tarafı, yiyecekle ilgili temel meseleri, haram ve helâl yiyecekleri açıklar. Kur’an’da yenilip içilmesi haram olan gıdalar sayılır, sayılan az miktardaki gıdaların dışındaki tüm yiyecek ve içeceklerin, bazı şartlara riâyet edilerek helâl olduğu belirtilir.3371 Allah’ın haram kıldıklarını helâl kılmaya veya helâl kıldıklarını haramlaştırmaya kimsenin hakkı olmadığı belirtilir.3372 Kur’an’ın bu konuda vurgu yaptığı şeylerden biri, yenilecek gıdaların “helâl ve temiz” olmasının gereğidir.3373 Helâl olan gıdalar da olsa, yeme içme konusunda aşırılığa kaçıp israf etmeyi de Kur’an yasaklar. 3374
3367] 23/Mü’minûn, 51
3368] Buhâri, Kitab 2, hadis no: 2
3369] Ahmed bin Hanbel, 2/466, 4/141
3370] İmam Gazâli, Kimyâ-yı Saâdet, s. 193
3371] 6/En’âm, 119; 7/A’râf, 32
3372] 5/Mâide, 87; 6/En’âm, 140; 66/Tahrim, 1; 9/Tevbe, 37
3373] 2/Bakara, 168; 5/Mâide, 88; 8/Enfâl, 69; 16/Nahl, 114
3374] 6/En’âm, 141; 7/A’râf, 31
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 663 -
“Sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın kebabı indirdik ve verdiğimiz güzel/temiz rızıklardan (nimetlerden) yiyin, dedik. Hakikatte onlar sadece kendilerine zulüm/kötülük ediyorlardı.” 3375
“Ey insanlar! Yeryüzündeki temiz ve helâl şeylerden yiyin.” 3376
“Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, hiç kimseye saldırmadan ve sınırı aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur.” 3377
“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını, yalan yemin ve şehâdet ile yemeniz için o malları hâkimlere (reislere, yetkili yöneticilere veya mahkeme hâkimlerine el altından) vermeyin.” 3378
“Ey iman edenler! Aranızda karşılıklı rızâya dayanan ticaret olması hali müstesnâ, mallarınızı bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size merhamet edendir.” 3379
“Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz hâriç-, dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (yoldan çıkmaktır... Kim gönlünden günaha yönelmiş olmamak üzere, zaruret olarak, açlık halinde dara düşerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhamet edicidir.” 3380
“Kendileri için nelerin helâl kılındığını sana soruyorlar. De ki: Bütün iyi ve temiz şeyler size helâl kılınmıştır. Allah’ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladıklarından da yiyin ve üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). Allah’tan korkun. Allah’ın hesabı pek çabuktur.” 3381
“Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilen (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helâldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir...” 3382
“Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.” 3383
“Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin ve kendisine iman etmiş bulunduğunuz Allah’tan korkun.” 3384
“Ey iman edenler! Şarap(alkollü içkiler), kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içkide ve kumarda, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı zikretmekten/hatırlayıp
3375] 2/Bakara, 57
3376] 2/Bakara, 168
3377] 2/Bakara, 173
3378] 2/Bakara, 188
3379] 4/Nisâ, 29
3380] 5/Mâide, 3
3381] 5/Mâide, 4
3382] 5/Mâide, 5
3383] 5/Mâide, 87
3384] 5/Mâide, 88
- 664 -
KUR’AN KAVRAMLARI
anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” 3385
“Hem size, hem de yolculara fayda olmak üzere deniz avı yapmak ve onu yemek size helâl kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah’tan korkun.” 3386
“Allah’ın âyetlerine iman ediyorsanız, yalnızca Allah’ın adı anılarak kesilen şeylerden (hayvanlardan) yiyin.” 3387
“Üzerine Allah’ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin; bunu yapmak fısktır, Allah’ın yolundan çıkmaktır...” 3388
“Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah’a iftira ederek haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar, gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak değillerdir.” 3389
“Ey Âdemoğulları! Her mescide gidişinizde zînetli elbiselerinizi giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” 3390
“De ki: Allah’ın, kulları için çıkardığı (yarattığı) zîneti/süsü ve güzel rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında (kâfirlerle birlikte) mü’minlerindir. Kıyâmet gününde ise yalnız mü’minlerindir. İşte, bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.” 3391
“...O peygamber, onlara ma’rûfu emreder, münkerden nehy eder, onlara temiz (ve güzel) şeyleri helâl, pis (ve zararlı) şeyleri haram kılar...” 3392
“Allah, içinden taze et (balık) yemeniz ve takacağınız bir süs (eşyası) çıkarmanız için, denizi emrinize verendir... (Bütün bunlar) O’nun lutfunu aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir. “ 3393
“Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helâl ve temiz olarak yiyin. Eğer (gerçekten yalnız) Allah’a ibâdet ediyorsanız, O’nun nimetlerine şükredin.” 3394
“Diliniz yalana alışmış olduğu için her şeye ‘bu helâldir, bu da haramdır’ demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Kuşkusuz Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” 3395
Hadis-i Şeriflerde Yeme İçme
“Âdemoğlu, midesinden/karnından daha şerli/fena bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkaç lokmacık ona yeter. Yok, birkaç lokma ile yetinmeyecekse (nefsinin galebesiyle) ille de midesini dolduracaksa hiç olmazsa onu üçe ayırsın: (karnının) üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğine/suya, üçte birini de nefesine (ayırsın, üçte birden
3385] 5/Mâide, 90-91
3386] 5/Mâide, 96
3387] 6/En’âm, 118
3388] 6/En’âm, 121
3389] 6/En’âm, 140
3390] 7/A’râf, 31
3391] 7/A’râf, 32
3392] 7/A’râf, 157
3393] 16/Nahl, 14
3394] 16/Nahl, 114
3395] 16/Nahl, 116
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 665 -
fazlasına yemek koymasın).” 3396
“Mal, yeşil (taze) ve tatlıdır. El açıklığıyla (cömertlik ve ikramla) onu ele geçirenin malına bereket verilir. İnsanlara zulmetmek için kazananın malı ise bereketlenmez. Onun durumu, yiyip doymayan kimse gibidir. Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır.” 3397
“Ey Ebû Zer! Yemeği ve konuşmayı azalt ki, cennette benimle beraber olasın.” 3398
“Benden sonra, ümmetim için üç hususta korkuyorum. Bunlar, sapık arzular, bilgiden sonra gaflet, çok yemek ve şehvetlere tutulmaktır.” 3399
“Muhakkak helâl belli, haram da bellidir. Lâkin aralarında helâle de harama da benzer şüpheli şeyler vardır ki, onları insanların çoğu bilmez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse; dinini, insanî kıymetini korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan bir kimse, harama düşme tehlikesindedir. O, tıpkı sınır kenarında hayvan otlatan ve nerede ise yasak yerde otlatacak bir çoban gibidir. Bilin ki, her hükümdarın hudûdu vardır; Allah’ın sınırları ise haramlardır.” 3400
“Alkollü içkiler devâ değil; derttir.” 3401
“Allah sizin için haram kıldıklarında şifâ yaratmamıştır.” 3402
“Yiyin, için, sadaka verin ve giyinin. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.” 3403
Allah yolunda infak edilen nimet, uhrevî hayat için tam bir yatırımdır. Yenilip gidenin faydası az olacak ve eseri de kaybolup gidecektir. Allah yolunda dağıtılan ise, 16/Nahl suresi, 96. âyette belirtildiği gibi ebedî olacaktır. Bu konuda bir hadis-i şerif şöyledir: Hz. Âişe (r. anhâ) anlatıyor: “Ashâb, bir koyun kesmişti. Bu sırada bir dilenci geldi. Etten bir miktar verdiler. Derken başka gelenler oldu, onlara da verdiler. Geriye yine de et kaldı. Rasûlullah (s.a.s.) sordu: “Koyundan geri ne kaldı?” ‘Sadece omzu kaldı’ dediler. Peygamberimiz ise: “Omuzu hâriç geri tarafı kaldı!” buyurdu. 3404
Yemek Âdâbıyla İlgili Bazı Hadis-i Şerifler
a- Besmele ile başlamak: “Sizden kim bir şey yerse ‘bismillâh (Allah’ın adıyla)’ desin. Başlarken söylemeyi unutmuşsa, sonunda şöyle desin: ‘Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî (başında da sonunda da bismillâh).” 3405
Hz. Âişe annemiz anlatıyor: “Rasûlullah (s.a.s.), ashâbından altı kişi ile birlikte yemek yiyordu. Derken bir bedevî geldi. (Besmele çekmeksizin) iki lokmada yiyecekleri yutuverdi. Rasûlullah: “Eğer bu adam besmele çekseydi yemek hepinize
3396] Tirmizî, Zühd 47 –2381-; İbn Mâce, Et’ıme 50 –3349-; Kütüb-i Sitte, 11/131; Riyâzu’s Sâlihîn, Açlığın Fazileti Bâbı, hadis no: 26
3397] Buhâri; Askalani, S. Buhâri Şerhi, c. 3, s. 335
3398] Mişkâtu’l Mesâbih, hadis no: 4238; Keşfu’l Hafâ, h. no: 3278
3399] Câmiu’s Sağîr, 1/13
3400] Buhâri, İman 45; Müslim, Müsâkat 107; Nesâi, Büyû 4431; Tirmizî, Büyû 1219; Ebû Dâvud, Büyû 3329-3330; İbn Mâce, Fiten 3984
3401] Câmiu’s Sağîr, 1/72
3402] Tâc, c. 3, s. 212
3403] Buhârî, Libas 1, 7/182; İbn Mâce, Libas 23, Hadis no: 3605, 2/1192; Nesâi, Zekât 66; K. Sitte, 16/361
3404] Tirmizî, Kıyâmet 34 –2472-; K. Sitte, 11/141
3405] Ebû Dâvud, Et’ıme 16, 3767; Tirmizî, Et’ıme 47, 1859; K. Sitte, c. 11, s. 97
- 666 -
KUR’AN KAVRAMLARI
yeterdi!” buyurdu. 3406
Rasûlullah’ın (s.a.s.) ashâbı dediler ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Biz yiyoruz, ancak bir türlü doymuyoruz (ne yapalım)?” Bunun üzerine Rasûlullah: “Ayrı ayrı yiyor olmayasınız?” diye sordu. “Evet” dediler. Rasûlullah da şöyle buyurdu: “Öyleyse yemeğinizde toplanın (bir sofra kurarak hep beraber yiyin), yemeğe Allah’ın ismini zikrederek (bismillâhirrahmânirrahîm diyerek) başlayın. Böyle yaparsanız yemeğiniz, hakkınızda mübârek/bereketli kılınır.” 3407
b- Sağ elle yemek: “Sizden kimse sakın sol eliyle yiyip içmesin. Çünkü şeytan soluyla yer içer.” 3408
Rasûlullah’ın yanında bir adam sol eliyle yemek yiyordu. Rasûlullah ona: “Sağınla ye!” diye emretti. Adam: “(Sağ elimle) yiyemiyorum!” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Yiyemez ol! Onu böyle demeye kibri sevketti!” buyurdu. Bundan sonra o adam (sağ) elini ağzına kaldıramadı. (Bu adamın sahâbelerden Büsr bin Râî el-Îr olduğu belirtilir.) 3409
Ömer İbn Ebî Seleme (r.a.) anlatıyor: ‘Rasûlullah’ın terbiyesinde bir çocuktum. Yemekte elim, tabağın her tarafında dolaşıyordu. Rasûlullah (s.a.s.) bana ikazda bulundu: “Evlât! Allah’ın ismini an, sağınla ye, önünden ye!” Bundan sonra hep böyle yedim.’ 3410
c- Yemeğin ortasından değil; kenarlarından itibaren yemek: “Bereket yemeğin ortasına iner. Öyleyse kenarlardan (başlayarak) yiyin, ortadan yemeyin.” 3411
d- Yemekten önce ve sonra el ve ağzı yıkamak: Hz. Selmân (r.a.) anlatıyor: ‘Tevrat’ta okudum: ‘yemeğin bereketi, yemekten sonra (el ve ağzı) yıkamadadır’ diyordu. Bunu Rasûlullah’a (s.a.s.) söyledim. “Yemeğin bereketi, yemekten önce ve sonraki yıkamalardadır!” buyurdu.’ 3412
“Şeytan muhakkak ki hassastır, cidden pek hassastır. Kendinizi ondan sakındırın. Kim elinde et kokusu olduğu halde geceler, sonra da kendisine bir fenalık ulaşırsa, sakın ha kendisinden başkasını suçlamasın.” 3413
“Kim evinde Allah’ın bereketini arttırmasını istiyorsa, yemek hazırlandığı ve kaldırıldığı zaman abdest alsın (ellerini yıkasın)” 3414
e- Beğenilmeyen yemek hakkında söz etmemek: “Rasûlullah (s.a.s.) hiçbir vakit, herhangi bir (helâl olan) yemeğe laf etmedi; iştah duyduğu bir yemekse yerdi, hoşuna gitmeyen bir yemekse terk ederdi (yemezdi).” 3415
3406] Tirmizî, Et’ıme 47, -1859-; Küt. Sitte, c. 11, s. 97
3407] Ebû Dâvud, Et’ıme 15, -3764-; İbn Mâce, Et’ıme 17, -3286-; K. Sitte, c. 11, s. 98
3408] Müslim, Eşribe 106, -2020-; Ebû Dâvud, Et’ıme 20, -3776-; Tirmizî, Et’ıme 9, -1801-; Muvattâ, Sıfatu’n Nebî 5, -2, 922, 923-; K. Sitte, 11/102
3409] Müslim, Eşribe 107, -2021-; K. Sitte, 11/102
3410] Buhâri, Et’ıme 2, 3; Müslim, Eşribe 108 -2022-; Ebû Dâvud, Et’ıme 20 -3777-; Tirmizî, Et’ıme 47 -1858-; Muvattâ, Sıfatu’n Nebî 32 -2, 934-; K. Sitte, 11/103
3411] Tirmizî, Et’ıme 12 -1806-; Ebû Dâvud, Et’ıme 18 -3772-; K. Sitte, 11/106
3412] Ebû Dâvud, Et’ıme 12, -3761-; Tirmizî, Et’ıme 39 -1847-; K. Sitte, 11/118
3413] Tirmizî, Et’ıme 48 -1861-; Ebû Dâvud, Et’ıme 54, 3852-; K. Sitte, 11/118
3414] Tirmizî, Et’ıme 39, 45
3415] Buhâri, Et’ıme 21, Menâkıb 23; Müslim, Eşribe 187 –2064-; Ebû Dâvud, Et’ıme 14 –3763-; Tirmizî, Birr 84 –2032-; K. Sitte, 11/134
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 667 -
f- Yemekten sonra ağız ve dişlerini temizlemek: “Misvak kullanın, çünkü misvak ağzı temizler.” 3416
“Eğer mü’minlere meşakkat verecek olmasaydım, onlara her namaz sırasında misvak kullanmayı emrederdim.” 3417
Su İçme Âdâbı ile İlgili Hadis-i Şerifler
“Bir şey içmeye başlarken besmele çekiniz.” 3418
“Bir kimse bir şey içtiği zaman sağ eliyle içsin, muhakkak şeytan sol eliyle yer içer.” 3419
“Bir şey yiyen veya içen, sağ eliyle yesin ve içsin.” 3420
“Muhakkak üç nefeste içmek, daha kandırıcı, zararsız ve boğazdan daha kolay akıcıdır.” 3421
“Bir kimse, bir şey içerken kabın içine hohlamasın.” 3422
“Rasûlullah (s.a.s.) bir şey yiyip içtiğinde ‘elhamdü lillâh’ derdi.” 3423
Yiyeceklerin Helâl ve Haramlığı
İslâm, beden ve ruh sağlığına büyük çapta önem vermiş, sıhhati korumayı ibâdet kabul etmiş, sağlığı zedeleyici özelliği bulunan maddelerin eğlence, gıda ve tedavi için alınmasını haram kılmıştır.
Yiyecek ve içecekler konusunda tarih boyunca toplumların ve bazı filozofların düşünce ve davranışları farklı olmuştur; bunları ifrat, tefrit ve itidâl ölçüleri içinde toparlamak mümkündür. Hayvanın da insan gibi can taşıdığını, kıymaya hakkımız bulunmadığını ileri sürerek et yemeyi haram sayan Brehmenler ile bazı filozoflar ifrâta gitmişlerdir. “Vejetaryen” denilen et yemeyen, eti kendine haram sayan anlayış da bazı çevrelerce bir ayrıcalık ve inanç gibi değerlendirilir. Umumiyetle bitkiler, hayvan ve insanlar için; hayvanlar, bazı hayvanlar ile insanlar için; insanlar ise Allah'a kulluk için yaratılmıştır; tabiî nizam budur.
Brehmenler, tefrit yönünü alırken ifrâta kaçanlar da olmuştur: “Ağızdan giren değil; çıkan onu pisler” diyen Pavlos’a dayanarak yeme içme sınırını çok geniş tutan hıristiyanlar da aşırıya sapmışlardır. Meşrû yoldan elde edilen temiz ve faydalı şeyleri helâl kılan İslâm ise itidâli temsil etmektedir. 3424
Haram Kılınan Yiyecekler ve Hikmeti
Kur’ân-ı Kerim’de haram olan yiyecekler, bazı âyetlerde özetlenerek, bâzısında ise teferruâta girilerek ifade edilmiştir. Birinci çeşit âyetlerde “boğazlanmadan ölmüş (murdar) hayvan, vücuttan akmış kan, domuz ve Allah’tan başkası adına
3416] Buhârî, Savm 27; Nesâî, Tahâret 4; İbn Mâce, Tahâret 7
3417] Buhâri, Cum’a 8; Müslim, Tahâret 42
3418] Tirmizî, Eşribe 13; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, 5/426
3419] Müslim, Eşribe 105, 106; Ebû Dâvud, Et’ıme 19; Tirmizî, Et’ıme 9
3420] Dârimî, Et’ıme 9; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, 2/325); Muvattâ, Sıfatu’n Nebî 9
3421] Müslim, Eşribe 123
3422] Buhârî, Eşribe 25, Vudû 18; Müslim, Tahâret 63
3423] Ebû Dâvud, Et’ıme 52; Dârimî, Et’ıme 3
3424] 2/Bakara, 168
- 668 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kesilmiş hayvanlar”3425 olmak üzere haram yiyecekler dört adettir. “Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilenler, -canları çıkmadan önce kesmemişseniz- boğulmuş, bir yerine vurularak öldürülmüş, düşüp yuvarlanmış, başka bir hayvan tarafından süsülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş olanlar, dikili taşlar üzerine boğazlananlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı; bunlar fâsıklıktır.”3426 Bu âyette etleri haram olan hayvanların on çeşit olduğunu görüyoruz. Ancak bunlardan beşinci ilâ dokuzu arasındakiler, “boğazlanmadan ölmüş hayvan” mefhumuna dâhildir. Dördüncü ve onuncusu ise, “Allah’tan başkası adına kesilen” nevi içinde yer almaktadır.
Allah ve Rasûlü, bazı yiyecek ve içecekleri, bazı giyecekleri, bir kısım iş ve davranışları haram kılmış, yasaklamışlardır. Bunların bir kısmının hikmetini, haram kılınış sebeplerini açıklamışlar, bazılarını ise açıklamamışlardır. Açıklanan ve deneyerek zararlarını anladığımız nice haram ve yasaklardan uzaklaşmanın, birey ve toplum halinde insanların faydasına, iyiliğine olduğunu, ebedî saâdetlerini hedef aldığını görünce, insaflı bir düşüncenin şu neticeye varması zarûrî oluyor: “Aklımız ve bilgimizin kavrayabildiği bunca haramda, bu ölçüde büyük hikmet ve faydalar olduğuna göre, aynı kaynaktan gelen diğer yasakların da –şimdilik bilgimiz dışında kalan- hikmetleri olacaktır.”
İnsanların yasaklama ve engellemeleri -en azından başlangıçta- zararı çekmeden önce değil; zararı denedikten ve acıyı çektikten sonra olabilmektedir. İnsanın ruh ve beden sağlığı üzerindeki çalışmalar, insanlık tarihi kadar eskidir. Meselâ bin yıllık âmiyâne tecrübe ve otuz yıllık da ilmî araştırma sonunda bir yiyecek veya içeceğin insan sağlığı için zararlı olduğu anlaşılırsa, bu zarar bu kadar uzun bir zaman sineye çekilmiş olmaktadır. Daha önce aynı şekilde bilmek imkânı olsaydı elbette tedbirler de o zaman başlayacak, zarar asgariye inecekti. Durum böyle olunca ihtimaliyet hesabı -bilimsel ölçülere göre zararını bilemediğimiz, fakat- ciddî (müslümanlar açısından en temel) bir kaynağın zararlı veya haram olduğunu bildirdiği şeyden çekinmemizi gerektirir.
Böyle bir ihtimali hiçe saymak ve zararını bilimsel olarak bilemediğimiz bir şeyi sakınmadan yemek için insanlığın, bilinebilecek her şeyi bilmiş, meçhûlü kalmamış olması gerekir. Hâlbuki doğu ve batının ilim adamları, insanlığın bildiğinin, bilmediği yanında denizden bir damla, güneşten bir ışıncık kadar olduğunu itiraf etmektedirler.
Bu genel değerlendirmeden sonra, haram yiyecekleri teker teker ele alabiliriz:
1- Kendiliğinden ölmüş -murdar- hayvan (meyte): Meyte’den maksat, insanlar tarafından yenilmek üzere kesilerek öldürülmüş olmayıp müdâhalesiz ölen kara hayvanıdır. Haram kılınış hikmeti için şunlar kaydedilebilir:
a- Tarih boyunca insanlar bundan tiksinmiş ve bütün semâvi din sâlikleri böyle hayvanları yememişlerdir.
b- Müdâhalesiz ölen hayvanlar, genellikle şiddetli zayıflık, zehirlenme ve mikrobik hastalıklar sebebiyle ölürler. Bunların yenmesi tehlikeli neticeler doğurabilir.
3425] 2/Bakara, 172-173; 6/En’âm, 145
3426] 5/Mâide, 3
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 669 -
c- İnsanlar bu hayvanları yemeyince yaşayan kuşlar ve hayvanlar gıda bulma imkânına kavuşurlar.
d- Murdar ölen hayvanı yiyemeyeceğini bilen sahibi, onun bakım ve tedavisine dikkat eder, kendi haline bırakmaz.
2- Akmış Kan: Hayvan şer’î usulüne göre boğazlanınca vücuttaki kanın büyük bir kısmı dışarıya akar; az bir miktar da ince damarlarda kalır. İşte bu dışarıya akan kanı yemek, içmek haramdır. İnce damarların içinde, dalak, ciğer gibi organlarda kalan kan ise akmış sayılmadığından, et ve sakatat ile birlikte yenilebilir.
3- Domuz: Domuz, doğası gereği pislik, ekşimiş, kokuşmuş nesneler yiyen, pislik içinde yüzen bir hayvandır. Bu sebeple de eti, başta trişin ve tenya olmak üzere birçok mikroba yuvalık etmektedir. Bu hayvanı özel bakıma tâbi tutmak ve etini tıbbî kontrolden geçirmek suretiyle muhtemel zararın önlenebileceği iddiasına karşı iki şey söylenebilir:
a- Bu tedbirler her zaman, her yerde ve her yiyen tarafından alınamaz, alınamamıştır.
b- Genel değerlendirmede de işaret edildiği üzere, domuzun haram kılınmasının hikmeti, bizim bugüne kadar bildiklerimizden ibaret değildir. Dün bilinmeyenler bugün biliniyor; yarınlar da bugünün meçhullerini –kısmen de olsa- aydınlığa kavuşturacaktır.
4- Allah’tan Başkası Adına Kesilenler: İnsan hayatına ancak Allah Teâlâ son verir. Hayvanların hayatına son vermek, yine Allah’ın kudreti ve irâdesiyle olmakla beraber insanlar, faydalanmak için öldürme fiilini işlerler. Bu faaliyete izin veren de Allah Teâlâ’dır. Hayvanı öldürürken O’nun ismini anmak, bu izni tazelemek, ölümün O’nun kudret ve irâdesiyle olduğunu hatırlamaktır. Putlara, uydurma mâbutlara kesilen, bunların adı anılarak boğazlanan hayvanlar yenmez; çünkü yaratan ve öldüren Allah’tır. Putlara ve tanrılaştırılan liderlere kesilen hayvan, O’nun iznine ve ismine dayanmamıştır. Bu yasak, aynı zamanda putperestliğin kökünü kazımak ve tevhidi perçinlemek hikmetini taşır.
5- Meyte Sayılanlar: İlgili âyet, boğazlanmadan, başka sebeplerle öldürülen ve ölen hayvanların da yenmeyeceğini ifade ediyor. Bunların haram oluş hikmeti, meyteninki ile ortaktır. Ayrıca hayvan artığını yemek, insanın yüce vasıflarına ters düşmektedir.
6- Diğer Kara Hayvanlarından Helâl ve Haram Olanlar: Yukarıda meâli verilen âyet, sarih ve kesin olduğu için âlimler, zikredilen dört şeyin haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Bunların dışında kalan hayvanlara gelince: Kur’an’da Rasûl-i ekrem’i kast ederek “onlara temiz şeyleri helâl kılar, pis şeyleri de haram kılar.”3427 buyrulur. Burada pis şeyler diye tercüme edilen “el-habîs”in tefsirinde müctehidler ihtilâf etmişlerdir. Bazı müctehidlere göre habîs, Allah ve Rasûlü’nün haram kıldıklarıdır; yani haram oldukları hakkında âyet veya hadis bulunan şeylerdir; Bu sebeple haşarât, kurbağa, yengeç, kaplumbağa gibi hayvanlar haram değildir.
Ebû Hanîfe, Şâfiî gibi müctehidlere göre ise, “habîs”, umumiyetle insanların
3427] 7/A’râf, 157
- 670 -
KUR’AN KAVRAMLARI
(veya Kur’an inzâl olduğu sırada Arap toplumunun) tiksindiği, iğrendiği şeylerdir; dolayısıyla yukarıda sayılan canlılar ve benzerleri haramdır. Pislik ve leş yiyen hayvanlar da “habîs”ler içinde değerlendirilmiştir. Hz. Peygamber, Hayber günü ehlî eşek etini yasaklamıştır.3428 Bu nass sebebiyle cumhûra göre ehlî eşek ve katır haramdır. At, Ebû Hanîfe’ye göre helâl değildir, İmameyn’e ve Şâfiî’ye göre helâldir. Rasûlullah’ın (s.a.s.) “Bütün köpek dişli yırtıcılar ile yırtıcı pençesi olan kuşları yemeyi” yasakladığı rivâyet edilmiştir.3429 Hanefîler, bu hadiste geçen “sibkâ” kelimesini et yiyenler şeklinde anlamışlar ve bu çeşit hayvanları haram saymışlardır. İmam Şâfiî “insanlara saldıran ve parçalayan” şeklinde anladığı için tilki ve çakalı istisnâ etmiştir. İmam Mâlik, yırtıcılar için haram yerine, mekrûh tabirini kullanmıştır.
7- Deniz Hayvanları: Ulemânın ekseriyeti, deniz hayvanlarının tümünün helâl olduğu görüşündedirler. Ancak karada yaşayan ve yenmesi haram olan insan ve domuz, köpek, ayı gibi hayvanların ismini taşıyan deniz hayvanlarında ihtilâf etmişler; bazıları bunların helâl olmadığını ifade etmiştir. İmam Mâlik’e göre yalnızca deniz domuzu mekruh; diğerleri helâldır. Deniz hayvanları için helâl sınırını çok geniş tutan bu görüşün delili âyetlerdir: “Taze et yemeniz, takındığınız süsleri edinmeniz ve Allah’ın bol nimetinden faydalanmanız için denize –ki gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün- boyun eğdiren de O’dur...” 3430
Hanefîlere göre, deniz hayvanlarından yalnızca -bütün çeşitleriyle- balık helâldır. Bu hayvanın boğazlanması gerekmez. Kendiliğinden ölen yenmez. Dalga, taş, havasızlık, avlanma gibi sebeplerle öleni yenir, diğer deniz hayvanları ya iğrençtir yahut da -boğazlanmadığı için- meyte hükmündedir.
İçkiler, Uyuşturucular ve Sigara
Dilimizde içki, Arapçada “hamr” ve “müskir” kelimeleri, içildiği zaman azı veya çoğu sarhoşluk veren içecekler için kullanılmaktadır. İslâm dini, bütün sarhoşluk veren içkileri haram kılmış, içmeyi yasaklamıştır: “Ey iman edenler! Şarap (alkollü içkiler), kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan içkide ve kumarda, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı zikretmekten/hatırlayıp anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçersiniz değil mi?” 3431
Âyet, içki yasağının hikmetini özlü olarak ifade etmektedir. Bugün tıp dünyası, içkinin insan sağlığına verdiği zarar üzerinde ittifak halindedir. İstatistikler ile bazı devletlerin zaman zaman teşebbüs ettiği içki yasağı, bunun, iktisadî, sosyal ve ahlâkî zararlarının en açık delilleridir. Peygamberimiz de içkinin dünya ve âhiret zararlarından bahsetmiş ve içkinin çirkinliğini belirtmiştir. “Allah, alkollü içkileri içen kişiye Cehennem’de azab göreceklerin irinlerini içirmeye and içmiştir.” 3432
“...İçki içme. Çünkü içki, bütün şerlerin/kötülüklerin anahtarıdır.” 3433
Peygamberimiz (s.a.s.) sadece içkiyi yasaklamakla kalmamış; içki
3428] Buhâri, Megâzi 38; Zebâih 27, 28; Müslim, Nikâh 30
3429] Müslim, Sayd 15, 16; Ebû Dâvud, Et’ıme 32; Tirmizî, Sayd 9-11
3430] 5/Mâide, 96
3431] 5/Mâide, 90-91
3432] Tâc, c. 3, s. 145
3433] İbn Mâce, hadis no: 4034
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 671 -
içenleri bizzat cezalandırmıştır. Sahih-i Müslim’de bu husus şöyle rivâyet edilir: “Hz. Peygamber’e içki içmiş bir sarhoş getirildi. Peygamber ona yaprakları soyulmuş iki hurma değneği ile 40 kadar sopa vurdu.” 3434
Her sarhoş eden içki hamrdır ve haramdır. İslâm ulemâsına göre, azı veya çoğu sarhoşluk veren her içki, âyette geçen “hamr” mefhûmuna dâhildir ve haramdır. Bir soru üzerine Rasûlullah’ın (s.a.s.): “Her sarhoşluk veren şey hamrdır ve her hamr haramdır.”3435 buyurması bu hükmün sağlam delilidir.
Çoğu Sarhoş Edenin Azı da Haramdır: Sarhoşluk veren içkiler, zamanla alışkanlık ve bağımlılık sağladığı için az içenin giderek çoğa kaçtığı, önceleri az tesir ederken alışkanlık arttıkça aynı miktarın tesir etmediği görülmektedir. Bu sebeple içkiyi önlemenin en kesin yolu, azını ve çoğunu yasaklamaktır. İşte dinimiz de aynı yoldan yürüyerek çoğu sarhoş eden içkinin azını içmeyi de menetmiş, haram kılmıştır. İslâm müctehidlerinin büyük ekseriyeti, bu hükümde birleşmişlerdir. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Çoğu sarhoş eden şeyin bir avucu da haramdır.” 3436
Kendisi içki içmese bile içki içilen bir masaya, içki içilen bir yere girip oturmak da haramdır. “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, üzerinde içki içilen sofraya/masaya asla oturmasın!” 3437
İçki Ticareti: Alkollü içkileri içmek yasak olduğu gibi, üzüm veya arpasını şarap veya bira fabrikalarına satan, onun nakliyesini yapan, dükkânında içki satan, aracı olan, içkiye direkt ve dolaylı vesile olan kimse de lânetlik bir haram işlemiştir. “Allah şaraba (alkollü içkilere), yapanına, yaptıranına, taşıyanına, taşıtanına, alım satımında bulunanına, parasını yiyenine, kendisi için satın alınanına, garsonuna ve içenine lânet etti.” 3438
Alkollü İlaç ile Tedâvi: Birisi Rasûl-i Ekrem’e şarabı sordu. O da onu menetti. Soran adam: ‘Ben onu yalnızca ilâç ve tedâvi için yapıyorum’ deyince de: “O ilâç değil; derttir.”3439 buyurdu. Bu mealde olan hadislere dayanan âlimler, sarhoşluk veren içkilerin tedâvide kullanılmasını da câiz görmemişlerdir. Ancak, bu hüküm normal durumlara aittir. Eğer başkası bulunmadığı için içki veya alkollü ilâcı uzman ve müslüman bir doktor bir hastaya yazarsa, burada zarûret prensibi işler ve tedavi câiz olur.
Uyuşturucu Maddeler: Esrar, afyon, eroin, kokain, morfin gibi uyuşturucu maddeler, alkollü içkilerin tesirini de fazlasıyla taşımaktadırlar. Zararları da bu etki ölçüsünde fazladır. İslâm’ın ana kaynakları helâl ve haram olan şeylerin bir kısmını zikretmiş, geri kalanların haram ve helâl kılınma illetini taşımalarına göre hükme bağlanmasını istemiştir. Şu halde haram hükmünün illetini (sarhoş etme, uyuşturma) taşıyan bütün maddeleri vücuda almak haramdır.
Sigara ve Benzeri: Tütün, 15. Asırdan sonra yeni dünyadan İslâm ülkelerine girmiş, o zamandan beri de İslâm ulemâsı tütünün hükmü üzerinde durmuşlardır.
3434] Müslim; S. Müslim Ter. M. Sofuoğlu, c. 5, s. 306
3435] Müslim, Eşribe 73-75; Buhârî, Edeb 80, Ahkâm 21
3436] Tirmizî, Eşribe 3; Ebû Dâvud, Eşribe 5; Nesâi, Eşribe 25
3437] Tirmizî, Edeb 43; Ebû Dâvud, Et’ıme 18
3438] Tirmizî, Büyû 58; İbn Mâce, Eşribe 6
3439] Müslim, Eşribe 12; Ebû Dâvud, Tıb 11
- 672 -
KUR’AN KAVRAMLARI
1- Tütünün mubah olduğunu söyleyenler, zararı olmadığı ve Şârî’ tarafından men edilmediği deliline dayanmışlardır. Hâlbuki:
a- Sigaranın zararı, bugün ilmen kesin olarak bilindiği için zararsız denemez.
b- Şârî’in men etmediğini söylemek de isabetli değildir. Çünkü Şârî’ her haramı ismen zikretmemiştir. Hüküm kaynakları yalnız sarîh ve hususî nasslar değildir. Nasslarda geçenlerin haram kılınış sebeplerine (illetlerine) bakılarak yapılan kıyaslar ve diğer istidlâl yolları vardır.
2- Sigara içmek mekruhtur diyenlerin dayanağı, kıyasla sabit bir hükme “haram” demekten çekinmeleri ve sigaranın zararları hakkında kesin bilgi sahibi olmamalarıdır.
3- Sigara içmek (özellikle tiryakilik) haramdır diyenlerin mesnedi zarar, israf ve nafaka mükellefiyetidir. Zarar: Sigara hem içenin sıhhatine, hem de yanında bulunanların sıhhat ve rahatına zarar vermektedir. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): “Ne doğrudan ne de karşılık olarak zarar vardır.”3440 buyurarak zarar vermeyi men etmiştir. Allah Teâlâ da “Kendinizi elinizle tehlikeye atmayın...”3441; “kendinizi öldürmeyin...”3442 buyurmuştur. Malı faydasız yere harcamak da israftır. “Yiyin, için; isrâf etmeyin”3443 âyeti ile “Peygamber (s.a.s.) malın boşa harcanmasını yasakladı”3444 hadisi, isrâfı haram kılmaktadır. Nafaka mükellefiyeti: Kocalar, babalar ve muhtaç yakınlarına bakan erkekler, nafaka (onların yiyecek, giyecek, mesken, tedâvi... ihtiyaçlarını temin) ile mükelleftir. Çoluk çocuğunun nafakasından keserek sigaraya para vermek haramdır.
Netice olarak denebilir ki: Bu üç sebepten birisinin gerçekleştiği yer, zaman ve durumda sigara içmek haramdır. Bunlar gerçekleşmez ise mekruhtur. Her iki durumda da sigaranın içilmemesi, terkedilmesi dince gereklidir. Nargile ve enfiye gibi alışkanlıkların hükmü de sigara alışkanlığı gibidir. 3445
Rabbimiz’in âyetleri ve Peygamberimiz’in açıklamaları ile belirlenen bütün bu haramlar, şüphesiz, mü’minlerin sağlığını koruma hikmetine dayanmaktadır. Bu yasaklara uymanın, -hâşâ- Allah’a bir katkısı olmaz, O âlemlerden müstağnîdir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Allah’ın hududuna riâyet edip haram ve helâllere itaat, insana dünya ve âhirette çok şey kazandıracaktır.
Yukarıda açıklanan maddeler dinimizde yasaklandığı gibi, İslâm’da kişinin hastalanması ve ölümüne sebep olabilecek zehirli, uyuşturucu ve zarar verici her çeşit maddeleri kullanmak, bunları yemek ve içmek de haram kılınmıştır. Sigara gibi zararları tıbben sâbit olmuş maddeleri kullanmak din açısından mahzurludur. Mü’minler, dinlerini koruyabilmek için helâllığı ve haramlığı şüpheli olan maddelerden de kaçınmakla yükümlüdürler. “Sana şüphe vereni bırak; Sana kuşku vermeyene sarıl! Doğruluk gönül rahatlığı, yalan ise kuşkudur.”3446 buyuran Peygamberimiz’in bu konudaki emir ve tavsiyesi şöyledir: “Muhakkak helâl bel3440]
Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/327; Muvattâ, Akdiye, 31; İbn Mâce, Ahkâm 17
3441] 2/Bakara, 195
3442] 4/Nisâ, 29
3443] 7/A’râf, 31
3444] Buhâri, Zekât 18; Husûmât 3, İ’tisâm 3; Müslim, Akdiye 14
3445] Hayreddin Karaman, Günlük Hayatımızda Helâller Haramlar, s. 33-53
3446] Tirmizî, Sıfatu’l Kıyâmet 22 -2637-; Nesâi, Eşribe 50 -5677-; Dârimî, Büyû 2 -2535-
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 673 -
li, haram da bellidir. Lâkin aralarında helâle de harama da benzer şüpheli şeyler vardır ki, onları insanların çoğu bilmez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse; dinini, insanî kıymetini korumuş olur. Şüpheli şeylere dalan bir kimse, harama düşme tehlikesindedir. O, tıpkı sınır kenarında hayvan otlatan ve nerede ise yasak yerde otlatacak bir çoban gibidir. Bilin ki, her hükümdarın hudûdu vardır; Allah’ın sınırları ise haramlardır.” 3447
Doktorların, özellikle mü’min ve uzman doktorların, hastaları için sakıncalı görüp yasakladıkları maddelerin hastalar tarafından yenilip içilmesi de haramdır. 3448
Haram Kazanç Yolları
Aslında helâl olan, fakat içki, kumar, fuhuş ve fâiz parası gibi haram yollarla kazanılmış olan paralarla alınan gıda maddelerini yemek de haramdır. Böyle haram parayla elde edilen yiyecekler, farkında olmasak bile beden ve ruh sağlığımız açısından sakıncalı, âhiret gıdalarına ulaşma açısından engelleyici özelliktedir. Kur’an, helâl ve temiz gıdalardan yememizi emretmiş, maddî bakımdan temiz olsa da, haram olan gıdalar, manevî yönden temiz değildir.
Mü’min, kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılamak ve gücü yetiyorsa toplumdaki ihtiyaçları gidermek için Allah’ın meşrû kıldığı, helâl yollardan geçimini temin etmeye çalışacaktır. Geçim zorluğunu bahane ederek haram yollardan para kazanmaya çalışmak, dünyada zulme ve sömürüye sebep olmak, âhirette ilâhî azaba uğramak demektir. Peygamberimiz bu gerçeği şöyle açıklar: “Haramla beslenen vücut (cennete girmez;) ona ancak ateş yaraşır.” 3449
Haramla beslenen kimse, Allah’tan uzaklaşacağı için, duâsı da Allah tarafından kabul edilmeyecektir. “...Bir kimse ellerini semâya kaldırarak: ‘Ya Rabbi, ya Rabbi, diye duâ eder. Hâlbuki, yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, kendisi haramla beslenmiş olursa, duâsı nasıl kabul edilir?”3450 Müslümanın yiyeceğine, içeceğine, giyeceğine ve diğer ihtiyaçlarına dikkat edip, bu konuda haramlardan tüm gücüyle uzak durması gerekmektedir. Helâl lokmanın getireceği nimet de büyük olacaktır: “Kim helâl lokma yer, Sünnet (Şeriat) gereğince amel eder ve insanlar da, onun kötülüklerinden emin olurlarsa, o kişi muhakkak cennete girer.” 3451
Allah’a hakkıyla kulluk yapan, temiz ve helâl rızıklardan başkasını istemeyip nimetlere şükreden sâlih kullara, Allah dünyada da güzellikler ve zenginlikler verir. Nankörlük edenlerin kendilerine gelmesi için, onları cezalandırır: “Allah, güven (ve) huzur içinde olan bir şehri misal verir ki, o şehrin (halkının) rızkı her taraftan bol bol gelirdi. Fakat Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler de yapmakta oldukları şeylerden dolayı Allah, onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı. Andolsun ki, onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar (kendilerine) zulmederlerken azap onları
3447] Buhâri, İman 39 -45-; Müslim, Müsâkat 20 -107-; Nesâi, Büyû 2 -4431-; Tirmizî, Büyû 1 -1219-; Ebû Dâvud, Büyû 3 -3329-3330-; İbn Mâce, Fiten 14 -3984-
3448] 2/Bakara, 195; 4/Nisâ, 29
3449] Mişkâtu’l Mesâbih, hadis no: 2787; Keşfu’l Hafâ, hadis no: 2632
3450] Müslim, Zekât, 65; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’an, 3173; Dârimî, Rikak 2720
3451] Tirmizî, Sıfatu’l Kıyâmet, 2640
- 674 -
KUR’AN KAVRAMLARI
hemen yakalayıverdi.” 3452
Haram kazanç yollarının en belirginleri şunlardır:
a- Fâiz: “Fâiz yiyen kimseler (kabirlerinden), tıpkı şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak kalkarlar. Onların bu hali, ‘alış veriş (ticaret) de fâiz gibidir’ demelerindendir. Oysaki Allah, ticareti helâl, fâizi haram kılmıştır...” 3453
b- Karaborsacılık (İhtikâr): “İhtikâr (karaborsacılık) yapan mel’ûndur.”3454; “Fiyatını arttırmak gayesiyle kırk gün ihtikâr eden kimse, Allah’tan uzaklaşır; Allah da ondan uzaklaşır.” 3455
c- Rüşvet: “(Kişi ve toplum haklarını kendi zimmetine geçirmek için) Rüşvet alana verene ve aracı olana Allah lânet etsin!” 3456
d- Emeği sömürmek: “İşçiye hakkını, teri kurumadan veriniz.” 3457“Ben kıyâmet gününde üç kişinin hasmıyım. Bana verdiği sözden cayanın, hür bir kimseyi satıp hakkını yiyenin, bir işçiyi çalıştırıp hakkını tam olarak vermeyenin.” 3458
e- Hileli ticaret ve eksik tartıp ölçme: “Ölçekte ve tartıda hile yapanların vay haline...”3459; “Kim bize hile yapar (karıştırılmış mallarla bizi) aldatırsa, bizim yaşayışımız üzerinde yaşayanlardan değildir.” 3460
f- İçki, zina ve kumar gibi haram yollardan kazanç: “İçki içilmesini yasaklayan Allah Zülcelâl, içkinin alım ve satımını da haram kılmıştır.”3461; “Çirkin iş ve sözlerin mü’minlerin arasında yayılmasını arzu edenler (yok mu?) Onlara dünyada da âhirette de pek acıklı bir azab vardır.”3462; “Kazancın en şerlisi zina bedelidir.” 3463
g- Hırsızlık, gasp: “Ey iman edenler! Aranızda karşılıklı rızâya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size merhametlidir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu yaparsa (bilsin ki) onu ateşe sokacağız; bu ise Allah’a çok kolaydır.” 3464
Helâl ve temiz yiyeceklerden de olsa, vücut sağlığını zedeleyecek derecede, oburca, yani israfa kaçan şekilde yiyip içmek de haramdır. Helâl yiyecekleri harama dönüştüren israf hakkında kısa bilgi vermeye çalışalım:
İsraf
“İsraf”ın kelime anlamı; herhangi bir işte normal olan sınırı aşmak, aşırı olmak demektir. İhtiyaçtan fazla tüketmek, gereksiz yere harcama yapmak, savurganlık
3452] 16/Nahl, 112-113
3453] 2/Bakara, 275
3454] Mişkâtu’l Mesâbih, hadis no: 2893
3455] Mişkâtu’l Mesâbih, hadis no: 2896
3456] Câmiu’s Sağîr, 2/124
3457] İbn Mâce, hadis no: 2443
3458] İbn Mâce, hadis no: 2442
3459] 83/Mutaffifîn, 1-6
3460] Riyâzu’s Sâlihîn Terc. 3/160
3461] Müslim, hadis no: 930
3462] 24/Nûr, 19
3463] Müslim; S. Müslim ve Ter. M. Sofuoğlu, 5/87
3464] 4/Nisâ, 29-30
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 675 -
yapmak gibi anlamlara da gelir. Her türlü haddi (sınırı) aşmak, insanın ve onun içinde yaşadığı toplumun dengesini bozar, onları huzursuzluğa götürür. İster yeme içmede veya harcamalarda aşırılık olsun, isterse davranışlarda aşırılık olsun sonuç aynıdır.
Kur’an-ı Kerim, aşırıya kaçan, harcamalarında, yeme içmelerinde ve davranışlarında dengeyi kaçıran kimselerin yaptıklarını hoş görmemektedir. İsraf, sapmaların, bozulmaların, haksızlıkların, bozgunun kaynaklarından biri olarak gösterilmektedir.
Günlük yaşayışında ellerindeki malı, serveti, imkânları veya parayı gereksiz yere harcayanlar, yeme ve içmede aşırı gidenler; sınırı aşanlardır, aşırı gidip dengeyi bozanlardır. “Ey Âdemoğulları! Her mescide (gidişinizde) ziynetlerinizi alın (uygun elbise giyin). Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri (israf edenleri) sevmez.”3465 Buradaki ‘israf’ hem yiyecek ve eşya kullanımında aşırılık, hem de Allah’ın koyduğu helâl ve haram ölçüsüne uymamak anlamındadır. Kendini açlığa ve çıplaklığa alıştırarak veya helâl olan şeyleri kendine haram kılarak Allah’ı memnun edeceğini sananlar da önemli bir aldanış içindedirler. Allah, böyle haramı helâl, helâlı haram yapan müsrifleri (sınırı aşanları) sevmez. Öyleyse insanlar, Allah’ın nasip ettiği helâl yiyecekleri ve eşyaları kullanacaklar, güzel ve süslü elbiseler giyecekler; ama israf etmeyecekler, ölçüde ve eşya kullanımında aşırıya kaçmayacaklar. Allah’ın ölçüsüne göre, süslü elbise giymek günah değil; bilakis helâlı haram, haramı helâl sayma günahtır.
İsrafın ikinci anlamı savurganlıktır. Dünya nimetlerini Allah insanlar ve canlılar için yaratmaktadır. Bu nimetleri kullanma ve yeme arzusunu da insanın içerisine koyan yine Allah’tır. Bunları yemek, içmek veya kullanmak insanın hem hakkıdır, hem de şükrünün bir gereğidir. İnsan nimetleri yiyecek, ama nimeti vereni de bilecek.
Savurganlık anlamındaki israf yasağı çok güzel bir ekonomik dengedir. İsraf, bu dengeyi bozar. Birisi çok harcarsa, diğerinin hakkına el atmış olur. Herkes gücüne, çalışmasına ve şartlarına göre nimetlerden yararlanır. Ancak israf edenler bu nimet dengesini bozarlar.
Kur’an, hem aşırı harcamayı hem aşırı kısmayı (cimriliği) hoş görmez. İkisi arasında orta bir tutum tavsiye eder.”Elini bağlı olarak boynuna asma (cimri olma). Onu büsbütün de açıp savurma (israf etme). Sonra kınanmış bir halde oturup kalırsın.”3466 Peygamberimiz de buyuruyor ki: “Yiyin, için, sadaka verin ve giyinin. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.” 3467
İnsana emanet olarak verilen malı saçıp-savurmak, gerekli yerlere harcamamak, insanlar arasındaki ekonomik dengeyi bozar, kişiler arasındaki kıskançlığı artırır. Cimrilik ise yardım düşüncesini öldürdüğü gibi, ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı da engeller; infak ve sadaka ahlâkını köreltir. Hâlbuki infak kurumu yakın akrabanın ihtiyaçlarını karşılamayı temin eder; sadaka kurumu ise insanlardan
3465] 7/A’râf, 31
3466] 17/ İsrâ, 29
3467] Buhârî, Libas 1, 7/182; İbn Mâce, Libas 23, Hadis no: 3605, 2/1192; Nesâi, Zekât 66; K. Sitte, 16/361
- 676 -
KUR’AN KAVRAMLARI
muhtaç olanları sıkıntıdan kurtarmayı sağlar.
Mülk aslında Allah’a aittir. İnsana emanet olarak geçici bir süre için verilir. Malı ve geçimlikleri helâl yoldan kazanıp helâl yola harcayanlar, Allah yolunda infak edip hak sahiplerinin haklarını verenler, israf etmeyenler mal konusundaki imtihanı kazanırlar. 3468
İsrafı haram sayan dinimiz, yeme içmede azla yetinmeyi, kanaat sahibi olmayı teşvik etmiştir.
Az Yemenin Dindeki Önemi ve Faydaları
Az yemede, kalbin (gönlün) safası, inceliği, hassâsiyeti vardır. Gönlün Hakk’a bağlılığı artar. Çok yemede kalp katılığı oluşur; giderek kalbin nuru kaybolur. Nitekim Peygamber Efendimiz’in şöyle buyurduğu rivâyet edilir: “Kalplerinizi çok yemekle öldürmeyin. Fazla suyun ekinleri öldürdüğü gibi, muhakkak fazla yemekle de kalp ölür.” “Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), karnını tamamen doyurmaz ve şöyle buyururdu: “Mü’min, karnını tamamen doyurmaz.”3469 Az yemek, insana tembellik, uyuşukluk ve ahmaklık veren fazla uykuyu giderir. Nefis, açlıkla kırıldığı kadar hiç bir şeyle kırılmaz. Çok yiyenin gafleti artar. O yüzden Peygamberimiz (s.a.s.) az yeme hakkında ısrarlı tavsiyelerde bulunmuştur: “Âdemoğlu, midesinden/karnından daha şerli/fena bir kap doldurmamıştır. Belini doğrultacak birkaç lokmacık ona yeter. Yok, birkaç lokma ile yetinmeyecekse (nefsinin galebesiyle) ille de midesini dolduracaksa hiç olmazsa onu üçe ayırsın: (karnının) üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğine/suya, üçte birini de nefesine (ayırsın, üçte birden fazlasına yemek koymasın).”3470; “Çok yemek (nefse) kötülüktür. Ey Ebû Zer! Yemeği ve konuşmayı azalt ki, cennette benimle beraber olasın.” 3471
Bu hadis-i şerifte mide, öncelikle bir kaba ve içerisine bir şeyler konan zarfa benzetilmekte, böylece değer itibariyle düşürülmektedir. Zira kap ve zarf, gaye değil; vasıtadırlar. Kendi zatları sebebiyle değil; içlerine konan şeyler sebebiyle kıymet taşırlar. Öyle ise onlar değil; içlerine konan şeyler asıldır. Hadis, mîdeye ayrıca “şerli” sıfatı vererek ikinci bir değerden düşürmeye tâbi tutmaktadır. Yani mide, sıradan bir kap değil; zarar veren, şer getiren bir kaptır. Mideyi çok doldurmanın dinî, tıbbî zararları vardır; dengesiz, kalitesiz... beslenmenin nice hastalığa sebep olması söz konusudur. “Kimin fikri fazla ise yemesi azdır; kimin tefekkürü azsa yemesi çok, kalbi de katıdır.”3472; “Bu mal, tatlı ve hoştur. Ama bilin; kim onu nefsânî hırsla alırsa, yediği halde doymayan kimse gibi olur.” 3473
Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: ‘Rasûlullah (s.a.s.) kâfir bir misafir ağırlamıştı. Derhal onun için bir keçinin sağılmasını emretti. Keçi sağıldı. O kâfir onun sütünü içti. Sonra diğer bir keçinin daha sağılmasını emretti (adam doymadı). Bu suretle tam yedi keçinin sütünü içti. Adam yatıp, sabah olunca müslüman oldu. Rasûlullah, bir keçi sağılmasını emretti. Adam onun sütünü içti, sonra ikinci
3468] Hüseyin K. Ece, İslâm’ın Temel Kavramları, 311-312
3469] Dârimî vesâyâ 1, hadis no: 108
3470] Tirmizî, Zühd 47 –2381-; İbn Mâce, Et’ıme 50 –3349-; Kütüb-i Sitte, 11/131; Riyâzu’s Sâlihîn, Açlığın Fazileti Bâbı, hadis no: 26
3471] Mişkâtu’l Mesâbih, hadis no: 4238; Keşfu’l Hafâ, h. no: 3278
3472] Kütüb-i Sitte, c. 11, s. 126
3473] Kütüb-i Sitte, c. 11, s. 126
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 677 -
bir keçi daha sağıldı. Fakat bunun sütünü tamamen içemedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.): “Mü’min bir mideye içer; kâfir ise yedi mideye içer.” buyurdular.’3474 Hadisin başka rivâyetinde “Bu gün o mü’mindir, bir tek mideye yedi. Dün ise yedi mideye yemişti. Kâfir, yedi mideye yer, mü’min ise tek bir mideye yer.” Ve artık müslüman olan Ebû Gazvan’a “Senin dün yedi miden vardı; Bugün ise tek miden var!” 3475
Muhaddisler ve âlimler, kâfirlerin yedi mideye yemesi konusunda çeşitli görüşler ileri sürmüşler, cidden çok yönlü değerlendirmeler yapmışlardır.3476 Ulemâ bu konuda der ki: Hadis-i şeriflerde, dünyalık (yeme-içme) hususunda azlığa teşvik, bunda zühd ve harama gitmeden elde edilene kanaat etmeye rağbet vardır. Akıllı kimseler, hep açlığı övmüşler, çok yemeyi zemmetmişlerdir. Yeme hususunda insanlar üç kısımdır: Bir grup vardır, her yiyeceği, ihtiyaç olsa da olmasa da yer. Bu, câhil takımın amelidir. Bir grup vardır, acıktığı zaman, açlığı örtecek kadar (aşırılığa kaçmaksızın doyuncaya kadar) yer. Bir grup da vardır ki, bunlar nefislerini açlığa mahkûm ederler, bu davranışlarıyla nefsin şehvetini kırıp, dizginlemek murad ederler. Bunlar, yedikleri vakit ihtiyaçlarını örtecek kadar yerler. 3477
Peygamberimiz, aza kanaat etme ve az yeme ve beraber yiyenlerin sayısı arttıkça yemeğin bereketinin de artacağı konusundaki meşhur bir hadiste de şöyle buyurur: “İki kişinin yiyeceği üç kişiye de yeter. Üç kişinin yiyeceği de dört kişiye yeter.”3478 Bu hadisin İbn Mâce’de gelen bir rivâyeti ise şöyledir: “Bir kişinin yemeği iki kişiye kâfidir. İki kişinin yemeği üç-dört kişiye kâfidir. Dört kişinin yemeği, beş-altı kişiye kâfidir.” “Birlikte yiyin, ayrı ayrı yemeyin; zira beraber olunca bir kişilik yemek, iki kişiye de yeter.” 3479
Bir zât, Rasûlullah’ın yanında öğürmüştü. Rasûlullah ona şöyle buyurdu: “Öğürtünü/ geğirmeni bizden uzak tut. Zira, dünyada insanların en çok doymuş olanları, Kıyamet günü en çok aç kalacak olanlardır.”3480 Hadiste öğürtü/geğirti diye tercüme edilen ‘cüşâ’ kelimesi: “doyma sırasında mideden çıkan gaz” diye tarif edilir ki, çok yemenin belirtisidir. Rasûlullah, öğürmeyi kınamakla, onun sebebi olan çok yemeyi takbih etmiş olmaktadır; nitekim hadisin devamından, çok yemenin kötülüğü rahatlıkla anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu hadis-i şerif, çok yemenin ölçüsü hakkında bir ipucu vermektedir: Öğürme oluşturacak kadar yememek gerekir. Zira öğürme, çok yemeden oluşur. Yoksa Rasûlullah, gayr-ı irâdî olarak meydana gelen bir olaydan dolayı kimseyi kınamazdı. Öğürme irâdî değildir; ama ona sebep olan çok yeme irâdeye bağlıdır.
Münâvi, bu hadisi şu manada açıklar: Esasen bu derece fazla yemek, tıbben de yasaklanmıştır. Mesele, dinî tabirle, “tokluk kişiyi şeytana yaklaştırır, nefsi azdırır ve tuğyâna atar; açlık ise, şeytanın yollarını daraltır, nefsin hâkimiyetini kırar. Böylece onların şerlerini bertaraf eder. Tokluktan insanda çok değişik arzu
3474] Buhâri, Et’ıme 12; Müslim, Eşribe 186 -2063; Tirmizî, Et’ıme 20 –1820-; Muvattâ, Sıfatu’n Nebî 10 –2, 924-; K. Sitte, 11/122
3475] Hadisin farklı rivâyetleri için bk. K. Sitte, 11/123
3476] Bu değerlendirmelerin özeti olarak yedi sayfa tutarında açıklamalar için bkz. K. Sitte, c. 11, s. 122-128
3477] Kütüb-i Sitte, c. 11, s. 128
3478] Buhâri, Et’ıme 11; Müslim, Eşribe 178 –2058-; Tirmizî, Et’ıme 21 –1821-; Muvattâ, Sıfatu’n Nebî 20, 52, 928; K. Sitte, 11/128
3479] Kütüb-i Sitte, c. 11, s. 129
3480] Tirmizî, Kıyâmet 38 -2480-; İbn Mâce, Et’ıme 50 –3350-; K. Sitte, 11/130
- 678 -
KUR’AN KAVRAMLARI
ve hırslar harekete geçebilir. Bu da âhiret açısından tehlikeli sonuçlar doğurabilir. 3481
Acıkmadan yemek yenmeyeceği ve mideyi fazla doldurmama ile ilgili, şu olay meşhurdur: Asr-ı Saâdette, hükümdarlardan biri Hz. Peygamber’e (s.a.s.) hizmet için bir doktor göndermişti. Bu tabip, Rasûl-i Ekrem’in yanında uzun müddet kalarak ashâb ve ehl-i beytten hastaları tedavi için beklemiş, fakat tedaviye çok az kimsenin muhtaç olduğuna şahit olarak memleketine dönmek için izin isteyince, az hastalanmanın sebebi hakkında Hz. Peygamber, “Ashâbın iyice acıkmadıkça yemek yemediklerini ve yemekten iyice doymadan ayrıldıklarını” söylemiştir.3482 İbn Sîna da “yediğiniz yemeği hazmetmeksizin yemek yemekten sakının” diyor. 3483
Az yemek konusunda bugünün tıbbı da şöyle diyor: Sofradan doymamış olarak kalkmalı, mideyi alabildiği kadar doldurmaya çalışmamalıdır. Bazı doktorlar, yiyeceklerin miktarı, rejimden daha önemlidir derler. Mideye fenalık etmenin başlıca yolları: Çok sık yemek, çok fazla yemek, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemek, yeteri kadar çiğnememek, alkol vb. şeyler kullanmaktır. 3484
Eskiden kuvvetli gıdalar almakla ve çok yemekle sağlıklı olunacağı ve daha uzun yaşanacağı zannedilirdi. Hâlbuki şimdi tıp ilmi de az yemeyi tavsiye ediyor. Araştırmacılar, farelere her zamanki yedikleri normal yiyeceği azaltarak sadece yüzde kırkını verdiler. Neticede bunların ömürlerinin uzadığını gördüler.
R. Walford gibi bilim adamları, insanlar da az yer ve açlık çekerlerse daha çok yaşayacaklarına inanıyor. Walford ve üç meslektaşı kendilerine iki sene süreyle az kalorili bir diyet uyguladılar. Neticede tansiyonlarının ve kandaki kolesterol seviyelerinin düştüğünü gördüler. Bugünkü tıp ilmi şişmanlığı bir hastalık, fazla yemeyi de zehir olarak kabul etmektedir. Bilim adamları, ayrıca sağlıklı ve uzun ömürlü olmak isteyenlere, sigara ve içki içmemeyi, bol jimnastik yapmayı ve az yağlı yemeyi tavsiye ediyorlar. Amerika Milli Yaşlanma Enstitüsü Araştırmaları tarafından bildirildiğine göre, küçük canlılarda ispatlanan az yiyerek daha uzun yaşama kuralı, maymunlarda ve insanlarda da geçerli olabilir.
Hayatı boyunca az yemeyi prensip edinen Peygamberimiz, ümmeti hakkında korktuğu şeylerden birini çok yeme hastalığı olarak sayar: “Benden sonra, ümmetim için üç hususta korkuyorum. Bunlar, sapık arzular, bilgiden sonra gaflet, çok yemek ve şehvetlere tutulmaktır.” 3485
İlim de kabul etmektedir ki, çok yemek zararlıdır. Romatizma, kalp hastalıkları, kan dolaşımındaki bozukluklar, şeker vb. hastalıklarda en büyük etkenlerin başında çok yemek yemek gelir. Çok yemenin sonucu, vücut lüzumundan fazla kilo alır ki, bu sebeple kalbin etrafı yağ tabakasıyla kaplandığı için, insan rahat nefes alıp veremez. Kollestrin (kanda yağ birikmesi) denilen hastalığın başlıca sebebi yine çok yemektir. Çok yemek neticesinde böbrekler vaktinden önce yorulur ve bozulur, görevini yapamaz olur. Mide doğal şeklini kaybeder, büyür, elastikiyetini koruyamaz. Dolayısıyla yenilenleri kolay kolay hazmedemez. Bu
3481] İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 11, s. 130
3482] Milaslı İsmail Hakkı, Tıbb-ı Nebevî, s. 22
3483] Kastalâni, el-Mevâhibu’l Ledünniye, s. 22
3484] Hemmerdinger, Midenizi Koruyunuz, Terc. Cevat Bilge, s. 31
3485] Câmiu’s Sağîr, 1/13
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 679 -
yüzden bütün vücut da rahatsız hale gelir. Çok kere mide ülseri, mide veya kalın bağırsakta çıban da meydana gelir. Bu saydıklarımız ve daha birçok rahatsızlıklar hep çok yiyip içme neticesi meydana gelen zararlardandır. Bu gibi hastalıkların oruç tutulmayan yerlerde ve oruç tutmayan kimselerde daha çok bulunduğunu hatırlatalım.
İslâm’ın yeme içme ile ilgili emir ve tavsiyelerinden, özellikle sünnete uygun olarak az yeme ile ilgili hadislerden şu yargılara varabiliriz:
Müslüman, hayatı; yalnız yeme içme, egoist duygu ve sınırsız arzuları tatmin etme felsefesine dayandıramaz. O yeme için yaşamaz; ibâdete güç yetirebilmek, kulluk bilincine katkı için ve o miktarda yer.
Yiyecek ve içecek konusundaki yasaklara uymak ve sünnete uygun tarzda yemekle insan olgunlaşır, kendi içinden gelen arzulara ve çevreden gelen zararlı çağrılara gem vurmasını, fıtratı zorlamadan, insan bu yolla kazanabilir.
Yeme içme arzusu, disipline ve düzene sokulması gereken bir duygudur. Her konuda olduğu gibi bu hususta da aşırılık ve düzensizlik dinimizce yasaklanmıştır. “Bir lokma, bir hırka” anlayışı yanlış olduğu gibi; esas ve daha kesin olarak aşırı tüketim ve oburluk yasaklanmıştır.
İnsanlar, nefsinin her isteğine uyarsa, isteklerini sınırlamazsa, hem kendileri, hem toplumları bundan zarar görecektir. Hırs ve doymak bilmeyen isteklerine; kişi, dış baskılarla değil; insanda doğuştan mevcut olan din duygusuyla Rabbından korkarak O’nun rızâsı doğrultusunda kendisi sınır koymalıdır.
Nefis ve hevâ/aşırı istekler, insanın yapısına baskın çıkarsa, büyük savaştan insan, kendine zulmederek, kendine yazık ederek mağlup olarak çıkmış ve dünya imtihanını kaybetmiş olur.
Bedeni, akıl ve ruha tâbi kılmak gerekir. Bunun için de bedenin kuvvetini sınırlamak ve ruhun gücünü arttırmak lâzımdır.
Çok yemek, doymadan sofradan kalkmamak, hatta doyduktan sonra bile lezzetinden dolayı yemeye devam etmek, sigara ve içki gibi zararlı alışkanlıklar... bütün bunları önlemeye çalışmak, irâdeye hâkim olma mücadelesinde gâlip gelmek için azmetmek/kararlı olmak, helâl ve temiz gıdalara dikkat etmek; dinin bu konudaki önemli tavsiyelerindendir.
Tıka basa, oburca yemeyi, israf ve lüks tüketimi yasaklayan İslâm, insanı aza kanaat etmeye alıştırdığı gibi, açların halini unutturmayıp onları doyurmayı önceliklerinin arasına aldırır. İslâm, komşusu açken tok yatmayı, müslümanlardan ayrılmak ve insanlığa ihanet olarak görür.
Müslüman, imkân nisbetinde nâfile oruç tutmaya çalışacak, özellikle evlenmeye yol bulamayan gençler, orucu fazlalaştıracak ve az yiyecektir. Nefsi, yeme içmede dizginlenince, şeytanî bakış, düşünce ve duygulardan da korunmaya daha kolay alışacaktır.
Az yemek kanaati doğurur. Kanaat ise tükenmez hazinedir.
Geçim sıkıntısının önemli bir sebebi, gereksiz mutfak harcamalarıdır. Sünnet çizgisinde ve selim akıl ölçüsünde gerçekten ihtiyaç olmayan yiyecek ve
- 680 -
KUR’AN KAVRAMLARI
giyecekler devreden çıkarılırsa, bereket artacak, huzur çoğalacak, sıkıntılarsa azalacaktır.
Sünnete uygun yenildiğinde kadınların ömrü mutfakta heder olmaktan çıkacak, kadına bu yönden yapılan zulüm, yerini hayırlı faaliyetlere bırakacaktır.
Sünnete uygun yeme içme kültürü, insanı doldur boşalt makinesi olmaktan, sömürüye kurban olmaktan, “çok kazan çok tüket” felsefesinden kurtaracaktır.
Yemek Âdâbı
a- Yemek kaplarının ve kaşık çatalın altın ve gümüş gibi lüks madenlerden olmaması: Peygamberimiz (s.a.s.) altın ve gümüş kaptan yiyip içmeyi yasaklamıştır. 3486
b- Yemekten önce ve sonra ellerini ve ağzını yıkamak: “Yemeğin bereketi, yemekten önce ve sonraki yıkamalardadır!” buyurdu.’ 3487
c- Arkaya dayanmadan, sağ dizini dikip sol bacağının üzerine oturmak: Rasûlullah (s.a.s.) buyurur ki: “Ben dayanarak yemek yemem. Çünkü ben kulum, kul gibi oturur ve yerim.” 3488
d- Yemeği ibâdet için kuvvetlenmeye niyet ederek yemek,
e- Acıkmadan yemeğe oturmamak,
f- Getirilen yemeğe kanaat edip, çeşit için tekellüf ve zahmet ettirmemek,
g- Besmele ile başlamak,
h- Sağ elle yemek: Hadisler, yemeği sağ elle yemenin gerekli olduğunu açıkça ifade etmektedir. Bunun hükmü ihtilâflıdır. Şâfiîlerden bir kısmı mendup deseler de İmam Şâfiî, er-Risâle ve el-Ümm’de vacip olduğuna hükmetmiştir. İbn Hacer, hadisteki sol elle yiyen sahâbeye yaptığı bedduâyı ve vaîdi göstererek sağla yemenin vâcip olduğu görüşünü ileri sürer ve bunu kuvvetlendirecek başka rivâyetler kaydeder. Ahkâmu’l Kur’an sahibi İbnu’l Arabî de: “şeytana nisbet edilen bütün fiiller haramdır” kaidesinden hareketle sol elle yemenin haram olduğuna hükmeder. Kurtubî ise sağla yemenin mendub olduğu anlayışındadır.
i- Tuzla başlamak,
j- Hiçbir yemeği beğenmezlik etmemek; hoşuna giderse yemek, gitmezse yememek,
k- Yemek sıcaksa kaba üflememek, soğumasını beklemek,
l- Hurma, zeytin gibi sayılan şeyleri, yedi-dokuz gibi tek olacak şekilde yemek,
m- Önünden yemek, kabın kendi tarafındaki kıyısından başlayarak yemek,
n- Yemek yerken susup durmamak,
o- Başkalarının hoşuna gitmeyen, özellikle iştah kaçırıcı şeyler yapmamak,
3486] bk. Tirmizî, Eşribe 27, 28; Ebû Dâvud, Eşribe 17
3487] Ebû Dâvud, Et’ıme 12, -3761-; Tirmizî, Et’ıme 39 -1847-; K. Sitte, 11/118
3488] Buhâri, II/4; nakl. Kimyâ-yı Saâdet, s. 194
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 681 -
p- Su vb. içerken oturarak, besmeleyle ve üç yudumda içmek,
r- İyice doymadan sofradan kalkmak,
s- Yemekten sonra, en az “Elhamdü lillâh” demek; eğer biliyorsa: “Elhamdü lillâhillezî et’amenâ ve sekaanâ ve cealenâ mine’l müslimîn” demek,
ş- Ellerini ve ağzını yıkamak, eğer yağlı yemek yediyse sabunlamak,
t- Misvak veya diş fırçası ile dişlerini temizlemek (en azından lavaboda, temiz parmaklarıyla dişlerini oğuşturmak): “Misvak kullanın, çünkü misvak ağzı temizler.”3489 Misvak bulamayan dişlerini parmağı ile ovalar. Taberâni’nin el-Evsat’ında Hz. Âişe’den rivâyet ettiği bir hadis-i şerifte: “Parmağını ağzına sokarak misvak yerine kullanır.” Denilmiştir.3490 Müslim şârihi Nevevî de şöyle der: “Misvaktan başka şeyler ile dişi temizlemek de misvaklanmanın yerini tutabilir.” 3491
Yiyecekleri/Rızkı Veren Allah’tır
“Muhakkak ki Allah Rezzâk’tır (çok ve devamlı rızık verendir). O, metin kuvvet sahibi olan Allah’tır.”3492 Bu âyette ‘rezzâk’ kelimesinin belirli (mârife) olarak kullanılması, bu sıfatın yalnızca Allah’a ait olduğunu gösterir.
Yeryüzünde bulunan bütün canlıların rızkını veren, onların bu rızıklara ulaşma yollarını kolaylaştıran, rızıklarını elde etme sebeplerini yaratan Allah’tır. “Yeryüzünde bulunan bütün canlıların rızıkları ancak Allah’a aittir.” 3493; “Nice yaratılmış vardır ki rızkını kendisi taşımıyor. Ona da size de rızkı Allah veriyor.” 3494
Canlıların yaşamasını temin eden rızıklar yiyecek ve içeceklerdir. Bunlar, yine Allah’ın yarattığı bitkilerden ve hayvanlardan elde edilir. İnsanların ve cinlerin ruhlarını ve kalplerini doyuracak şey manevî gıdalardır. Bu da imandır veya mârifetullah’tır (Allah’ı hakkıyla tanımadır). İbâdet, kulların hakkını gözetme ve güzel ahlâk da bunları tamamlar. Bunlar da bir çeşit rızıktır. Böyle bir rızkı insanlara nasip eden veren de yüce Allah’tır.
Kul, Allah’ın Rezzak isminden üç şekilde nasib alabilir:
a- Helâl olan yiyecekleri sebeplere yapışarak Allah’tan istemekle,
b- Sebeplere yapıştıktan sonra Allah’ın taksimine râzı olmak, kanaat etmek ve şükürde bulunmakla,
c- Allah’ın kendisine verdiği rızıktan yine O’nun yolunda harcamakla. 3495
Kur’an, ‘rızık’ kavramını genel bir çerçevede kullanıyor. Bununla rızkın geniş alanına işaret ediyor. “Onlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden infak ederler.”3496 âyetinde işaret edildiği gibi müttakîler, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği her şeyi O’nun uğrunda harcarlar. Kişinin gıda olarak yiyip içeceği çok sınırlıdır.
3489] Buhârî, Savm 27; Nesâî, Tahâret 4; İbn Mâce, Tahâret 7
3490] A. Davudoğlu, S. Müslim Terc. ve Şerhi, 349, 861
3491] Nevevî, S. Müslim bi şerhi’n-Nevevî, c. 3, s. 142, 143
3492] 51/Zâriyât, 58
3493] 11/Hûd, 6
3494] 29/Ankebût, 60
3495] 2/Bakara, 3; 25/Furkan, 67
3496] 2/Bakara, 3; 28/Kasas, 54
- 682 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Ne kadar zengin olursa olsun tadacağı yiyecek ve içecek bellidir. Müttakî olanlar, kendilerine verilen bu rızkın fazlasını Allah (c.c.) yolunda harcarlar.
Yarattığı varlıkların rızkını üzerine alan Rabbimiz, rızkını dilediği kimseler hakkında genişletir veya daraltır.3497 Şüphesiz ki rızık verme olayı, Rabbimiz’in hesabı iledir. Biz insan olarak rızık dağıtımındaki sırrı bilemeyiz. Bu, Rabbimiz’in işlerinden bir hikmettir deriz. Şu âyet bu konuda bize bir ipucu vermektedir: “Eğer Allah rızkı kullarının hepsine bol bol verseydi, yeryüzünde taşkınlık ederlerdi. Ama O, dilediği bir ölçüye göre indirir. Gerçekten O, kullarını çok iyi bilen, her şeyi görendir.”3498 Herkes kendine takdir edilen rızkı yer. Hiç kimse de kendisi için takdir edilen rızkı yemeden ölmez. Allah’ın katında bütün canlıların ne kadar rızıklanacakları bellidir. Çeşitli sebeplere bağlı olarak canlılar bu takdir edilen rızıklarına ulaşırlar.
İnsan, gerek meşrû gerekse gayri meşrû yollarla mal sahibi olabilir, kendince yüksek makamlara çıkabilir. Sonunda hesabını kendi verecektir. Ancak dünyadan yiyecek ve içecek olarak, ilim ve ni’met olarak faydalanacağı şeyler bellidir. Kişinin midesinin belli bir kapasitesi vardır. Onu ne kadar aşabilir ki? İnsan, hayatını devam ettirebilmek için bir takım maddelere muhtaçtır. Kişi onları şöyle veya böyle, az veya çok elde eder, rızıklanır ve sonunda ömrünü tamamlar. İnsana düşen helâlından rızık aramak, rızkı verene şükretmek ve kendisine rızık olarak verilenlerden Allah (c.c.) yolunda harcamaktır. Bunları hakkıyla yapan insan; Âhirette sonsuz olarak rızıklanmayı hak eder. 3499
Yiyeceklerin Temizinden ve Helâlından Faydalanmak
Helâl kılmak da, haram kılmak da Allah’a ait bir haktır. Hiç kimsenin, zühdünden, yani dünyaya rağbet etmemesinden dolayı, nefsini kırmak için ve Allah’ın mubah kıldığı bir şeyi, lezzet verdiği için haram kılması caiz değildir. Bir şey, helâl ise, nefsimizin hoşuna gidecek şekilde temiz ve lezzetli de olsa, ondan yararlanmak caiz olur. Çünkü İslâm, mubah oldukça lezzet veren şeylerden faydalanmayı kişiye yasaklamamıştır. Eğer o şey, haram ise, ondan uzak durmak ve o nitelik onda oldukça onu kullanmamak gerekir. Allah, haram kılmadığı bir ziyneti, süsü veya temiz rızıkları haram sayanları reddeder. “De ki: ‘Allah’ın, kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti?’ De ki: ‘O, dünya hayatında mü’minlerindir; kıyamet günü de yalnız onlarındır.’ İşte Biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.” 3500
Müslümana düşen, helâlinden ne bulduysa yemesi, leziz olana kendini zorlamaması ve bunu âdet ve alışkanlık haline getirmemesidir. Tiryakilik, alışkanlık yapan, onsuz yapamadığımız şeyler, giderek helâl olmaktan çıkan bir duruma gelebilir. Tiryakilik yapan gıdalardan sakınmaya çalışmalıdır. Peygamberimiz, bulduğu zaman karnını helâl yiyeceklerle doyurur, ama yemede aşırıya, lüks ve israfa kaçmaz ve şükreder; bulamayınca da sabrederdi. Eline geçtikçe tatlı yer, rastladıkça bal şerbeti içer, buldukça et yerdi. Bunların hiç birini özellikle yapmadığı gibi; âdet ve alışkanlık da edinmemişti. 3501
3497] 39/Zümer, 52; 34/Sebe’, 39
3498] 42/Şûrâ, 27
3499] H. Ece, a.g.e. Rızık maddesi; A. Kalkan, Kur’an Kavramları, Rızık maddesi
3500] 7/A’râf, 32
3501] İmam Kurtubi, el-Câmiu li Ahkâmi’l Kur’an, c. 7, s. 198
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 683 -
“Size verdiğimiz rızkın temizlerinden yiyin. Ama bu hususta taşkınlık etmeyin; sonra gazabım üzerinize iner. Kimin üstüne gazabım inerse artık o, (ateşe) düşmüştür.” 3502
Hz. Peygamber’in sünneti, az yeme ve sofradan doymadan kalkma konusunda ciddî tavsiyelerde bulunur. Fakat bu konu, fıkıh açısından, haram ve helâl hükümleriyle yanlış değerlendirilmemelidir. İslâm fıkhı açısından hüküm şudur: Az yemek, sofradan doymadan kalkmak sünnet; doyuncaya kadar yemek câiz; doyduktan sonra yemek ise haramdır. Helâl ve temiz yiyecekleri doyduktan sonra yemeye devam etmek, öncelikle israf olduğu için haramdır. “Yiyin, için; fakat israf etmeyin. Çünkü Allah müsrifleri (israf edenleri) sevmez.”3503 Ayrıca, doyduktan sonra yemek, fıtratı zorlamaktır ve vücuda zararı kesindir. Bu yönlerden dolayı da câiz olmaz.
Allah, insanların ve canlıların ihtiyaç duyduğu her şeyi yaratarak, yeryüzüne depo etmiştir. İnsana düşen; hem bu dünyadaki, hem ahiretteki rızkı için gayret sarfetmektir. Ama gayretin yönü ve içeriği ile rızkın helâlını veya haramını tercih etmiş olacaktır. Böylece de ahiret rızkını bu dünyadan kendisi göndermiş veya sadece burada tüketmiş olacaktır.
“Komşusu açken tok yatan Biz’den değildir.” (Hadis-i Şerif rivâyeti)
“Az yiyenin içi nurla dolar.” (Hadis-i Şerif rivâyeti)
“Tıka basa yiyip içmekten sakının. Bu, bedeni yıpratır, hastalık getirir.” (Hadis-i Şerif rivâyeti)
“Tembellik ve karın büyüklüğünden Allah'a sığınırım.” (Hadis-i Şerif rivâyeti)
“Sadaka ömrü uzatır.” (Hadis-i Şerif rivâyeti)
“Az ye, çok yaşa!” (Hadis-i Şerif rivâyeti)
“İnsanın kalbi, tarladaki ekin gibidir. Yemek de yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.” (Hadis-i Şerif rivâyeti)
“Tok olan cümle cihanı tok sanır,
Aç olan âlemde ekmek yok sanır.”
“Az yemekdir âdeme mahz-ı şifâ
Çok yemekten olur emrâz-ı belâ.”
“Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!” (T. Fikret)
“Câhiller, ‹Üzümünü ye, bağını sorma' dese de, ey müslüman! Sen, bağını sormadığın -şüpheli- üzümü yeme!”
“Açlık, en iyi terbiyedir.”
“Eğer açlık derdi olmasaydı, ne avcı tuzak kurardı, ne de kuş tuzağa düşerdi.”
“Çok sakladığımız yemek, bizden ekşimek suretiyle intikam alır.”
3502] 20/Tâhâ, 81
3503] 7/A’râf, 31
- 684 -
KUR’AN KAVRAMLARI
“Kokutmadan yemez eti ayılar.”
“Tok iken yemek yiyen mezarını dişiyle kazar.”
“Emeksiz yemek olmaz.”
“Açın halini tok bilmez; hastanın halini sağ bilmez.”
“Azıcık aşım, ağrısız başım”
“Zorla pişirilen aş, ya karın ağrıtır ya baş”
Hamd olsun, bizlere temiz ve helâl rızıklar ihsân eden Allah’a. Şükürler olsun bizi doyuran, bizi müslüman kılan, temiz ve güzellikleri ayırabilecek özellikler bahşeden Rabbimiz’e.
YEME-İÇME (TEMİZ/GÜZEL RIZIKLARDAN YEMEK)
- 685 -
Yeme İçme Konusuyla İlgili Âyet-i Kerimeler
A- Yeme Anlamında “Ekl” Kelimesi ve Türevlerinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 109 Yerde): 2/Bakara, 35, 57, 58, 60, 168, 172, 174, 187, 188, 188, 265, 275; 3/Âl-i İmrân, 49, 130, 183; 4/Nisâ, 2, 4, 6, 6, 10, 10, 29, 161; 5/Mâide, 3, 4, 42, 62, 63, 66, 75, 88, 113; 6/En’âm, 118, 119, 121, 141, 141, 142; 7/A’râf, 19, 31, 73, 160, 161; 8/Enfâl, 69; 9/Tevbe, 34; 10/Yûnus, 24; 11/Hûd, 64; 12/Yûsuf, 13, 14, 17, 36, 41, 43, 46, 47, 48; 13/Ra’d, 4, 35; 14/İbrâhim, 25; 15/Hıcr, 3; 16/Nahl, 5, 14, 69, 114; 18/Kehf, 33; 19/Meryem, 26; 20/Tâhâ, 54, 81, 121; 21/Enbiyâ, 8; 22/Hacc, 28, 36; 23/Mü’minûn, 19, 20, 21, 33, 33, 51; 24/Nûr, 61, 61; 25/Furkan, 7, 8, 20; 32/Secde, 27; 34/Sebe’, 14, 15, 16; 35/Fâtır, 12; 36/Yâsin, 33, 35, 72; 37/Sâffât, 66, 91; 40/Mü’min, 79; 43/Zuhruf, 73; 47/Muhammed, 12, 12; 49/Hucurât, 12; 51/Zâriyât, 27; 52/Tûr,19; 56/Vâkıa, 52; 67/Mülk, 15; 69/Haakka, 24, 27; 77/Mürselât, 43, 46; 89/Fecr, 19, 19; 105/Fîl, 5.
B- Yemek Anlamında “Taâm” Kelimesi ve Türevlerinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 48 Yerde): 2/Bakara, 61, 184, 249, 259; 3/Âl-i İmrân, 93; 5/Mâide, 5, 5, 75, 89, 89, 93, 95, 96; 6/En’âm, 14, 14, 138, 145, 145; 12/Yûsuf, 37; 18/Kehf, 19, 77; 21/Enbiyâ, 8; 22/Hacc, 28, 36; 25/Furkan, 7, 20; 26/Şuarâ, 79; 33/Ahzâb, 53, 53; 36/Yâsin, 47, 47; 44/Duhân, 44; 47/Muhammed, 15; 51/Zâriyât, 57; 58/Mücâdele, 4; 69/Haakka, 34, 36; 73/Müzzemmil, 13; 74/Müddessir, 44; 76/İnsan, 8, 8, 9; 80/Abese, 24; 88/Ğâşiye, 6; 89/Fecr, 18; 90/Beled, 14; 106/Kurayş, 4; 107/Mâûn, 3.
C- İçme Anlamında “Ş-r-b” Kelimesi ve Türevlerinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 39 Yerde): 2/Bakara, 60, 60, 93, 187, 249, 249, 259; 6/En’âm, 70; 7/A’râf, 31, 160; 10/Yûnus, 4; 16/Nahl, 10, 66, 69; 18/Kehf, 29; 19/Meryem, 26; 23/Mü’minûn, 33, 33; 26/Şuarâ, 155, 155; 35/Fâtır, 12; 36/Yâsin, 73; 37/Sâffât, 46; 38/Sâd, 42, 51; 47/Muhammed, 15; 52/Tûr, 19; 54/Kamer, 28; 56/Vâkıa, 54, 55, 55, 68; 69/Hakka, 24; 76/İnsan, 5, 6, 21; 77/Mürselât, 43; 78/Nebe’, 24; 83/Mutaffifîn, 28.
D- Helâl Olan Şeylerden Yemek
a- Helâl ve Temiz Olan Şeylerden Yemek: 2/Bakara, 168, 172; 5/Mâide, 5, 87-88; 6/En'âm, 118-119, 142; 16/Nahl, 114.
b- Yenmesi Helâl Olan Şeyler: 5/Mâide, 1, 4-5; 22/Hacc, 30.
c- Ehl-i Kitab'ın Kestiğini ve Yemeklerini Yemek: 5/Mâide, 5.
d- Allah'ın Adıyla Kesilenlerin Yenmesi: 6/En'âm, 118-119.
e- Yemede İçmede Zarûret (Şiddetli İhtiyaç, Çaresizlik): 2/Bakara, 173; 5/Mâide, 3; 6/En'âm, 145; 16/Nahl, 115.
E- Yenmesi Haram Olan Şeyler
a- Yenmesi Haram Olan Şeyler: 2/Bakara, 173; 5/Mâide, 3; 6/En'âm, 145; 16/Nahl, 115.
b- Murdar (Ölü ve Boğazlanmayan Hayvan): 2/Bakara, 173; 5/Mâide, 3; 6/En'âm, 145; 16/Nahl, 115; 22/Hacc, 30.
c- Kan: 2/Bakara, 173; 5/Mâide, 3; 6/En'âm, 145; 16/Nahl, 115.
d- Domuz Eti: 2/Bakara, 173; 5/Mâide, 3; 6/En'âm, 145; 16/Nahl, 115.
e- Allah'tan Başkası İçin Kesilenler: 2/Bakara, 173; 5/Mâide, 3; 6/En'âm, 138, 145; 16/Nahl, 115.
f- Boğularak Ölen Hayvan: 5/Mâide, 3.
g- Düşerek Ölen Hayvan: 5/Mâide, 3.
h- Başka Bir Hayvan Tarafından Öldürülen Hayvan: 5/Mâide, 3.
i- Putlar Adına Kesilen Hayvan: 5/Mâide, 3.
j- Besmelesiz Kesilen Hayvan Eti: 6/En'âm, 121.
F- İçki (Alkol) ve Alkollü İçkiler:
a- İçkide Büyük Günah Vardır: 2/Bakara, 219.
b- Sarhoşken Namaza Yaklaşmamak: 4/Nisâ, 43.
c- İçkinin Rızık Olması: 16/Nahl, 67.
d- İçki Yasağı: 5/Mâide, 90-91.
e- İçkinin Tevbesi: 5/Mâide, 93.
G- İçki Yasağı Hakkındaki Âyetlerin İniş Sırası
a- İçki Rızıktır: 16/Nahl, 67.
b- İçkide Büyük Zarar ve Günah Vardır: 2/Bakara, 219.
c- Sarhoşken Namaza Yaklaşmamalıdır: 4/Nisâ, 43.
d- İçki Haramdır: 5/Mâide, 90-91.
- 686 -
KUR’AN KAVRAMLARI
H- Bazı Yiyecek Maddeleri
a- Kudret Helvası: 2/Bakara, 57; 7/A'râf, 160; 20/Tâhâ, 80.
b- Sirke: 16/Nahl, 67.
c- Soğan: 2/Bakara, 61.
d- Tuz: 25/Furkan, 53; 35/Fâtır, 12.
e- Mercimek: 2/Bakara, 61.
f- Kabak: 2/Bakara, 61.
g- Sarmısak: 2/Bakara, 61.
h- Sebze: 2/Bakara, 61.
j- Et: 2/Bakara, 173, 259; 5/Mâide, 3; 6/En'âm, 145; 16/Nahl, 14, 115; 22/Hacc, 5, 37; 23/Mü'minûn, 14; 35/Fâtır, 12; 49/Hucurât, 12; 52/Tûr, 22; 56/Vâkıa, 21.
k- Süt: 16/Nahl, 66; 47/Muhammed, 15.
l- Bal: 16/Nahl, 68-69; 47/Muhammed, 15.
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1- Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Azim Y. v. 1, s. 179-181
2- İslâm’ın Temel Kavramları, Hüseyin K. Ece, 311-313; 537-539
3- Kur’an Kavramları Tefsiri, Ahmed Kalkan, Rızık Kavramı
4- Yemek Âdâbı, M. Zahit Kotku, Seha Neşriyat
5- Yemek Duâları, Mustafa Karataş, Seha Neşriyat
6- Selefin İzinde, Kul Sâdi Yüksel, Yenda Y. s. 193-210
7- İhyâ-i Ulûmi’d-Dîn, İmam Gazâli, Arslan Y. c. 6, s. 190-238
8- Kimya-yı Saâdet, İmam Gazâli, Çile Y. s. 178-187
9- Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, İbrahim Canan, Akçağ Y. c. 7, s. 88-223
10- Günlük Hayatımızda Helâller Haramlar, Hayreddin Karaman, Nesil/Yeni Şafak Y. s. 33-53
11- İslâm’da Helâller ve Haramlar, Yusuf el-Kardavî, Hilâl Y. s. 47-83