Cumartesi, 06 Şubat 2021 21:51

TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ

Yazan
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله

 

TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ


- 893 -
Kavram no 176
Görevlerimiz 40
Namaz; İbâdet
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ


• Teheccüd; Anlam ve Mâhiyeti
• Nâfile ve Nâfile Namazlar
• Hz. Peygamber ve Ashâbının Nâfile İbâdetleri
• Kur’ân-ı Kerim’de Teheccüd ve Nâfile Namaz
• Hadis-i Şeriflerde Teheccüd ve Nâfile Namaz
• Bazı Nâfile Namazlar: Evvâbîn, Duhâ (Kuşluk), Tahiyyetü’l-Mescid,
• Hâcet, Tesbih, Teravih, Küsûf, Husûf ve İstihâre Namazı
• Gece ve İhyâsı
• Kıyâmu’l-Leyl, Nâşietu’l-Leyl: Gece Neşesi
“Gecenin bir kısmında kalk, sana âit bir nâfile olarak onunla (Kur'an'la) teheccüd et/namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama (makam-ı mahmûda) ulaştırır.“ 3587
Teheccüd; Anlam ve Mâhiyeti
Teheccüd, geceleyin uyanıp kılınan namaz demektir. Teheccüd sözlükte, uyumak ve uyanmak mânâsında olup, zıt anlamlı kelimelerdendir. Daha sonra gece uyanıp namaz kılan kimseye, bu kökten türetilmiş “hücûd“ denilmiş ve böylece teheccüd, terim olarak namaz ve Allah'ı zikir için gece uyanmak mânâsında kullanılmıştır. Genellikle yatsı namazından sonra, daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kılınan namaza gece namazı (salâtü'l-leyl) denir. Gece uykusu bölünerek kalkıp kılınan namazlara ise teheccüd namazı denir.
Tâbiînin büyüklerinden Esved ile Alkame: “Teheccüd uykudan sonradır“ demişlerdir. Hatta hiç uyumaksızın bütün geceyi ibâdetle geçirmeyi âdet edinmek mekruh sayılmıştır.3588 Buhârî'nin Amr b. el-As (r.a.)'dan rivâyetine göre bir kere Rasûlullah (s.a.s.) Abdullah b. Amr'e “Ey Abdullah! Senin her gün oruç tuttuğun ve her gece baştanbaşa namaz kıldığın haberi bana ulaşmadı mı sanırsın?“ buyurmuşlardır. Abdullah da, “Evet öyledir, ya Rasûlallah! Bütün gece namaz kılarım“ demiştir. Rasûl-i Ekrem, “Sakın öyle yapma. Kâh oruç tut, kâh iftar et; gecenin bir kısmında namaz kıl, bir kısmında uyu“ buyurmuştur. 3589
Kur’ân-ı Kerim'de Peygamber Efendimize hitaben: “Gecenin bir kısmında sadece sana mahsus, fazla (bir ibâdet) olmak üzere namaz kıl. Muhakkak Rabbin seni övülmüş bir makama erdirecektir“3590 buyrulmuştur. Âyet-i kerimenin tefsirinde teheccüd namazının Hz. Peygamber için farz veya fazilet olduğu, ümmeti için ise nâfile olduğu belirtilmiştir. Peygamber Efendimiz teheccüd namazını kılmaya devam
3587] 17/İsrâ, 79
3588] Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 13
3589] Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 13
3590] 17/İsrâ, 79
- 894 -
KUR’AN KAVRAMLARI
eder, bu namaz için kalktığında da şöyle duâ ederdi: “Yâ Rab! Her hamd Senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin daimi müdebbirisin. Yine her hamd senin içindir. Sen, göklerin ve her yerin ve bunlardaki her şeyin nûrusun, (bunları aydınlatırsın). Yine her hamd senin içindir. Sen göklerin ve her yerin ve bunlarda bulunan her şeyin sahibisin. Yine her hamd senin içindir. Sen haksın, senin vaadin de haktır. (Âhirette) seni görmek de haktır. Sözün haktır. Cennetin de haktır, Cehennemin de haktır. Peygamberin de haktır, Muhammed de haktır. Kıyâmet günü de haktır. Ya Rab! Ancak sana itaat ettim. Sana inandım, sana güvendim, sana yöneldim, yalnız senin (burhanlarına) dayanarak (düşmanlarla) mücadele ettim. Aramızda yalnız seni hakem kıldım. Ya Rab! Önce işlediğim ve sonra işlerim sandığım, gizli yaptığım ve âşikâra işlediğim (bütün) günahlarımı bağışla! (Âhiret hayatımda beni) takdim eden, (dünya tarihinde nübüvvetimi) tehir eden ancak sensin. (Allahım!) ibâdete lâyık ilâh yoktur, yalnız sen varsın, yahut, senden başka ibâdete lâyık ilâh yoktur. Hakîmâne tasarruf da, tam kuvvet de Allah ile kaimdir.“ 3591
Teheccüd namazı menduptur. İki ilâ on iki rekât arasında kılınabilir. En azı iki rekât, en çoğu on iki, ortası ise sekiz rekâttır. Her iki rekâtta selâm verilmesi daha faziletlidir.
Teheccüdün en faziletli vakti: Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Sahih-i Müslim'de Ebû Hureyre (r.a.)'dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte teheccüd namazının en faziletli vaktini şöyle belirtmiştir: “Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir.“ 3592
Teheccüd namazı çok faziletli bir namazdır. Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde teheccüd namazı kılmaya teşvik edilmiş ve bu namazı kılanlar övülmüştür. Yüce Rabbimiz geceleyin kalkıp teheccüd namazı kılanlar hakkında şöyle buyurur: “Onların yanları yataklarından uzaklaşır (teheccüd namazı kılmak için yataklarından kalkarlar), korkarak ve umarak Rablerine duâ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (hayır için) harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için gözlerini aydınlatıcı ne güzel (nimetlerin) saklandığını hiç kimse bilmez.“ 3593
Ebû Hureyre’den rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Geceleyin kalkıp namaz kılan ve karısını uyandırarak ona da kıldıran, şâyet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe Allah rahmet eder, (günahlarını bağışlar). Yine geceleyin kalkıp namaz kılan ve kocasını uyandıran, kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına da Allah rahmet eder (günahını bağışlar)“3594 Hadis-i şerif insanı teheccüd namazı kılmaya teşvik ettiği gibi, aile fertlerini kaldırıp onlara da bu faziletli namazı kıldırmaya teşvik etmektedir.
Yine Ebû Hureyre ve Ebû Saîd el-Hudrî, Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) şöyle buyurduğunu rivâyet etmişlerdir: “Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekât namaz kılarlarsa, Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar.“3595 Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlar ise Allah'ın mağfiret ve mükâfatına nâil olacaklardır. Kur’ân-ı Kerimde onlar hakkında “Allah'ı çok zikreden erkekler ve
3591] Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 12
3592] S. Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc. IV, 16
3593] 32/Secde, 16-17
3594] Ebû Davûd, Salâtü't-Tatavvu' 18
3595] Ebû Davûd, Vitr 13
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 895 -
zikreden kadınlar, işte Allah bunlar için bağış ve büyük mükâfat hazırlamıştır“3596 buyrulmuştur.
Bir kimse itiyat haline getirdiği teheccüd namazını özürsüz yere terketmemelidir. Hz. Âişe validemizin şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Gece namazını terketme. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) onu terketmezdi. Hasta ve yorgun olduğu zaman oturarak kılardı“3597 Yine Hz. Âişe vâlidemiz, “Rasûlullah’a (s.a.s.) namazın en sevimlisi az da olsa devam edileni idi. Rasûlullah (s.a.s.) bir namazı kılmaya başladığı zaman ona devam ederdi“ demiştir.3598
“Teheccüd“, kelime anlamıyla, uykuyu gidermek, birini uyandırmak demektir. Din dilinde teheccüd, uykuyu fedâ ederek ibâdet ve Kur'an'la meşgul olmak için uyanmak, kalkmak demektir. Bu anlamda teheccüd, Kur'an okuyarak geceyi değerlendirmektir. Peygamberimiz, teheccüdü genellikle namaz kılarak yerine getirdiği için, gece namazına teheccüd namazı denilmiştir. Teheccüd denilince de artık bu namaz hatırlanmaktadır.
Kur'an şöyle diyor: “Gecenin bir kısmında kalk, sana âit bir nâfile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama (makam-ı mahmûda) ulaştırır.’’3599 Buradaki emir Peygamberimizedir. Peygamberimiz de bu namazı veya gece ibâdetini vefat edinceye kadar hiç terketmemek üzere yerine getirmişti. Hatta hasta olsa bile bu namazı kıldığı rivâyet ediliyor.3600 İslâm âlimleri gece ibâdetinin Peygamberimiz için farz, diğer müslümanlar için nâfile olduğunu söylemişlerdir. Gece ibâdetinin 'teheccüd' olabilmesi için, biraz uyuduktan sonra kalkılması gerekir. Bu, uykuyu Allah'ı zikir, Kur'an okuma ve namaz için fedâ etmektir.
Gecenin sessizliği içerisinde Rabb ile kul ilişkisini yakalamak 'teheccüd' ile mümkün olabilir. Herkesin uyuduğu bir saat, uyanık bir mü'min için Allah'a yakınlaşma, O'na içten duâ etme, O'ndan af isteme fırsatıdır. 'Teheccüd', bütün gösterişlerden uzak, günlük uğraşıların çok çok uzağında, samimi bir şekilde, ihlâs anlayışı ile Allah'a bağlılığın gösterildiği özel bir ibâdettir. Şüphesiz bu ibâdet, insan ruhunun yücelmesinde önemli bir rol oynar. Bir başka âyette “Namaz için yanlarını yataklarından uzaklaştıranlar, Allah'tan korkup sakınarak duâ edenler“ övülmektedirler. 3601
Peygamberimiz buyuruyor ki: “Ramazan ayından sonra en faziletli oruç (ayı), Allah'ın ayı olan Muharrem'dir. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da, gece namazıdır.“ 3602
“Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan ve hanımını da uyandıran, hanımı kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kula rahmetini bol kılsın. Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, kocası kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kadına
3596] 33/Ahzâb, 35
3597] Ebû Davûd, Salâtu't-Tatavvu' 18
3598] Buharî, Savm 52; Durak Pusmaz, Şamil İslâm Ansiklopedisi, Şamil Y., c. 6, s. 162
3599] 17/İsrâ, 79
3600] Ebû Dâvud, Kıyâmu'l-Leyl 2, hadis no: 1307, 2/32
3601] 32/Secde, 16-17
3602] Müslim, Sıyâm 38, hadis no: 1163; Ebû Dâvud, Savm 55, hadis no: 2429; Tirmizî, Salât 324, hadis no: 438; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 7
- 896 -
KUR’AN KAVRAMLARI
da rahmetini bol kılsın.“ 3603
“Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önceki sâlih kimselerin âdeti idi; Rabbinize yakınlık, günahlardan koruyucu, kötülüklere keffâret, bedenden hastalığı kovucudur.“ 3604
Birkaç rivâyette Peygamberimizin teheccüd namazlarını uzun kıldığını ve ayakları şişinceye kadar ayakta (kıyamda) durduğunu, “Allah senin gelmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir, niçin böyle yapıyorsun?“ sorularına; 'şükreden bir kul olmayayım mı?' cevabını verdiğini okumaktayız. 3605
Teheccüd namazı iki rekât kılındığı gibi, güç yeterse daha fazla da kılınabilir. Gecenin yarısından sonra uyanılması ve teheccüd yapılması daha uygun görülmüştür.
Peygamberimizin teheccüd namazında şöyle duâ ettiği rivâyet ediliyor: “Ey Rabbimiz olan Allah'ım! Gökleri, yeri ve içinde olanları ayakta tutan Sensin. Hamd Sanadır. Sen göklerin, yerin ve bunların içinde olanların nûrusun. Hamd Sanadır. Sen Hakk'sın, va'din (verdiğin söz) gerçektir. Cehennem gerçektir, Cennet gerçektir. Peygamberler gerçektir, Muhammed gerçektir. Kıyâmet saati gerçektir. Ey Allah'ım! Sana teslim oldum, Sana inandım, Sana güvendim, Sana yöneldim. Sana dayanarak (düşmanlara) karşı geldim. Senin hükmüne uydum. Benim şimdiye kadar geçmiş günahlarımı da bundan sonrakileri de, açığa vurduklarımı da, gizlediklerimi de bağışla...“ 3606
Süleyman Ateş, âlimlerin cumhûruna göre sünnet kabul edilen teheccüdün Peygamberimizle birlikte bütün ümmete farz kılındığı görüşündedir ve ilgili âyetleri şöyle açıklar:
“Güneşin sarkmasından (aşağı kaymasından) alacakaranlığa kadar namaz kıl ve sabahın Kur'ân’ını (duâ ve namazını) da yerine getir. Çünkü sabah Kur'ân (okuması) görülecek şeydir. Ayrıca sen, gecenin bir kısmında da Kur'ân oku(yup namaz kıl)mak üzere uyanmalısın. Böylece Rabbinin, seni güzel bir makama ulaştırması umulur.“ 3607
17/İsrâ, 78-79. âyetlerde, Peygamber'e, güneşin sarkmasından, alacakaranlığa kadar namaz kılması, sabah vaktinin okuma ve duâsını da yapması; ayrıca gecenin bir bölümünde yine okuyup ibâdet etmek üzere teheccüd etmesi emredilmektedir.
Teheccüd uyku anlamındaki hücûd kökündendir. Hâcid uyuyan, tehcîd uykuyu gidermek (uyandırmak), teheccüd de uyanmak demektir. Âyette zamîr (fetehecced bihî), 78. âyetin sonundaki Kur'ân'a gider. “Kur'ân ile uyan“ yani namaz kılıp Kur'ân okumak için geceleyin uykudan uyan, demektir. Teheccüd kelimesi artık gece namazının adı olmuştur. Geceleyin uyanıp namaz kılan kimseye müteheccid denilir.
Hasan-ı Basrî'ye göre teheccüd, yatsıdan sonra kılınan namazdır ki yine biraz
3603] Ebû Dâvud, Salât, hadis no: 1308; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 5
3604] Tirmizî, Deavât 102, hadis no: 3549, 5/552
3605] Müslim, Sıfatü'l-Münâfıkîn 18, hadis no: 2820, 4/2172; Buhârî, Tefsir 485 (Feth), 6/169
3606] Buhârî, Teheccüd 1, Deavât 9; Müslim, Salâtu'l-Musâfirîn 36, hadis no: 769; Ebû Dâvud, Salât, hadis no: 771; Muvattâ, Salât; Tirmizî, Deavât 29, hadis no: 3418; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 9; Hüseyin K. Ece, İslâm’ın Temel Kavramları, Beyan Y., s. 691-693
3607] 17/İsrâ; 78-79
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 897 -
uyuduktan sonra kılınır. Gecenin bir kısmında uyanıp namaz kılmanın, özel olarak Peygamber'in kendisine farzolup ümmetine farz olmadığı söylenir. Âyette “nâfileten (nâfile olarak)“; Ayrıca, “leke (senin için)“ söyleminden bu anlam çıkarılmıştır.
Fakat bize göre gece namazının önemini vurgulamayı amaçlayan bu söylemden böyle bir anlam çıkmaz. Bu, tıpkı “Ey örtüsüne bürünen, Geceleyin kalk, (namaz kıl); yalnız gecenin birazında (uyu). Gecenin yarısında (kalk) yahut bundan biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku. Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. Gerçekten gece kalk(ıp ibâdet et)mek daha oturaklı ve (geceleyin) söz (duâ) daha etkilidir. Çünkü gündüzün, senin, uzun sûre uğraşacağın şeyler vardır. Rabbinin adını zikret ve bütün gönlünle O'na yönel.“3608 âyetleri gibi, gece ibâdetinin asla ihmal edilmemesi gereken huzurlu bir ibâdet olduğunu vurgulamaktadır. Buradaki “nâfile“ deyimi, farzın altında olan nâfile anlamında değil, “üstelik, ayrıca“ demektir. Bu emir, Peygamber'in kişiliğinde bütün ümmet bireylerine de yöneliktir. Nasıl ki “Gündüzün iki tarafında (sabah, akşam) ve geceye yakın saatlerde namaz kıl. “3609 âyetinde Peygamber'e olan, gündüzün iki ucunda namaz kıl emri, aynı zamanda bütün ümmet bireylerini bağlıyorsa, Peygamber'e gece kalkıp namaz kılmasını emreden âyetler de ümmet bireylerini bağlar ve gece ibâdetini yalnız Peygamber'e değil, bütün mü’minlere farz kılar, “Çünkü gündüzün, senin uzun süre uğraşacağın şeyler vardır.“3610 âyetinde de gündüzün uğraşları olanlar da yalnız Peygamber değil, bütün mü'minlerdir. Kur'ân'da Peygamber'e olan hitaplar -özel olduğuna dair delîl yoksa- bütün ümmet bireylerini kapsar. Bundan dolayı teheccüd, gücü olan her mü'mine farzdır.
“Kuşkusuz gece kalkıp ibâdet etmek daha oturaklı, ve geceleyin okumak (duâ etmek) daha etkilidir“ âyetinin belirttiği üzere gece ibâdeti, ruha daha etkili ve gece, herkesin uyuduğu o sâkin saatlerde yapılan duâlar daha duygusaldır. İnsan o zaman okuduğu duâları, söylediği sözleri daha içten duyar. “Gündüzün senin uzun bir sebhin vardır.“ Yani gündüzün gezip dolaşman, çalışman, yapacağın işler vardır. Gündüzün onları yapman gerekir. Bütün vaktini ibâdete ayıramazsın. Gecenin bazı saatlerini ibâdete ayırırsan yeter. Rabbinin adını an ve O'na tebettül et.“
Tebettül, kesmek demektir! Kendisini yalnız Allah'a ibâdete verdiği için Meryem'e “Betûl“ denmiştir. Tebettül, her şey ile ilgiyi kesip tamamen Allah'a yönelmektir. İşte bu âyette Hz. Peygamber'e, geceleyin, dünya meşgaleleriyle ilgisini kesip gönülden Allah'a yönelmesi emredilmektedir. Daha sonra Allah'ın, doğunun ve batının rabbi olduğu, O'ndan başka ilâh/tanrı bulunmadığı ve yalnız O'na dayanmak gerektiği vurgulanmaktadır.
Müzzemmil Sûresi'nin birinci âyetindeki “Geceleyin kalk!“ emrinin, vücûb (gereklilik) mi, yoksa nedb (iyiye teşvîk) mi ifâde ettiği hususunda görüş ayrılığı vardır. Nedb ifâde ettiğini söyleyenlere göre âyet muhkemdir, neshedilmemiştir. Vücûb ifâde ettiği takdirde âyet üzerinde üç görüş vardır:
Birine göre gece namazı, yalnız Hz. Peygamber (s.a.s.)’e farzdır. Onun hakkındaki bu farz, vefatına kadar sürmüştür. Diğerine göre gece namazı, hem
3608] 73/Müzzemmil, 1-8
3609] 11/Hûd, 114
3610] 73/Müzzemmil, 7
- 898 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kendisine, hem de ümmetine farz kılınmış, kendileri, kalkıp ayaklan şişinceye kadar namaz kılmışlar, sonra Cenâb-ı Hak sûrenin son âyeti ile bu farzı neshetmiştir. Üçüncü görüşe göre gece namazı hem Allah'ın Elçisi'ne, hem de ümmetine farz kılınmış ve neshedilmemiştir. Ne kadar mümkün ise gecenin o kadar kısmında ibâdet etmek farzdır. Hasan-ı Basrî ve İbn Şîrîn bu görüştedirler. 3611
Bizce birinci ile üçüncü görüş doğrudur, ikinci görüşün bir değeri yoktur. Çünkü âyetler arasında çelişki yoktur, mevcut bir âyetin neshedilmesi de söz konusu olamaz. Her âyetin uygulanır hükmü vardır. Müzzemmil Sûresi'nin son âyeti, ilk âyetlerinin hükmünü kaldırmıyor. Uygulayanlar için elbette bu daha iyidir. Ancak uygulayamayanlar için bunu biraz hafifletiyor, işi olup yorgun argın olanlara gece biraz ibâdet etmekle yetinme ruhsatı veriyor. Bu nesh değil, hükmü kaldırma değil, sadece uygulamada güçlük çekecek olanlara hafifletmedir. Zaten “Gücün üstünde teklîf olmayacağı“ Kur'ân'ın temel ilkelerindendir. İbn Atıyye, cumhûra göre âyetin ibâhe bildirdiğini söylemiştir. Fakat Hasan-ı Basrî ve İbn Şîrîn, bir miktar gece ibâdetinin, yapılması gereken bir farz olduğu kanısındadırlar. Ancak, geceleyin vitri kılan, bu emri yerine getirmiş olur. 3612
Sûrenin son âyeti, sahâbîlerden bir bölümünün de Hz. Peygamber'in kendisi gibi gecenin kâh üçte ikisini, kâh yarısını, kâh üçte birini ibâdetle geçirdiklerini anlatmaktadır. Rivâyetler, onların geceleyin ayakları şişinceye kadar namaz kıldıklarını anlatır ki bu, gece ibâdetinin, onlara ne denli tatlı geldiğini, bundan ne derece büyük zevk aldıklarını ve huzur duyduklarını gösterir. Son âyette Yüce Allah'ın, gece ibâdetini hafiflettiği ve bu hafiflfl etmenin sebebi anlatılmaktadır: “Allah, İçinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar bulunacağını bilmiştir“ buyrulmaktadır. Âyetin sonunda mü'mînlere, Kur'ân'dan ne kadar okuyabilirlerse o kadar okumaları, namazı kılmaları, zekât ve Allah'a güzel borç vermeleri, Allah'tan mağfiret dilemeleri emrediliyor ve Allah için yapılan iyi işlerin zâyi olmayacağı; Allah'ın, onların karşılığını fazlasıyla vereceği vurgulanıyor.
Hz. Peygamber, farz namazlardan sonra en makbul namazın, gece namazı olduğunu söylemiştir: “Kendisine farz namazlardan sonra hangi namazın daha makbul olduğu soruldu, 'Gece namazı' dedi.“ 3613
“Rabbin, senin gecenin üçte ikisinde, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir topluluk da (böyle yapıyor)’’3614 âyetinde bazı sahâbîlerin de gece namazı kıldıklarını öğreniyoruz. İnsanın uğraşlarını atmış olduğu o sakin saatlerde yapılan ibâdet ruhu çok etkiler. “Gerçekten gece kalkıp ibâdet etmek, oturaklı ve geceleyin okumak daha etkilidir“ 3615 âyetinin bildirdiği üzere gece ibâdeti insan ruhuna bambaşka bir huzur ve lezzet verir, insanı ma'nevî derecelere yükseltir. İşte âyetin sonunda bu gerçeğe işaret buyrularak Allah'ın, gece ibâdetine devam eden Peygamber'i, yüce bir makama ulaştıracağı bildirilmektedir.
Bu Makam-ı Mahmûd üzerinde çeşitli yorumlar yapılmıştır: Kimine göre
3611] et-Teshîl: 4/156
3612] et-Teshîl: 4/159
3613] Müslim, Sıyâm 203; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/303, 329
3614] 73/Müzzemmil, 20
3615] 73/Müzzemmil, 6
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 899 -
Makam-ı mahmûd, şefaat makamıdır. Allah, Muhammed Aleyhisselâm'ı, Kıyâmet gününde şefaat edecek bir makama ulaştıracaktır. Hiç şüphesiz Peygamber Aleyhisselâm'ın, Allah katında derecesi büyüktür ama Makam-ı mahmûd'un, şefaat makamı olduğuna dair âyette en küçük bir delîl yoktur. Bu konudaki rivâyetlerin abartıldığını ve zamanla oluşturulduğunu sanıyoruz. Birkısım müfessirlere göre de Makam-ı mahmûd, Allah'ın, Peygamber'i, kendisiyle birlikte Arşta oturtacağı makamdır.3616 Bu konuda da bazı haberler zikredilir ki bunlar da şefaat haberleri gibi sonraki zamanlarda üretilmiş şeylerdir. Hattâ bu motifin, Kıyâmette İsa'nın, Allah'ın sağ yanında oturup insanları muhakeme edeceği şeklindeki Hristiyan inancından adapte edildiğinde kuşku görmüyoruz. Bir kulun Allah ile beraber tahta oturması muhaldir. Allah, insan gibi olmaktan münezzehtir. Cenâb-ı Hak Kur'ân'da müteaddid defa kendisi izin vermeden huzurunda kimsenin şefaate cesaret edemeyeceğini vurgularken bu şefaat haberleri, sanki Kur'ân âyetlerine meydan okumaktadır. Âhiret halini de Allah'tan başka kimse bilmez. Âyette, Peygamber'e, gece ibâdetinin faziletiyle Allah'ın, kendisini yüksek ma'nevî dereceye ulaştıracağı buyrulmaktadır. Ma'nevî mertebeler pek çoktur. Peygamber Aleyhisselâm bu derecelerin en yükseğine çıkarılmıştır. Kıyâmette değil, kendi hayatlarında ve vefatından sonra da onun ruhu ma'nevî derecelerin zirvesindedir.
Özellikle teheccüd namazı son derece önemlidir. Çünkü biraz uyuyunca dinlenmiş olan fikirle kalkıp gönül sadece Allah'a verilerek, yani tam ihlâs ile kılınan namazın ruh üzerindeki etkisi büyüktür. Bunun içindir ki Yüce Allah: “Gerçekten gece kalkıp ibâdet etmek daha oturaklı ve etkilidir.“3617 buyurmuştur. 3618
Nâfile ve Nâfile Namazlar
‘Nâfile’nin aslı ‘nefl’dir ki bu da gerekli olanın (farz olanın) üzerine yapılan bir fazlalıktır. Aynı kelime, ganimet malı, yani savaştan sonra ele geçen mal hakkında da kullanılır. Bunun çoğulu ‘enfâl’dir ki, Kur’ân-ı Kerim’de bu adı taşıyan bir sûre bulunmaktadır. 3619
Mecbûrî olmaksızın yapılan fazla işe, ‘nâfile’ demek daha yaygın bir söyleyiştir. Nâfile aynı zamanda, bağış, hibe anlamlarına da gelmektedir (21/Enbiyâ, 72’de fazladan bir bağış anlamındadır).
Fıkıh ilminde ‘nâfile’; farz ve vâcib dışında, sevap amacıyla yapılan, Peygamberimizin de kıldığı bilinen namazların tümüne ve diğer ibâdetlere verilen bir isimdir. Nâfile namazlara, tatavvu, müstehab, mendup gibi isimler de verilmiştir.
Nâfilenin Önemi
Farz ve vâcib diye nitelenen emirleri yerine getirmek müslümanların görevidir. Bu görev iman etmenin, imanın tadını almanın, İslâm’ı yaşanır kılmanın ve İslâm’la ulaşılması mümkün olan iki dünya mutluluğuna kavuşabilmenin yoludur. İman, bilindiği gibi soyut bir şekilde ‘inanıyorum’ demek değildir. İman, aynı zamanda bir din, bir hayat şekli seçmenin adıdır. İslâmî hayatı seçen mü’minler,
3616] Câmi'u'l-beyân, 15/145-148
3617] 73/Müzzemmil, 6
3618] Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kuba Yayınları, c. 20, s. 202-208
3619] Bakınız: 8. sûre
- 900 -
KUR’AN KAVRAMLARI
inandıkları dinin bütün emir ve yasaklarına uyarlar. Özellikle farz, vâcib, haram diye isim verilen emir ve yasaklar konusunda titizdirler.
Bunların dışında imanı olgunlaştıracak birtakım mendup, yani güzel görünen, teşvik edilen ibâdetler de vardır. Mü’min, bu ibâdetleri farzlara ve vâciblere bir hazırlık yapmak, onları tamamlamak için yerine getirir. Bu gibi ibâdetler Allah’a hakkıyla şükretmenin yollarını açar. İmanı sağlamlaştırır, farzlar konusundaki bilinci artırır.
Nâfile ibâdetler, kullukta yapılan eksikliklere, işlenilen günahlara bir karşılıktır. Şüphesiz mü’min ne kadar gayret ederse etsin Allah’a, O’nun istediği gibi ibâdet edemez. Ama bunun için çaba gösterir. Mü’min kulluk noktasındaki eksiğini nâfile ibâdetlerle tamamlar.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Allah (cc) şöyle buyuruyor: Kim benim veli (dost) kuluma düşmanlık ederse, ben de ona savaş ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyi yerine getirmesidir. Kulum Bana nâfile ibâdetlerle yaklaşır, sonunda sevgime ulaşır…“3620
Peygamberimize ait nâfileler ‘Revâtib’ ve ‘Regâib’ olmak üzere iki kısma ayrılır. Bunlara Rasûlullah’ın sünnetleri de denir. Revâtib sünnet; Peygamberimizin, tertipli bir şekilde, belli zamanlarda, bazen de farz ibâdetlere bağlı olarak yaptığı nâfile ibâdetlerdir. Regâib sünnet ise; belli bir zamana ve farz ibâdete bağlı olmaksızın arada sırada yaptığı nâfile kulluklardır. Revâtib sünnete örnek: Sabah namazının sünneti, öğlenin ilk ve son sünneti, akşamın sünneti, yatsının son sünneti, teheccüd namazı, belli günlerde tuttuğu oruçlar gibi. Peygamberimiz bunları pek az terkeder, çoğunlukla yapardı.
Mendub ya da Regâib olanlara örnek: Kuşluk, abdest, mescid, yolculuk, güneş ve ay tutulması, yağmur ve tesbih namazları; bazen tuttuğu nâfile oruçlar. 3621
Nâfile; Bağış, hibe, ganimet malı, zorunlu olmaksızın yapılan iş demektir. Farz veya vâcib namazlar dışında kalan ve Rasûlullah (s.a.s.)'ın kıldığına dair rivâyet bulunan namazlar demektir. Bunlar da sünnet olan nâfileler ve mendup olan nâfileler olmak üzere ikiye ayrılır. Sünnet olan nâfile Allah elçisinin yapmağa devam ettiği ve ancak nâdir olarak yapmadığı kuvvetli işlerdir. Kimi zaman bu işleri yapmamasının sebebi insanlara farz olmadığını göstermektir. Mendup olan nâfile ise, Hz. Peygamber'in bazen yapıp, bazen yapmadığı, kuvvetli olmayan sünnetlerdir. Menduba müstehap da denir.
Fıkıh usûlünde nâfile sünnet, tatavvu, müstehap ve ihsan terimleri “mendup“la eş anlamda kullanılır.
Nâfile ibâdetleri aşağıdaki şekilde tasnif etmek mümkündür:
A. Müekked olan sünnetler: Beş vakit namaza ve cuma namazına bağlı olarak kılınan namazların bir bölümü müekked sünnettir. Bir hadiste bu nitelikteki sünnetler şöyle belirlenmiştir: “Kim bir gün ve gecede, farz namazlar dışında on iki rekât namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir ev bina edecektir. Bunlar şu namazlardır: Sabah namazından önce iki rekât, öğleden önce dört rekât, öğleden sonra iki rekât,
3620] Buharî, Rikak 38
3621] Hüseyin K. Ece, a.g.e., s. 481-482
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 901 -
akşamdan sonra iki rekât ve yatsıdan sonra iki rekât.“3622
Namazlara bağlı olan müekked sünnetleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Sabah namazının farzından önce kılınan iki rekâtlık sünnet: Bu namaz en kuvvetli bir sünnettir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Sizi atlar kovalasa da sabah namazının iki rekât sünnetini terketmeyin“3623; “Sabah namazının iki rekâtı sünneti dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır“3624 Hz. Âişe şöyle demiştir: “Hz. Peygamber, sabah namazının iki rekâtı gibi başka hiçbir nâfile namaza devam etmemiştir.“ 3625
Başka bir sünnet kaza edilmezken, yukarıdaki hadisler sebebiyle, sabah namazını kılamayan kişi aynı gün zevalden önce onu kaza ederken sünnetini de birlikte kılar. Diğer yandan ikinci rekâtta bile imama yetişebileceğini anlayan kimse önce sünneti kılar, daha sonra imama uyar.
2. Öğle veya cuma namazından önce kılınan dört rekât namaz. Hz. Âişe şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.s.) öğleden önce dört, sabah namazından önce de iki rekât namaz kılmayı terk etmezdi.“ 3626
3. Öğle namazından sonraki iki rekât namaz. Bu iki rekât, müekked sünnet olup, bunun dörde tamamlanması ise menduptur. Cuma namazından sonra tek selâmla kılınan dört rekât nâfile namaz da müekked sünnetlerdendir. Hadiste şöyle buyrulur: “Hz. Peygamber cuma namazından önce dört, cuma namazından sonra dört rekât namaz kılar, rekâtlar arasını selâm ile ayırmazdı.“ 3627
4. Akşam namazından sonra iki rekât. Bu da Allah elçisinin devam ettiği sünnetlerdendir.
5. Yatsı namazından sonra iki rekât. Bunun delili; Gün ve gecede on iki rekât nâfile namaza devam eden için Allah Teâlâ'nın cennette bir köşk bina edeceğini bildiren hadistir. 3628
6. Terâvih namazı: Bu namaz erkek ve kadın için müekked sünnettir. Çünkü terâvih namazına hem Hz. Peygamber, hem de ondan sonra raşid halîfeler ve ashâb-ı kirâm devam etmişlerdir. Terâvih namazını cemaatle kılmak sünnettir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.), Ramazanın üçüncü, beşinci, yedinci ve yirminci gecelerinde bu namazı mescitte cemaatle kılmıştır. Sonra mü’minlere farz olur endişesiyle mescide çıkıp kıldırmamıştır. 3629
Terâvih namazı Ramazan ayına mahsus olup, yatsı namazından sonra ve vitirden önce kılınır. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya bırakılması müstehaptır. Terâvih namazı tek başına kılınabilir, fakat cemaatle
3622] Tirmizi; Salât 189; Nesâî, Kıyâmül-Leyl 66; İbn Mâce, İkame 100
3623] Ahmed b. Hanbel, II, 405
3624] Müslim, Misâfirîn 96, 97; Tirmizî, Salât 190
3625] Buhâri, Teheccüd 27; Müslim, Misâfirîn 94; Ebû Dâvûd, Tatavvu' 2; Ahmed b. Hanbel, VI, 43, 54, 170
3626] Nesâî, Kıyâmü'l-Leyl 56
3627] Zeylaî, Nasbur-Râye, II, 206
3628] Tirmizî, Salât 189; Nesâî, Kıyâmül-Leyl 66; İbn Mâce, İkame 100
3629] Zeylaî, a.g.e., II, 152; eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, III, 50 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, II, 43
- 902 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kılınması daha faziletlidir.
Hanefîlere göre, terâvih namazının rekât sayısı yirmi olup bu sayı Hz. Ömer'in uygulamasına dayanır. Çünkü Hz. Ömer halîfeliğinin sonuna doğru bu namazı Mescid-i Nebevî'de Devlet başkanı olarak yirmi rekât kıldırmıştır. Bu miktara sahâbeden karşı çıkan olmamıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Benden sonra, benim sünnetimden ve râşid halîfelerimin yolundan ayrılmayın.“3630 Ebû Hanîfe'ye, Hz. Ömer'in yaptığı uygulama sorulunca şöyle demiştir: “Terâvih kuvvetli bir sünnettir. Hz. Ömer onu kendiliğinden çıkarmış değildir. O, bu konuda yeni bir şey de icad etmedi. O, bunu ancak kendi bildiği bir delile dayanarak yapmıştır. Rasûlullah’tan (s.a.s.) bir ahid olarak yapmıştır.“ 3631
Bazı hadis bilginleri ise Allah elçisinin Ramazanda terâvihi sekiz rekât olarak kıldığını tesbit etmişlerdir. Bunun delili, Buhârî'nin ve başkalarının Hz. Âişe'den naklettikleri şu hadistir: “Hz. Peygamber Ramazanda da Ramazan dışında da on bir rekâttan fazla nâfile namaz kılmamıştır.“3632 Yine İbn Hibbân, Sahîh'inde Câbir’den (r.a.) şu hadisi rivâyet etmiştir: “Hz. Peygamber kendilerine sekiz rekât namaz kıldırdıktan sonra vitir namazını kıldırmıştır.“3633 Bu duruma göre, terâvih namazının sekiz rekâtının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnül-Hümâm gibi bazı bilginler ise sekiz rekâttan fazlasının müstehap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum yatsı namazının farzından sonra dört rekât nâfile namaz kılmaya benzer ki, bunun da ilk iki rekâtı müekked sünnet, iki rekâtı da müstehap olur.3634
B. Gayri Müekked Sünnetler: Hz. Peygamber'in kesintisiz devam etmediği ve bazen terkettiği sünnetler olup bunlara mendup da denir. Bu namazlar şunlardır:
1. İkindi namazından önce tek selâmla kılınan dört rekât namaz. Rasûlullah (s.a.s.) bu namaz hakkında şöyle buyurmuştur: “İkindi namazından önce dört rekât namaz kılan kimseye Allah rahmet etsin.“3635
2. Yatsı namazından önce kılınan dört rekât namaz. Hz. Âişe’den (r.anhâ) şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber, yatsıdan önce dört rekât namaz kılardı.“ 3636
3. Evvâbîn namazı: Evvâbîn, evvâb kelimesinin çoğulu olup, Allah Teâlâ'ya çokça yönelen kişi anlamına gelir. İki ilâ altı rekâta kadar kılınabilir. Bir, iki veya üç selâmla kılmak mümkündür. Hz. Peygamber, akşam namazından sonra altı rekât namaz kılanın “evvâbîn“den sayılacağını bildirmiş ve arkasından şu âyeti okumuştur: “Eğer siz iyi olursanız, şunu iyi bilin ki Allah kötülükten yüz çevirerek tevbeye yönelenleri (evvâbîn) son derece bağışlayıcıdır.“ 3637
3630] Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizî, İlim 16; İbn Mâce, Mukaddime 6; Dârimî, Mukaddime 16
3631] ez-Zühaylî, a.g.e., II, 44
3632] Buhârî, Teheccüd 16; Terâvih 1; Müslim, Misâfirîn 125; Tirmizî, Mevâkît 208
3633] eş-Şevkânî, a.g.e., III, 53
3634] İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, Mısır 1316/1898, I, 333, 334
3635] Tirmizî, Salât, 301
3636] Zeylaî, a.g.e., II, 145 vd.; eş-Şevkânî, a.g.e., III, 18
3637] 17/İsrâ, 25; İbn Kesîr, Tefsîr; İstanbul 1985, V, 64, 65; eş-Şürünbülâlî, Merâku’l-Felâh, İstanbul 1984, s. 74
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 903 -
Bunlar farz namazlara tâbi olan nâfile namazlardır.
C. Bağımsız Nâfile (Mendup) Namazlar:
Beş vakitteki farz namazların sünnetlerinden başka birtakım nâfile namazlar daha vardır ki bunlar, müstehap, mendup veya tatavvu' adı verilen nâfilelerdir:
1. Kuşluk namazı
En az iki rekât olup, sağlam görüşe göre, dört veya sekize kadar kılınabilir. Mendup bir namazdır. Vakti, güneşin bir mızrak boyu yükselmesi ile başlayıp, zeval vaktine yirmi dakika veya yarım saat kalıncaya kadar devam eder. Hz. Âişe'den şöyle dediği nakledilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s.) kuşluk namazını ikişer ikişer, dört rekât olarak kılar, birinci selâmdan sonra dünya sözleri konuşmazdı.“3638 Müslim'in rivâyeti ise şöyledir: “Hz. Peygamber kuşluk namazını dört rekât olarak ve Allah'ın dilediği kadar ilâvede bulunarak kılardı.“
2. Teheccüd namazı
Yatsı namazından sonra daha uyumadan veya kısa bir uykudan sonra kalkıp kılınacak nâfile namaza “gece namazı (salâtül-leyl)“ denir. Bir süre uyuduktan sonra, gecenin yarısından imsak vaktine kadar kalkılıp kılınırsa “teheccüd“ adını alır. Teheccüd namazı iki rekâttan sekiz rekâta kadardır. Her iki rekâtta bir selâm verilmesi daha faziletlidir.
Teheccüd namazı Hz. Peygamber'e farzdır. Kur’ân-ı Kerim'de şöyle buyrulur: “Ey Muhammed! Gecenin bir bölümünde uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibâdet olmak üzere, Kur'an'la gece namazı kıl. Rabbinin seni Makam-ı Mahmuda erdireceğini umabilirsin.“3639 Bu namaz diğer müslümanlara sünnet veya müstehap derecesindedir.
Teheccüd namazına diğer mü’minleri de teşvik eden âyet3640 ve hadisler vardır. Abdullah b. Ömer’in (r.a.) kendisini rüyada cehennemde görmesi ve bir meleğin yaklaşarak “korkma“ demesinin Rasûlullah’a (s.a.s.) anlatılması üzerine, Allah elçisi şöyle buyurmuştur:“ Abdullah ne iyi adamdır. Fakat kalkıp gece namazı kılmayı âdet edinseydi ne iyi olurdu.“ Abdullah b. Ömer, bundan sonra gece uykusunu azaltmıştır. Buradan teheccüd namazına devam eden her ferdin iyi olarak anılmaya lâyık olduğu anlaşılır.3641 Başka bir hadiste şöyle buyrulur: “Gece namazına devam edin. Çünkü gece namazı kılmak sizden önceki sâlih kulların âdetidir. Rabbinize karşı bir tâattir, kötülükleri örtücü ve günah işlemekten alıkoyucudur.“ 3642
3. Abdest namazı
Abdestten veya gusül abdestinden sonra vakit elverişli ise, yaşlık kuruyacak kadar bir süre geçmeden iki rekât namaz kılınması menduptur. Hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kim abdest alır, abdesti güzel yapar, sonra kalkıp iki rekât namaz kılarsa
3638] es-San'ânî, Sübülü's-Selâm, Kahire 1950, II, 16
3639] 17/İsrâ, 79
3640] bk. 73/Müzzemmil, 20; 32/Secde, 16; 25/Furkan, 63, 64; 51/Zâriyât, 17, 18; 3/Âl-i İmrân, 16, 17
3641] ez-Zebîdî, Sahîh-ı Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, Ankara 1982, IV, 29, 30, H. No: 576
3642] Tirmizî, Deavât 101
- 904 -
KUR’AN KAVRAMLARI
ve bu iki rekâta kalbiyle yönelirse, o kimseye cennet vâcib olur.“ 3643
4. Tahiyyetül-Mescid namazı
Tahiyye, selâm vermek demektir. Tahiyyetül-Mescid de; mescide selâm vermek anlamına gelir. Mescide ilk giren kimsenin, Mescidin Rabbine selâm vermek ve O'nu yüceltmek amacıyla iki rekât namaz kılması menduptur. Bir günde, ta'lim, teallüm vb. sebeplerle birkaç kere mescide girmek zorunda olan kimselerin bu namazı ilk girişte bir kere kılması yeterlidir. Hadiste şöyle buyrulur: “Sizden kim mescide girerse iki rekât namaz kılmadan oturmasın.“ 3644
Bir mescide girip meşguliyetinden veya vaktin darlığından ya da kerâhetinden ötürü tahiyyetül-mescid yapamayacak kimsenin şu duâyı okuması yeterli ve müstehap görülmüştür: Sübhânellah ve’l-hamdû lillâh ve lâ ilâhe illâllahü vallahu ekber.“ Anlamı: “Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. Hamd Allah'a mahsustur. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah her şeyden yücedir.“ Diğer yandan, bir mescidde herhangi bir namazı kılmak veya orada bir farzı kılmak için imama uymak niyetiyle girmek de tahiyyetül-mescid yerine geçer.
5. İstihâre namazı
İstihâre; bir şeyin hayırlı olanını istemek demektir. İstihâre namazı, nasıl hareket edileceği bilinemeyen mubah işlerde mânevî bir işarete nâil olmak için kılınan iki rekâtlık bir namazdır. Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle demiştir: “Hz. Peygamber bütün işlerde bize Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi istihâreyi öğretir ve şöyle buyururdu: “Sizden biri bir iş yapmak istediği vakit, farz dışında iki rekât namaz kılsın ve istihâre duâsını okusun.“ 3645
6. Tesbih namazı
Dört rekâtlı bir namaz olup her rekâtta Fâtiha ve bir sûre okunur. Bir veya iki selâmla tamamlanır. Bu namazda üç yüz kere şu tesbih duâsı okunur: “Sübhânallahi ve’l-hamdu Lillâhi ve lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyi’l-azîm.“ Anlamı: “Allah’ı her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim. Hamd Allah'a mahsustur. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah her şeyden yücedir. Büyük ve yüce olan Allah'tan başka hiçbir güç ve kudret sahibi yoktur.“
Hz. Peygamber, amcası Abbas’a (r.a.) kendisini Allah'a yaklaştıracak bir ameli bildirmek için tesbih namazını tâlim buyurmuş ve eğer bu namazı kılarsa, günahları kum yığınları kadar çok olsa bile Allah'ın bunları mağfiret edeceğini bildirmiştir. Bu namazı her gün, bu olmazsa cuma günü, bu olmazsa ayda veya yılda bir kere, başka rivâyette, ömründe bir defa kılmasını tavsiye etmiştir. 3646
7. Hâcet namazı
Dünyevî ve uhrevî isteği olan kimse abdest alır, yatsı namazından sonra iki veya dört rekât, başka bir görüşe göre on iki rekât namaz kılar, sonra Allah
3643] Buhârî, Vüdû 24; Müslim, Tahâre 5, 6, 17; Ebû Dâvûd, Tahâre 65
3644] Buhârî, Salât 60, Teheccüd 35; Müslim, Misâfirîn 69, 70; Tirmizî, Salât 118
3645] Buhârî, Teheccüd 25, Deavât 49, Tevhîd 10; Tirmizî, Vitr 18; İbn Mâce, İkame I, 18; Ahmed bin Hanbel, III, 344
3646] Tirmizî, Vitr 19; İbn Mâce, İkame 190; Ebû Dâvûd, Tatavvu' 14
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 905 -
Teâlâ'ya senâda ve Hz. Peygambere salâtü selâmda bulunur, bundan sonra hâcet duâsını okuyup, isteğinin gerçekleşmesini Yüce Allah'tan ister.
Abdullah b. Ebî Evfâ (r.a.)'dan nakledildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kimin Allah'tan bir dileği olursa veya insanlardan bir isteği olursa, önce abdest alıp iki rekât namaz kılsın, sonra Allah’a hamd ve senâda bulunsun ve Hz. Peygambere salâtü selâm getirsin. Sonra şu duâyı okusun: “Lâ ilâhe illallahul-halîmül-kerîm. Sübhânellahi Rabbil-arşil-azîm. el-Hamdü lillâhi Rabbil-âlemin, nes'elüke mûcibâti rahmetike ve azâime mağfiretike vel-ganîmete min külli birrin ve's-selâmete min külli ismin. Lâ teda' lî zenben illâ gafertehû ve lâ hemmen illâ mezahtehû ve lâ hâcete hiye leke rizan illâ kadaytehâ yâ erhamerrâhimîn.“ Anlamı: “Halîm ve kerîm olan Allah'tan başka ilâh yoktur. Yüce arşın Rabbi olan Allah'ı tesbih ederim. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Allah'ım! Rahmetini gerektiren şeyleri, kesin affını, her iyiliği elde etmeyi, her günahtan uzak olmayı senden dilerim. Affetmediğin hiçbir günah, feraha çıkarmadığın hiçbir tasa, senin rızana uygun olan hiçbir ihtiyacı da karşılamadan bırakma. Ey merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ım.“ 3647
8. Yolculuk namazı
Bir müslümanın yola çıkacağı veya yoldan döndüğü zaman iki rekât namaz kılması menduptur. “Hz. Peygamber yolculuktan gündüz kuşluk vakti döner, Mescid-i Nebevî'ye giderek iki rekât namaz kılar, orada bir süre otururdu.“ 3648
9. İstiska (Yağmur İsteme) namazı
Şiddetli kuraklık hüküm süren zamanlarda yağmur duâsı yapılır. Çünkü Kur'an'da Nûh, Mûsâ ve Hûd peygamberlerin kavimlerine su verilmesi için yaptıkları duâlardan söz edilir. 3649
Enes bin Mâlik’ten (r.a.) rivâyete göre, Allah Rasûlü cuma hutbesi irad ederken, şiddetli kuraklığın hüküm sürdüğünü, ürünün ve hayvanların telef olduğunu söyleyen bir adamın isteği üzerine; “Allah’ım bize su ver, Allah’ım bize su ver!“ diye duâ etmiştir. Bunun üzerine gökte hiç bulut yokken, birden bulutlar belirmiş ve yağmur yağmaya başlamıştır. Bir hafta süren yağmurlar âfet halini almaya başlayınca, ertesi hafta aynı adamın yağmurun kesilmesini istemesi üzerine Allah'ın Rasûlü şöyle duâ etmiştir: “Allah'ım! Yağmuru üzerimize değil, çevremize, dağlara, tepelere, vadilere ve ağaçlı yerlere ver!“ Bu duâ ile yağmur kesilmiştir. 3650
Ebû Hanîfe'ye göre istiska; duâ ve istiğfardan ibarettir. Bu yüzden bu duâ özel bir namaz kılmadan ve hutbe okumadan yerine getirilebilir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise, yağmur duâsı namazının, ihtiyaç varsa, hazarda veya seferde kılınması menduptur. Yağmur gecikirse bu duâ günler boyu tekrarlanır. Çünkü Allah Teâlâ duâda ısrarlı olanları sever. 3651
10. Küsûf namazı
Güneş tutulmasına “küsûf“, ay tutulmasına “husûf“ denir. Güneş tutulduğu
3647] Tirmizî, Vitr 17; İbn Mâce, 189
3648] Buhârî, Salât 59; Cihâd 198
3649] bk. 71/Nûh, 10-12; 2/Bakara, 60
3650] Buhârî, İstiska 6; Müslim, İstiska 8
3651] bk. el-Kasânî, el-Bedâyi', I, 282; İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, I, 437; İbn Abidîn, Reddül-Muhtar, I, 790 vd.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, İstanbul 1991, s. 353 vd.
- 906 -
KUR’AN KAVRAMLARI
zaman, bir beldede cuma namazını kıldıran imam, ezansız ve kametsiz olarak en az iki rekât namaz kıldırır. Ebû Hanife'ye göre bu namaz gizli, Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre açıktan kıraatla kılınır.
Hz. Peygamber güneş tutulduğu zaman iki rekât namaz kıldırmış ve arkasından şöyle buyurmuştur: “Bu olaylar Allah'ın büyüklüğünü gösteren delillerdir. Allah Teâlâ bunlarla kullarını korkutmak istiyor. Bunları gördüğünüz zaman, en son kıldığınız farz namaz gibi namaz kılın.“ 3652
11. Husûf namazı
Ay tutulduğu zaman müslümanların evlerinde teker teker bir halde ve küsûf namazı gibi gizli veya açıktan iki ya da dört rekât namaz kılmaları menduptur. Ebû Hanîfe'ye göre, bu namazın camide cemaatle kılınması sünnette yoktur. İmam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel ile bazı hadis bilginlerine göre, cemaatle kılınır.
Ay tutulması gece olabileceği için cemaatin camide toplanıp toplu namaz kılmasında güçlük vardır. 3653
Nâfile veya mendup sayılan amellerin amacını eş-Şâtıbî şöyle açıklar:
1. Hz. Peygamber'den sünnet olarak gelen her mendup, farz ve vâcib ibâdetlerin ikmali ve korunması için yardımcıdır. Çünkü nâfile ibâdetler insanı farzları edaya hazırlar. Nâfile ibâdetleri ihmal eden farzları da ihmale maruz kalır. Bazı mendupların kendi cinsinden farz ibâdet vardır. Beş vakit namazın sünnetleri, nâfile oruç, nâfile hac ve sadakalar gibi. Bazılarının da benzeri ibâdet bulunmaz. Namaz için güzel elbise giyinmek, iftarı acele yapmak, sahuru geciktirmek gibi. Bunların da farz ibâdeti desteklediği görülür. Sözgelimi, iftarı acele yapmak, sahuru geciktirmek orucu kolaylaştırır ve şahsın bu ibâdeti sürekli olarak yapmasını sağlar. Allah katında, az da olsa, ibâdetin sürekli olanı makbuldür.
2. Mendup tek tek değil, bütünüyle yapılması gereken bir sünnettir. Nitekim sünnet-i müekkedeleri Hz. Peygamber ara sıra terketmiştir. Bu yüzden insan bazı darlık zamanlarında terkedebilir. Kaza edilmemeleri de bunu gösterir. Ancak toptan terkedemez. Meselâ; ezanı sürekli olarak terketmek câiz değildir. Bir ülkenin insanları ezanı sürekli olarak bırakmışlarsa, onlara bunu zorla okutmak gerekir. Yine bir kimse tamamen cemaati terkedemez. Çünkü Hz. Peygamber; “Bir kimse üç günden fazla cemaati terk ederse kalbi mühürlenir.“3654 buyurmuştur. Evlenme de böyledir... Bazı hallerde fertler evlenmeyebilir, ancak toplum olarak bunu bırakamazlar, aksi takdirde toplum yok olur. 3655
Hz. Peygamber ve Ashâbının Nâfile İbâdetleri
Hz. Peygamber, henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce yalnız başına tefekküre dalmak, Rabbini anmak isterdi. Bu maksatla Hirâ Mağarasına çekilir, Rabbine ibâdet ederdi. Buhârî'nin ifadesiyle: “Peygamber’e (s.a.s.) yalnızlık sevdirildi. Hirâ Mağarasına çekilir, orada tehannüs ederdi. Tehannüs, ailesine dönmeden aldığı azıklâ yetinip birkaç gün ibâdet etmesidir. Sonra tekrar
3652] Buhârî, Küsûf 1, 17; Ebû Dâvûd, İstiska 4, 9, Sünnet 9; Nesâî, Küsûf 5, 12, 14, 16, 24
3653] el-Kâsânî, a.g.e., I, 282; eş-Şürünbülâlî, Merâku’l-Felâh, 92
3654] İbn Mâce, Mesâcid 17
3655] eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât, Ticariye baskısı, Kahire, t.y., I, 132, 133, 151; M. Ebû Zehra, Usûlül-Fıkh, t.y., 40 vd.; Hamdi Döndüren, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 5, s. 6-9
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 907 -
Hadice'ye döner, bir o kadar gün için yine azık alırdı... 3656
İbn Hacer, tehannüs kelimesinin, tehannüf anlamında olduğunu söylüyor. Nitekim bu kelime İbn Hişâm'ın Sîretinde (yetehannefu) şeklinde geçmektedir. Tehannüf: hanîflik yapmaktır. Yani Hz. Peygamber, İbrâhîm dini olan tevhîd üzere Allah'a ibâdet ederdi, demektir. Yahut tehannüs günâh anlamındaki hinsı bırakmak demektir. Peygamber'in ibâdete çekildiği bu sayılı geceler, Ramazan geceleriydi. 3657
İbn Hacer'in, İbn İshâk'tan aldığı bu rivâyet, zühd hareketinin, Hz. Peygamber'in yetiştiği İslâm öncesi ortamda mevcudolduğunu, bazı kimselerin tenhaya çekilip ibâdetle meşgul olduklarını, halvete çekilip Allah'ı anma şeklindeki bu ibâdetin, özellikle Ramazan ayında yapıldığını, bunu yapanlara el-hantf, çoğulu el-hunefâ dendiğini, Ramazan ayının da îslâmdan önce de ibâdete hasredilen bir ay olarak değerlendirildiğini gösterir.
İşte Peygamber (s.a.s.), henüz peygamberlikle görevlendirilmeden önce o hanîfler gibi Rabbini anar, düşünür, İslâm'dan önceki şekliyle oruç ve namaz gibi İbrâhîm dininden kalma ibâdetlerle Rabbine yaklaşmağa çalışırdı. Onun bu zühdünü ve yoğun ibâdetini, derin Allah sevgisini görenler: “Muhammed Rabbine âşık oldu!“ demişlerdi.3658 Bu ibâdet ve tefekkürüdür ki kendisini melekten vahiy alma durumuna hazırlamıştır.
Rabbin vahyini almazdan önce bir hazırlık dönemi geçirmek, halvette Rabbe ibâdet ile O'nun vahyini duyacak bir olgunluk düzeyine yükselmek, ondan önceki peygamberlerin de geçirdiği haldir. Bunun en güzel örneği, Hz. Mûsâ'da görülmektedir. Yüce Allah, onun, Allah'ın konuşmasını dinlemek üzere Sina Dağı'na gelmeden Önce girdiği halvet ibâdetini şöyle anlatıyor: “Mûsâ ile otuz gece (Bana ibâdet etmesi için) sözleştik ve buna on gece daha kattık. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit, kırk geceye tamamlandı. Mûsâ, kardeşi Hârun'a dedi ki: 'Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et, bozguncuların yoluna uyma.“ 3659
Peygamber’in (s.a.s.), peygamberliğinden birkaç yıl önce başlayan tehannüs şeklindeki ibâdeti, biraz önce sunduğumuz âyetlerin belirttiği üzere bütün hayâtı boyunca devam etmiştir. Çünkü Rabbi ona, yatağından kalkıp ibâdete durmasını, gecenin üçte ikisini, yarısını, yahut üçte birini ibâdetle geçirmesini emretmiş; böylece kendisinin yüce bir makama ulaştırılacağını müjdelemiştir. Çünkü korunanlar, hep böyle gece vakitlerinde içten yapılan ibâdet ve duâlarla yüce makamlara ermişlerdir:
“Müttakîler/Korunanlar, cennetlerde, çeşme başlarındadırlar; Rab'lerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce güzel davranırlardı. Geceleri pek az. Uyurlardı. Seherlerde istiğfar ederlerdi.“ 3660
Yüce Allah: “Rabbimiz, bizler inandık, bizim günâhlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!“3661 diye yalvaran, o sabır ile ve içtenlikle yalnız kendisine kulluk eden
3656] Buhârî, Bed'u'l-Vahy; Hz. Âişe'den rivâyet edilmiştir
3657] Fethu'1-Bârî, 1/24
3658] el-Munkizu mina'd-Dalâl, s. 50
3659] 7/A'râf, 142
3660] 51/Zâriyât, 15-18
3661] 3/Âl-i İmrân, 16
- 908 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Sabreden, doğru olan, geceleri saygı ile ibâdet eden, mağfiret dileyen3662 kullarına, yaptıklarına karşılık olarak alt yanlarından ırmaklar akan, sürekli kalacakları cennetler va'detmiştir. Ve o sâdık mü'minleri: “Yanları yataklardan uzaklaşır, (gece teheccüd namazı kılmak için yataklardan ayrılıp kalkarlar), korkarak ve umarak Rab'lerine duâ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar“3663 sözüyle nitelendirmiştir.
Bu âyette geceleyin uyanıp korku ve umud içinde Rablerine niyaz eden, Allah'ın verdiği rızıktan harcayanlara, hayal edilemeyecek ni'metler verileceği müjdelenmektedİr. Âyette mü'minlerin, yanlarını yataklardan kaldırıp geceleyin, korku ve umud ile Rablerine yal vardıkları ve Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan, başkalarına da harcadıkları, Allah yoluna verdikleri anlatılmaktadır.
Madca'ın çoğulu olan madâci, yatacak yerler, yataklar demektir. “tetecâfâ“ yükselir anlamındadır. Yani mü'minlerin yanları yataklardan yüksek kalır, yatmazlar. Mücâhid ve Hasan-ı Basî'ye göre, “yanları yataklardan yükselir“ cümlesiyle mü'minlerin yatmayıp ibâdet ettikleri kastedilmiştir. Enes ve İkrime'den gelen rivâyete göre bununla akşamla yatsı arasında namaz kıldıkları kastedilir. Dahhâk'e göre bununla öğle namazını cemâatle kılmaları kastedilmiştir. 3664
Fakat Kur'ân'ın diğer âyetieriyle karşılaştırılınca bu deyim ile mü'minlerin, geceleri biraz uyuduktan sonra kalkıp namaz kıldıklarınının kasdedildiği anlaşılır: “Geceleri pek az uyurlardı,. Seherlerde istiğfar ederlerdi.“3665; “Rabbin, senin gecenin üçte ikisinde, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir topluluk da (böyle yapıyor).“3666 âyetleri, mü'minlerin geceleyin az uyuduktan sonra kalkıp Allah'a ibâdet ettiklerini gösterir.
Gecenin ortasında ibâdetlerini gizleyip sırf Allah rızâsı için ibâdet eden mü'minlerin ödülü, yaptıkları işlere uygun olarak gizlenmekte; onlara hayal edilemeyecek nimetlerin verileceği müjdelenmektedir: “Hiç kimse onlar için ne göz kamaştırıcı nimetlerin gizlenmiş olduğunu bilmez“3667 buyrulmaktadır. Ameller nasıl gece ortasında gizlice yapılmış ise onların ödülleri de öyle gizli tutulmuştur. Tâ ki verilen karşılık, yapılan eyleme denk olsun. Hasan-ı Basrî: “Bir kavim amellerini gizledi, Allah da onlara gözlerin görmediği, insanın hatırına gelmeyen nimetler gizledi“3668 demiştir.
Kalbi etkilemeyen, gönülde saygı, incelik, merhamet, sevgi, şefkat uyandırmayan, ahlâkı düzeltmeyen ibâdetler; Kur'ân'ın, yapanlarını övüp cennetle müjdelediği eylemlerden değildir. Çünkü ibâdet ve amelden maksat, bilinçsiz olarak bazı hareket ve sözleri yinelemek değil, Allah'ı anma ve takvâdır. Yüce Allah: Kurban edilen hayvanların ne etleri, ne de kanlan Allah'a ulaşır. “O'na ulaşan, sizin takvânızdır“3669 buyurmuştur. İslâm, güzel işlere, ibâdetlere, güzel
3662] 3/Âl-i İmrân, 17
3663] 32/Secde, 16
3664] İbnKesîr, Tefsîr 3/460
3665] 51/Zâriyât, 17-18
3666] 73/Müzzemmil, 20
3667] 32/Secde, 17
3668] İbn Kesir, Tefsîr 3/461
3669] 22/Hacc, 37
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 909 -
ahlâka götüren îmândır. “Namaz, fuhuştan ve çirkin işlerden meneder.“3670 Sahibinin ahlâkını düzeltmeyen, onu fuhuştan ve çirkin işlerden menetmeyen namaz, Kur'ân'ın tanımladığı namaz değildir.
Bu âyetlerin anlamında pek çok hadîs de vardır. Bir münâsebetle üç kez: “Takvâ ancak buradadır.“3671 deyip kalbini gösteren Peygamber (s.a.s.) “Dikkat edin, vücutta bir et parçası vardır ki o düzelince bütün vücut düzelir, o bozulunca bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o kalptir.“3672 buyurmuştur. Gece namazını çok seven Allah'ın Elçisi: Fecr vakti kılınan iki rekât namaz, bana dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır.3673 “Farzlardan sonra en üstün namaz, gece namazıdır.“3674 buyurmuştur.
Geceleri o kadar namaz kılardı ki ayakta dura dura ayaklan şişerdi. “Senin geçmiş ve gelecek günâhın bağışlanmadı mı?“ denildi de: “Şükreden bir kul olmayayım mı?“ dedi. 3675
Avf İbn Mâlik diyor ki: “Bir gece Allah'ın Elçisi ile beraberdim. Misvak kullandı, sonra abdest aldı, namaza durdu. Ben de kalkıp onunla beraber namaza durdum. Bakara Sûresi'ne başladı. Her rahmet âyeti geçince durup rahmet istedi. Azâb âyeti geçtikçe de durup Allah'a sığındı. Sonra rükû'a vardı. Ayakta durduğu kadar da rükû'da durdu. Diyordu ki:
Ceberut, melekût ve azamet sahibi Yüce Allah'ı tesbîh ederim.' Secdede de aynı şeyi söyledi. İkinci rekâtte Al-i İmrân Sûresi'ni okudu. Sonra her rekâtte sûre sûre devam etti.3676 Hz. Âişe (r.anhâ) Rasûl-i Ekrem'in gece namazı vaktini şöyle belirliyor: “Gecenin evvelinde uyurdu. Seher vakti olunca kalkar, vitir kılardı. Sonra yatağına gelirdi. İhtiyacı olursa ehline yaklaşırdı. Ezanı işitince sıçrardı. Eğer cünüp ise su dokunur, değilse abdest alıp namaza giderdi. 3677
Abdullah ibn Abbâs, bir gece Peygamber’in (s.a.s.) eşi, kendisinin de teyzesi bulunan Meymûne'nin yanında kalmıştı. Gördüklerini anlatıyor: “Yastığın enine başımı koydum, Allah'ın Elçisi de uzunluğuna başım koyup uyudu. Gece yarısı yahut biraz önce veya biraz sonra uyandı, gözlerini ovaladı, Âl-i İmrân Sûresi'nin son âyetini okudu. Sonra asılı bulunan kırba ile güzelce bir abdest aldı, namaza durdu. Ben de kalkıp yanında namaza durdum. Allah'ın Elçisi sağ elini başıma koydu, sağ kulağımı tutup büktü. İki rekât kıldı. Tekrar iki rekât, tekrar İki rekât, tekrar iki rekât, tekrar iki rekât ve tekrar iki rekât kıldı. Altı defa. Sonra tek bir rekât kılıp uzandı. Sonra müezzini gelip çağırdı. Kalkıp iki rekât kıldıktan sonra çıkıp sabah namazını kıldırdı.3678 Şâyet Peygamber (s.a.s.) uyku galebesiyle gece
3670] 29/Ankebût, 45
3671] Müslim, Birr 32; Tirmizî, Birr 18; Ahmed bin Hanbel, Müsned 2/277, 360, 3/135, 491, 4/66, 5/24, 25, 71, 379, 381
3672] Buhârî, İmân 39; Müslim, Müsâkat 107; İbn Mâce, Fiten 14; Dârimî, Buyü' 1
3673] Buhârî, Teheccüd 10; Müslim, Müsâfirîn 96; Ebû Dâvûd, Tetavvu' 26; Tirmizî, Salât 190
3674] Müslim, Sıyâm 202; Tirmizî, Mevâkît 207; Nesâî, Kıyâmu'l-leyl 6; Ahmed bin Hanbel, Müsned 2/344
3675] Buhârî, Teheccüd 6, Tefsîr, sûre 48/2; Müslim, Münâfikîn 79-81; Tirmizî, Salât 187; Nesâî, Kıyâmu'1-ley 17; İbn Mâce, İkame 200; Ahmed bin Hanbel, Müsned 4/251, 255, 6/11
3676] Şifâ, s. 112
3677] Şemâil, s. 45
3678] Şemâil, s. 45
- 910 -
KUR’AN KAVRAMLARI
namazını kaçırmış olursa, gündüzün on iki rekât namaz kılardı. 3679
İbn Abbâs (r.a.)’ın rivâyetinde Hz. Peygamber'in teheccüd namazına kalktığı zaman şu duâyı okuduğu tesbit edilmiştir: “Yâ Rab! Her hamd senin içindir. Sen göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin sürekli yöneticisisin! Yine her hamd senin içindir. Sen göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin nûrusun. Yine her hamd senin içindir, sen göklerin, yerin ve bunlarda bulunan her şeyin pâdişâhısın. Yine her hamd senin içindir. Sen Haksin, senin va'din de haktır. (Âhirette) Seni görmek de haktır. Sözün haktır. Cennet de haktır, cehennem de haktır, âteş de haktır; peygamberler haktır, Muhammed haktır, (Kıyâmet) Sâ''at(i) de haktır. Allah’ım, ancak Sana teslim oldum, sana inandım, sana güvendim, sana yöneldim, yalnız senin için mücadele ettim, senin hükmüne başvurdum. Ya Rabbi, önce islediğim, sonra işleyebileceğim, gizli ve açık günâhlarımdan ötürü beni bağışla. Kulunu öne geçiren, geri bırakan (yükselten, alçaltan) sensin! Senden başka tanrı yoktur (yahut) senden başkası yoktur. Tasarruf ve kudret ancak Allah iledir!“ 3680
Peygamber (s.a.s.), sade namazda değil, yattığı yerde dahi tefekkür ve zikirden geri durmazdı: “Ayakta, otururken ve yattıkları yerde Allah'ı zikredenler; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünenler; ‘Rabbimiz, bunları boş yere yaratmadın. Senin şânın yücedir. Bizi âteş azabından koru’ (derler).“3681; “Rabbini içinden, yalvararak ve korkarak, hafif bir sesle sabah akşam zikret, gâfillerden olma!“ 3682
Hz. Peygamber, kalp temizliğine çok önem vermiş, kalbden kötü düşünceleri silip yalnız Allah'ı düşünmeyi, ibâdetin ihsan derecesi olarak tanımlamıştır: “İhsan, görür gibi Allah'a ibâdet etmendir. Zira sen onu görmüyorsan da O seni görüyor!“3683 buyurmuştur.
Bu hadîs, ibâdetin asıl amacını belirtmektedir ki o da ibâdetin, bilinçli olarak yapılmasıdır. Bu husus, ibâdetin biçiminden önemlidir. Bilinçsiz olarak yinelenen hareketler, söylenen sözler, duâlar gerçekte ibâdet olmaktan uzaktır. Yüce Allah: “Sarhoş iken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi bilesiniz.“3684 buyurmuş; ibâdetlerinin ruhunu kaybedip onu oyun, eğlence, gelenek haline getiren müşrikleri kınayarak: “Onların Kâbe huzurundaki namazları, ıslık çalma ve el çırpmadan ibârettir.“3685 buyurmuştur. Allah rızâsı için değil, gösteriş için, gaflet içinde namaz kılanları da: “Namazlarından sehveden (namazın rûhundan uzaklaşıp gaflet ile namaz kılan)lara, gösteriş yapanlara, iyiliği esirgeyenlere yazıklar olsun!“3686 demiştir.
Bu konuda Hz. İsa'nın şu sözü de çok anlamlıdır: “Herkes sizi görsün diye iyiliklerinizi halkın önünde yapmayınız. Yoksa göklerde olan babanızın (Rabbinizin) önünde karşılığınız olmaz. İmdi sen sadaka verdiğin zaman, ikiyüzlülerin yaptıkları gibi önünde boru öttürme. Doğrusu size derim: Onlar karşılıklarını aldılar. Fakat sadaka verdiğin zaman, sol elin, sağ elinin ne yaptığını bilmesin de sadakan gizlide olsun; gizlide gören Baban 'Rabbin) da sana ödeyecektir. Duâ ettiğiniz zaman da ikiyüzlüler gibi olmayın; çünkü insanlar kendilerini görsünler
3679] Müslim, Salâtu'l-musâfirîn b. 18, h. 140, 141
3680] S. Buhârî Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, 4/7
3681] 3/Âl-i İmrân, 193
3682] 7/A'râf, 205
3683] Buhârî, Tefsîru sûreti Lokman 2; Müslim, İman 57; Ebû Dâvûd, Sünnet 16
3684] 4/Nisâ, 43
3685] 8/Enfâl, 35
3686] 107/Mâ'ûn, 4-7
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 911 -
diye, havralarda ve köşe-başlarında durup duâ etmeyi severler. Doğrusu size derim: Onlar karşılıklarını aldılar. Fakat sen duâ ettiğin zaman, kendi iç odana gir ve kapını kapayarak gizlide olan Babana (Rabbine) duâ et; gizlide gören Baban (Rabbin) sana ödeyecektir. Duâ ederken putperestlerin ettiği gibi boş tekrarlar yapmayın; zira onlar sanırlar ki çok söylemekle işitilecekler. 3687
Hz. Peygamber de, hiçbir gölgenin olmadığı Kıyâmet gününde Allah'ın gölgelendireceği yedi kişiden birinin de “Allah’ı tenhâda zikredip de gözlerinden yaş akan kimse“ olduğunu söylemiştir. 3688
Mu'âz ibn Cebel'in şöyle dediği rivâyet edilir: “Ben bir seferde Peygamber (s.a.s.) ile beraberdim. Bir gün yanına yakın düştüm, yürüyorduk. Dedim ki: ‘Ey Allah'ın peygamberi, bana, beni cennete sokacak, cehennemden uzaklaştıracak bir eylem söyle.’ Buyurdu ki:“Sen büyük bir işten sordun. Ama Allah kolaylaştırırsa kolay olur. Allah'a kulluk edersin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı kılarsın, zekâtı verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beyt'i haccedersin. Sana hayır kapılarım göstereyim mi? Oruç kalkandır, sadaka günâhı söndürür, adamın gecenin ortasında namaz kılması (da bu hayır kapılarındandır)“ dedi ve: “Yanları yataklardan uzaklaşır, (gece teheccüd namazı kılmak için yataklardan ayırılıp kalkarlar), korkarak ve umarak Rab'lerine duâ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar. Hiç kimse onlar için ne göz kamaştırıcı nimetlerin gizlenmiş olduğunu bilmez.“3689 âyetini okudu. Sonra buyurdu ki: “Sana işin başını, direğini, bel kemiğini söyleyeyim mi? İşin başı İslâm'dır, direği namazdır, bel kemiği Allah yolunda cihâddır. Sana bunların hepsinin temelini söyleyeyim mi?“ ‘Evet, ey Allah 'in peygamberi’ dedim. Dilini (eliyle) tuttu: “Bunu tut!“ dedi. ‘Ey Allah 'in Elçisi, biz söylediğimiz sözlerden ötürü sorumlu muyuz?’ dedim. “Haline anan ağlasın ey Mu'âz dedi, insanların yüzükoyun ateşe düşmeleri, dillerinin ürünü değil de nedir?“ 3690
Kur’ân-ı Kerim’de Teheccüd ve Nâfile Namaz
“Öyle kullar ki, ‘ey Rabbimiz! İman ettik, bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azâbından koru!’ derler. Sabrederler, sâdık/dürüst olurlar, kunut ederler (huzurda boyun bükerler), infak eder, hayırda harcarlar ve seher vakitlerinde istiğfar ederek Allah’tan bağışlanma dilerler.“ 3691
“Gecenin bir kısmında kalk, sana âit bir nâfile olarak onunla (Kur'an'la) teheccüd et/namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama (makam-ı mahmûda) ulaştırır.“ 3692
“O çok merhametli Allah’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve câhil/kendini bilmez kimseler onlara lâf attığında (incitmeksizin) ‘selâm!’ derler (geçerler). Onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.“ 3693
“Yanları yataklardan uzaklaşır, (gece teheccüd namazı kılmak için yataklardan ayrılıp
3687] Matta, 6/14-34
3688] Buhârî, Edeb 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 29; Tirmizî, Zühd 53; Nesâî, Kadâ 2; Taberanî Şiir 14
3689] 32/Secde, 16-17
3690] Tirmizî, İman 8; İbn Mâce, Fiten 12; Ahmed bin Hanbel, Müsned 5/231237; Süleyman Ateş, a.g.e., c. 20, s. 208-216
3691] 3/Âl-i İmrân, 16-17
3692] 17/İsrâ, 79
3693] 25/Furkan, 63-64
- 912 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kalkarlar), korkarak ve umarak Rab'lerine duâ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak, hiç kimse onlar için ne göz kamaştırıcı nimetlerin gizlenmiş olduğunu bilmez.“ 3694
“Müttakîler/korunanlar, cennetlerde, çeşme başlarındadırlar. Rab'lerinin, kendilerine verdiğini alırlar. Çünkü onlar bundan önce güzel davranırlardı. Geceleri pek az uyurlardı. Seherlerde istiğfar ederlerdi.“ 3695
“Ey örtüsüne bürünen! Birazı hâriç gece kalk! (Gecenin) Yarısı kadar ya da ondan biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır (tertîl üzere) Kur’an oku! Doğrusu Biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz indireceğiz. Gerçekten gece neş’esi/kıyâmı (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir âhenge/uyuma ve sağlam bir kırâate daha elverişlidir. Çünkü gündüz senin uzun süre uğraşacağın şeyler vardır.“ 3696
“Rabbin, senin gecenin üçte ikisinde, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir topluluk da (böyle yapıyor).“ 3697
Hadis-i Şeriflerde Teheccüd ve Nâfile Namaz
“Farzlardan sonra en üstün namaz, gece namazıdır.“ 3698
“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç (ayı), Allah'ın ayı olan Muharrem'dir. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da, gece namazıdır.“ 3699
“Allah (cc) şöyle buyuruyor: Kim benim veli (dost) kuluma düşmanlık ederse, ben de ona savaş ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım şeyi yerine getirmesidir. Kulum Bana nâfile ibâdetlerle yaklaşır, sonunda sevgime ulaşır…“ 3700
“Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan ve hanımını da uyandıran, hanımı kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kula rahmetini bol sılsın. Allah, geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, kocası kalkmak istemediği zaman yüzüne su serpen kadına da rahmetini bol kılsın.“ 3701
“Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir.“ 3702
“Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önceki sâlih kimselerin âdeti idi; Rabbinize yakınlık, günahlardan koruyucu, kötülüklere keffâret, bedenden hastalığı kovucudur.“ 3703
3694] 32/Secde, 16-17
3695] 51/Zâriyât, 15-18
3696] 73/Müzzemmil, 1-7
3697] 73/Müzzemmil, 20
3698] Müslim, Sıyâm 202; Tirmizî, Mevâkît 207; Nesâî, Kıyâmu'l-leyl 6; Ahmed bin Hanbel, Müsned 2/344
3699] Müslim, Sıyâm 38, hadis no: 1163, 2/821; Ebû Dâvud, Savm 55, hadis no: 2429, 2/323; Tirmizî, Salât 324, hadis no: 438,2/301; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 7
3700] Buharî, Rikak 38
3701] Ebû Dâvud, Salât, hadis no: 1308, 2/33; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 5, Nak. Kütüb-i Sitte, 9/309, H. İbâdetler Ans. 4/280
3702] S. Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc. IV, 16
3703] Tirmizî, Deavât 102, hadis no: 3549, 5/552
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 913 -
“Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekât namaz kılarlarsa, Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar.“ 3704
Peygamberimizin teheccüd namazında şöyle duâ ettiği rivâyet ediliyor: “Ey Rabbimiz olan Allah'ım! Gökleri, yeri ve içinde olanları ayakta tutan Sensin. Hamd Sanadır. Sen göklerin, yerin ve bunların içinde olanların nûrusun. Hamd Sanadır. Sen Hakk'sın, va'din (verdiğin söz) gerçektir. Cehennem gerçektir, Cennet gerçektir. Peygamberler gerçektir, Muhammed gerçektir. Kıyâmet saati gerçektir. Ey Allah'ım! Sana teslim oldum, Sana inandım, Sana güvendim, Sana yöneldim. Sana dayanarak (düşmanlara) karşı geldim. Senin hükmüne uydum. Benim şimdiye kadar geçmiş günahlarımı da bundan sonrakileri de, açığa vurduklarımı da, gizlediklerimi de bağışla...“ 3705
“Kim abdest alır, abdesti güzel yapar, sonra kalkıp iki rekât namaz kılarsa ve bu iki rekâta kalbiyle yönelirse, o kimseye cennet vâcib olur.“ 3706
“Sizden her kim mescide girerse iki rekât namaz kılmadan oturmasın.“ 3707
Bazı Nâfile Namazlar
a) Evvâbîn Namazı
Akşam namazının sünnetinden sonra kılınan altı rekâtlık gayr-i müekked namaz. Evvâb, faal vezninde ism-i fâildir, günâhları terk ve hayırlı işler yapmak sûretiyle Allah'a dönen demektir. Çoğulu Evvâbin'dir. Evvâbin namazı, Allah'a çok itaat edenlerin namazı demektir. Ashab-ı kirâmdan Zeyd b. Erkam, kuşluk vakti birtakım insanların namaz kıldıklarını görmüş de; “Bu adamlar pek âlâ bilir ki, bu saatten başka zamanda namaz kılmak, daha faziletlidir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.), “Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zaman kılınır.“ buyurmuştur.“ 3708
Zeyd b. Erkam, başka bir rivâyetinde şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.s.) Kûba'lıların yanına gitti. Vardığında, onlar namaz kılıyordu. Allah elçisi, onlara, “Evvâbin namazı, sıcaktan deve yavrularının ayakları yandığı zamandır“ buyurdu.“ 3709
Bu hadislerde, namazın kaç rekât kılınacağı belirtilmemiştir. İslâm âlimleri, sıcağın yükseldiği bu vaktin, kuşluk namazı için en elverişli ve faziletli olduğunu söylemişlerdir. Çünkü kuşluk namazının vakti, günün evveli olup, daha erken saatlerde de kılınabilmektedir.
Hz. Sevbân'dan nakledilen şu hadis de, evvâbin namazının önemini belirtir: “Allah Rasûlü, günün yarısından sonra namaz kılmayı severdi. Hz. Âişe, Ya Rasûlullah, sen bu saatte de mi namaz kılmayı seviyorsun? dedi. Rasûlullah (s.a.s.): “Bu saatte gök kapıları açılır ve Hak Teâlâ hazretleri, bu saatte kullarına rahmetle bakar. Bu namaz Âdem, Nuh, İbrahim ve İsâ'nın devam ettikleri bir namazdır“ buyurdular.3710
3704] Ebû Davûd, Vitr 13
3705] Buhârî, Teheccüd 1, 2/60; Deavât 9; Müslim, Salâtu'l-Musâfirîn 36, hadis no: 769; Ebû Dâvud, Salât, hadis no: 771; Muvattâ, Salât, 1/217; Tirmizî, Deavât 29, hadis no: 3418; Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 9
3706] Buhârî, Vüdû 24; Müslim, Tahâre 5, 6, 17; Ebû Dâvûd, Tahâre 65
3707] Buhârî, Salât, 60, Teheccüd, 35; Müslim, Misâfirîn, 69, 70; Tirmizî, Salât, 118
3708] Müslim, Salât 19
3709] A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercümesi ve Şerhi IV, 2132
3710] el-Askalânî, Bulûgu'l Merâm, Terc. A. Davudoğlu, II, 48
- 914 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Evvâbin namazının dört rekât olduğuna dâir çeşitli hadisler nakledilmiştir. Akşam namazından sonra ve altı rekât kılındığına dâir hadisler de nakledilir ve bunların uygulamada daha yaygın olduğu bilinmektedir. 3711
Akşam namazının sünnetinden sonra iki ilâ altı rekât arasında kılınan nafile namaza da “evvâbin“ denilmiştir. Hz. Peygamber, akşam namazından sonra altı rekât nâfile namaz kılanın evvâbinden (günah işleyip, arkasından hemen tevbe eden kimselerden) sayılacağını bildirmiş ve arkasından da şu âyeti okumuştur: “Rabbiniz, içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer salih kimseler olursanız, şüphesiz Allah tövbe edenleri affedicidir.“3712
b) Duhâ (Kuşluk) Namazı
Kuşluk vaktinde kılınan sünnet namaza duhâ namazı denir. Duhâ, Arapça bir kelime olarak lûğatte, “güneş isâbet etmek, terletmek, kuşluk yemeği yemek“ manalarına gelir. “Dahvetün“ kelimesi günün ilerlemesi, güneşin biraz yükselmesi mânâsına; duhâ kelimesi ise kuşluk vakti, gün aydınlığı manalarına gelir. Bu anlamıyla duhâ, aşağıda sıralayacağımız Kur'ân âyetlerinde de geçmektedir:
1- “Yahut kasabaların halkı Duhâ (kuşluk) vakti eğlenirken azabımızın kendilerine gelmesinden güvende miydiler?“ 3713
2- Hz. Mûsâ: “Buluşma zamanınız sizin bayram gününüzde insanların toplandığı Duhâ (kuşluk) vaktidir’ dedi.“ 3714
3- “Kuşluk vaktine andolsun“ 3715
4- “Kıyâmeti gördükleri gün dünyada ancak bir akşam yahut bir duhâ (kuşluk) vakti kalmış olduklarını sanırlar.“ 3716
Fıkhî ıstılâhta duhâ vakti güneşin doğuşundan takriben iki saat sonra giren zamana denir. Bu zaman güneşin batıya meyletmesinden az öncesine kadar devam eder. Bu zamana Türkçe'de kuşluk vakti denir. İslâm'da işte bu zaman dilimine mahsus mendup olan duhâ (kuşluk) namazı vardır. Kur'ân-ı Kerim'de duhâ namazı diye bir namazdan bahsedilmemektedir. Bu namaz bazı hadislerde konu edilmektedir. Taberânî Mu'cemü'l-Kebir adlı eserinde Ebu'd-Derdâ yoluyla Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) şöyle dediğini naklediyor: “Kim iki rekât duhâ namazı kılarsa o kimse gâfil kimselerden olmaz. Kim duhâ namazını dört rekât kılarsa Allah'a ibâdet eden kimselerden olur. Kim bu namazı altı rekât kılarsa o gün ona duhâ namazı olarak kâfi gelir. Kim yine bu namazı sekiz rekât kılarsa, Allah o kimseyi kendisine itaat eden kimselerden kabul eder. Ve kim ki bu duhâ namazını oniki rekât kılarsa Allah ona Cennet'te bir köşk yapar.“ 3717
Ayrıca yine duhâ namazı konusunda Ummu Hâni'den; “Rasûlullah (s.a.s.) Mekke'nin fethi gününde sekiz rekât namaz kıldı. Bu namaz Duhâ namazıydı“
3711] Tirmizî, Salat 321
3712] 17/İsrâ, 25; bk. İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, V, 64, 65; Şürünbülâli, Şerhu Nûri'l-İzah, İstanbul 1984, s. 74; Hamdi Döndüren, Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 131-132
3713] 7/A'râf, 98
3714] 20/Tâhâ, 59
3715] 93/Duhâ, 1
3716] 79/Nâziât, 46
3717] et-Tahtavî, 321
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 915 -
hadisiyle yine Ebu Hüreyre'den; “Dostum Rasûlullah (s.a.s.) bana üç şeyi tavsiye etti; onları ölünceye kadar bırakmam: Her aydan üç gün oruç tutmak, duhâ (kuşluk) namazı kılmak, vitir namazı kılıp da uyumak“3718 Ve Hz. Âişe'den “Rasûlullah (s.a.s.) duhâ namazını dört rekât kılar ve dilediği kadar da artırırdı“ şeklinde hadisler de vârid olmuştur.
Duhâ (kuşluk) namazının fıkhî hükümlerine gelince: Bu namazı dört rekât ve daha fazla kılmak menduptur. Bu namaz oniki rekâta kadar kılınabilir. Ayrıca en azı iki rekât, en fazlası on iki rekât, ortası ve en faziletli olanı sekiz rekâttır, diyen âlimler de vardır. Büyük muhaddis Hâkim bu konuda şöyle demiştir. “Ben hadis hafızı olan, kuvvetli ilim sahibi hadis imamlarıyla arkadaşlık ettim. Onların, bu konudaki haberlerinin sıhhatli olması sebebiyle duhâ namazını dört rekât kıldıklarını gördüm. Ben de aynı görüşteyim.’’3719 Öte yandan âlimler duhâ namazını devamlı kılmanın mı, yoksa zaman zaman kılmanın mı faziletli olduğu konusunda değişik görüşler beyan etmişlerse de, tercih edilen görüş, devamlı kılmanın faziletli olduğudur.
Duhâ (kuşluk) namazının vaktine gelince; bu vakit güneşin doğuşundan, yaklaşık iki saat sonra başlar ve güneşin semanın ortasından batıya hafif yönelmesinden az önceki zamana kadar devam eder. 3720
İşrak Namazı
İşrak, güneşin doğuşundan ufukta bir veya iki mızrak boyu yükselinceye kadar geçen zamandır. Güneşin ufukta görünüşte bir mızrak yükselmesi astronomicilere göre beş derece yükselmesi demektir. Ebû Hanîfe'ye göre bu süre içinde namaz kılmak mekruhtur.
İşrak namazı, sabah namazından sonra güneş doğup, kerâhet vakti çıktıktan sonra iki veya dört rekât olarak kılman nâfile bir namazdır. Diğer nâfile namazlar gibi işrak namazı kılanlar, bu namazı kuşluk namazından ayrı olarak ve ondan önce kılarlar. Aslında işrak namazı kılındığı sırada kuşluk namazının vakti de girmiş bulunmaktadır.
Hz. Peygamber'in güneş doğup, kerâhet vakti çıktıktan sonra “Duhâ namazı“, sıcak şiddetlenince de “Evvâbîn namazı“ kıldığına dair çeşitli hadisler vardır. Ancak, Hz. Peygamber, devrinde öğleden önce bu namazların dışında “işrâk namazı“ adı ile bir namaz kılındığına dâir bir bilgiye rastlanmamıştır. 3721
c) Tahiyyetü’l-Mescid
Tahiyye, hürmet, selâmlama, saygı gösterme; tahiyyetü'l-mescid, mescide hürmet, daha doğrusu mescidin sahibi Allah'a saygı gösterme anlamınadır. Çünkü insanın gayesi mescide yaklaşmak değil onun sahibi Allah'a yaklaşmak ve onun rızasını elde etmektedir. Bu maksatla kılınan namaza da tahiyyetü'l-mescid denir.
Tahiyyetü'l-mescid namazı iki rekât olup müstehaptır. Bir cami veya mescide girildiğinde oturmadan kılınır. Oturulduktan sonra, namaz geçmiş olmayıp yine
3718] Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 151
3719] Tahtavî, 321
3720] Halid Ünal, Şamil İ.A., c. 1, s. 419
3721] Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 3, s. 242
- 916 -
KUR’AN KAVRAMLARI
kılınırsa da, faziletli olan, oturmadan önce kılınmasıdır. Nitekim Ebû Katâde’den (r.a.) rivâyet edilen hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s.); “Sizden biri mescide gelince oturmadan önce iki rekât namaz kılsın.“ 3722 buyurmuştur.
Bir mescide ziyâret, ders okuma veya okutma gibi bir maksatla giren Müslüman tahiyyetü'l-mescid namazını kılar. Bir günde birkaç defa girilirse, bir defasında kılınması kafidir. Dilerse ilk girişinde, dilerse son girişinde kılar. Her girişinde kılması gerekmez.
Bir mescide her hangi bir namazı kılmak veya farzı eda ve imama uymak niyetiyle girmek de tahiyyetü'l-mescid yerine kaim olur. Buna göre bir mescide girince oturmadan önce kılınan her hangi bir namaz tahiyyetü'l-mescid yerine geçer.
Kerâhet vaktinde tahiyyetü'l-mescid namazı kılınmaz. Bir mescide girip de meşguliyetinden veya kerâhet vakti olması yahut abdestsiz olması gibi sebeplerden dolayı tahiyyetü'l-mescid namazını kılamayan kimse, “Sübbanallahi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illâllahu va'llahu ekber“ der. 3723
d) Hâcet Namazı
Herhangi bir ihtiyacı olan kişinin, bu ihtiyacının giderilmesini Allah'tan dilemeden önce kıldığı namaza hâcet namazı denilir. Kur'ân, “Sabırla ve namazla Allah'tan yardım dileyin“ 3724 buyurur. Mü'minler; yalnız Allah'a kulluk etmek ve yalnız O'ndan yardım dilemekle yükümlüdürler.3725 Bu nedenle bir ihtiyaç içindeki insanın namaz ve duâ ile Allah'a yönelmesinden, O'ndan yardım dilemesinden daha mâkul bir şey olamaz. Hâcet namazı bu yöneliş ve dilemenin bir mukaddimesi niteliğindedir.
Mendûb olan hâcet namazı, yatsı namazından sonra iki, dört ya da on iki rekât olarak kılınır. Hz. Peygamber'den gelen bir rivâyete göre hâcet namazının ilk rekâtında Fâtiha'dan sonra üç defa Âyetel-Kürsî, diğer rekâtta (ya da rekâtlarda) da Fâtiha'dan sonra birer defa İhlâs ve Muavvizeteyn (Felâk ve Nâs) sûreleri okunur.
Hâcet namazı bitince Allah'a hamd ve senâ, Rasûlullah'a salât ve selâmdan sonra bir hâcet duâsı okunması sünnettir. Çeşitli hâcet duâları vardır. Bunlardan birisi, “Allah'ım, senden hidâyet ehlinin başarısını, yakîn ehlinin amellerini, tövbe ehlinin öğütleşmesini, sabır ehlinin azmini, korku ehlinin ibâdetini, ilim ehlinin irfânını isterim ki, senden gereği gibi korkayım. Allah'ım, senden öyle bir korku isterim ki, o beni sana isyandan menetsin; tâ ki, sana itâat ile öyle amel edeyim ki, onunla senin rızana ereyim; senden korkarak içtenlikle sana döneyim; sırf senin sevgini kazanmak için hâlis nasihat edeyim; her işte sana güvenip sana dayanayım; sana güzel zan besleyeyim. Nûrun yaratıcısı Allah'ı tesbih ederim“ anlamındaki “Allahumme innî es’eluke tevfîka ehlil-hudâ ve amele ehli'l-yakîni ve munâsehete ehli't-tevbeti ve azme ehli-s-sabri ve cidde ehli'l-haşyeti ve talebi ehli'r-rağbeti ve teabbude ehli'l-vera'i ve irfâne ehli'l-ilmi hattâ ehâfek. Allahume innî es'eluke mehâfeten tahcizuni an masiyetike hatta a'mele bi ta'atike amelen estehikku bihi rıdâke ve hattâ unâsihake bi't-tevbeti havfen minke ve hattâ uhlise leke'n-nasîhate
3722] Ebû Davûd, Salât 19
3723] Durak Pusmaz, Şamil İ.A., c. 6, s. 89
3724] 2/Bakara, 45
3725] 1/Fâtiha, 4
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 917 -
hubben leke ve hattâ etevekkele aleyke fi'l-umûri ve husni zannin bike. Subhâne hâliki'n-nûr“ duâsıdır. Hâcet duâsı okunduktan sonra Allah'tan ihtiyacın giderilmesi yolunda dilekte bulunulur. Hâcet namazı mendubdur.3726 Hz. Peygamber’den (s.a.s.) rivâyet edilen bir başka hâcet duâsı ise şöyledir: “Hiçbir ilâh yoktur (bütün putları ve tâğutları reddederim). Yalnız ve yalnız halîm ve kerîm olan Allahu Teâlâ vardır. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allahu Teâlâ'ya mahsustur. Allah'ım, senden rahmetinin işlerini, mağfiretinin hasletlerini ve her iyiliğinin ihsânını taleb ederim. Her günahtan da selâmetimi, kurtuluşumu istirham ederim. Bağışlanmamış bir günah ve giderilmemiş bir kederi benden bırakma. Bir de kendisinde senin rızan olan bir işi yerine getirilmemiş bırakma, ey merhamet edenlerin merhametlisi...“3727 Mâlum olduğu üzere günümüzde mü'minlerin en büyük hâceti; İslâm ahkâmının yeryüzünde galip gelmesidir. 3728
e) Tesbih Namazı
Tesbih edilerek kılınan nâfile namazlardan biri. Tesbih namazı, mendup (sevabı çok) olan namazlardan biridir. Arapça bir kelime olan tesbih, Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih etme ve ululama mânâsına gelir. Dört rekât olan bu namazda üçyüz defa “Suhhânallahi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber“ dendiği için bu adı almıştır.
Tesbih namazının belli bir vakti yoktur. Kerâhet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bu namazı dört rekât olarak kılmak mümkün olduğu gibi, iki rekâtın sonunda selâm vermek sûretiyle, ayrı ayrı ikişer rekât halinde kılmak da mümkündür.3729
Tesbih namazı hakkında Kur'an'da geçen herhangi bir âyet yoktur. Ancak bu namaz hakkında hadis rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.s.) amcası Hz. Abbas'a tesbih namazı hakkında bu tavsiyede bulunmuştur: “Ey Abbas! Amcacığım! Sana bir şey vereyim mi, sana bir bağışta bulunayım mı? Sana bir özellik tanıyayım mı? Sana on haslet ölçüsü vereyim mi? Sen bu on hasleti yerine getirdiğin zaman, Allah senin geçmiş ve gelecek, eski ve yeni, bilerek veya bilmeyerek yaptığın, gizli veya aşikâr yapılan, küçük büyük bütün günahlarını affeder, bağışlar. Bu on haslet şunlardır:
Dört rekât namaz kılarsın, her rekâtında Fatiha sûresini ve başka bir sûre okursun. Birinci rekâtta kıraatı bitirdikten sonra, ayakta iken on beş defa: “Sübhanellâhi velhamdu lillâhi ve lâ ilâhe illallahu vellâhu ekber“ dedikten sonra rükûa varırsın ve aynı tesbihi on defa rükûda söylersin. Sonra başını kaldırıp, ayakta on defa söylersin. Sonra secdeye gider on defa orada söylersin. Birinci secdeden sonra iki secde arasındaki oturuşta on defa söylersin. İkinci secdeye vardığında yine on defa ve basını secdeden kaldırınca da on defa söylersin. Böylece bir rekâtta yetmiş bey defayı tamamlamış olursun.
Ey amcacığım! Eğer güç getirebilirsen, her gün bu namazı bir defa kılarsın. Buna güç getiremediğin takdirde, her cuma bir defa kılmaya çalışırsın. Bunu da yapamazsan, her sene bir defa kılmaya çalış. Bunu da yapamazsan hiç olmazsa ömründe bir defa olsun kıl.“ 3730
Tesbih namazında okunan tesbihlerin, namaz içindeki yeri hususunda iki
3726] Fetâvây-i Hindiyye, Beyrut 1400, I, 112
3727] Tirmizî, Sünen, Hadis No: 479
3728] Ahmet Özalp, Şamil İ.A., c. 2, s. 273-274
3729] Vehbe ez-Zuhavlî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletühü, Dımaşk, 1984, II, 49
3730] Tirmizî, Vitir 19; İbn Mace, İkame 190; Ebû Dâvud, Tatavvu’ 14; et-Terğîb ve't-Terhîb, I, 467, 469
- 918 -
KUR’AN KAVRAMLARI
görüş vardır. Hanefî mezhebine göre tesbih namazını kılarken, Allah rızası için tesbih namazına veya nâfile namaza niyet edilir ve “Allahu Ekber“ diye namaza başlanır. Sübhanekeden sonra onbeş kere “Sübhanellahi velhamdu lillâhi...“ okunur. Sonra Eûzü Besmele, Fatiha ve bir sûre okunup tekrar on kere “Sübhânallah.. “ okunur. Ondan sonra rükûa varılır. Üç kere, “Subhâne rabbiye'lazim“ dendikten sonra, on defa Subhânellah...“ okunur. Rükûdan, “Semiallahu limen hamideh, Rabbenâ leke'l-hamd“ denilerek kalkılır. Doğrulduktan sonra yine on defa, Suhhânellah...“ okunur. Bundan sonra secdeye varır. Secdede üç defa “Suhhane rabbiye'l-a'lâ“ dan sonra on kere “Subhânellah...“ okunur. Secdeden tekbir ile kalkılır. İki secde arasındaki oturuşta yine on defa, “Subhânellah...“ okunur. İkinci secdeye tekbir ile varılıp üç defa, “Sübhane rabbiye'l-a'lâ“ dan sonra, tekrar on defa, “Subhânellah...“ okunur ki, bu fazla tesbihlerin toplamı yetmişbeşe ulaşmış olur.
Peşinden ikinci rekâta kalkılır. Yine önce onbeş kere Subhânellah...“ okunur. Sonra aynen birinci rekâttaki şekliyle hareket edilerek kılınır ve ikinci rekâtın sonunda oturulur. Tahiyyat ve salli-bârik duâları okunur. İlave tesbihlerin toplamı böylece 150 olmuş olur. Bundan sonra selâm vermeden veya selâmdan sonra ayağa kalkılır. Üçüncü ve dördüncü rekâtlar, aynen birinci ve ikinci rekâtlar gibi kılınır. Böylece dört rekâtte üçyüz defa tesbih duâsı okunmuş olur.
Tesbih namazının bu kılınma şekli, Tirmizî'nin el-Câmi'inde, Ebu Hanife'nin talebelerinden Abdullah b. Mübarek'ten rivâyet ettiği şekle göredir. İkinci görüşe göre ise, yukarıdaki hadiste tarif edildiği gibi kılınır.
Diğer bir rivâyete göre de, tesbih namazında okunan tesbih duâsı; “Subhanellâhi ve'l hamdu lillâhi ve lâ ilâhe illallahu va'llâhu ekber ve lâ havle ve lâ kuvvete illa billahil aliyyi'l azim“ şeklinde uzatılır.
Tesbih namazında yanılma olursa, sehiv secdelerinde bu ilâve tesbihlerin okunması gerekmez. Namazı kılan kişi bu tesbihleri aklında tutabiliyorsa, parmaklarıyla saymaz. Tesbih namazı cemaat halinde kılındığı zaman imâm, açıktan okur ve tesbihleri de açıktan tekrar eder.3731
Bütün namazlarda olduğu gibi, tesbih namazında da, Kur'an'dan bir şey okunacağı zaman, Kur'an'ın herhangi bir yerinden okumak mümkündür. “Şu sûre okunmaz veya mutlaka şu sûreyi okumak gerekir“ diye bir şey yoktur. Ancak İbn Abbas'a: “Bu namaz için belirlenmiş bir sûre biliyor musun?“ diye sorulunca: “Evet, et-Tekâsur, el-Asr, el-Kâfirûn ve el-İhlâs“ diye cevap vermiştir. 3732
f) Teravih Namazı
Teravih; Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaza denilir. “Teravih“ kelimesi Arapça, “Terviha“nın çoğuludur ve “oturmak, istirahat etmek'“ anlamına gelmektedir. Teravih namazı her dört rekâtın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için, bu adı almıştır. 3733
Teravih namazı, kadın-erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir. Teravih, orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bir mazereti dolayısıyla oruç
3731] İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar, Mısır 1966,II, 27
3732] Fetâva-yi Hindiyye, Mısır 1323, I, 119; Nureddin Turgay, Şamil İ.A., c. 6, s. 194
3733] el-Meydanı, el-Lubab, İstanbul, (t.y) I, 123
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 919 -
tutamayanlar da teravih namazı kılarlar. Ramazan gecelerini ihyâ etmek için kılınan Teravih namazı, Kur'an'da zikredilmemektedir. Fakat hakkında çok sayıda hadis rivâyet edilmiştir.3734 Ebû Hureyre'nin naklettiği bir hadise göre Rasûlullah (s.a.s.), Ramazan gecelerini ihyâ etmeyi teşvik etmiş, fakat bunu kesin olarak emretmemiştir. Bu konuda; “Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihyâ ederse, geçmiş günahları bağışlanır“3735 diye buyurmuştur. Hadis âlimlerinden en-Nevevî, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) ashâbına Ramazanı ihyâ etmeyi vâcib kılmadığını, fakat mendup olarak emredip teşvik ettiğini, İslâm âlimlerinin de bunun mendup olduğunda ittifak ettiklerini kaydetmektedir. En-Nevevî, “Ramazanı ihyâ etmenin, teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu“ da zikretmektedir. Bu açıdan Hz. Muhammed’in (s.a.s.), “her kim Ramazan'ı ihva ederse“ sözü, “her kim geceleri namaz kılarak Ramazan'ı ihyâ ederse“ şeklinde anlaşılmalıdır.3736 Nitekim Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği bir hadiste Hz. Muhammed (s.a.s.): “Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihyâ etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihyâ ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur“ buyurmaktadır. 3737
“Rasûlullah (s.a.s.) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hz. Muhammed (s.a.s.) mescid'e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Rasûlullah (s.a.s.) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata şöyle buyurdu: “Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım.“ 3738
Ebû Zer (r.a.)'dan nakledildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s.) Ramazan ayının sonuna doğru bazı gecelerde ahsabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih namazını kıldırmıştır.3739 Ebû Hureyre’nin naklettiği bir başka hadiste de Rasûlullah’ın (s.a.s.) Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Kâ’b’ın (r.a.) arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve “Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir“ diyerek tasvip ettikleri haber verilmiştir. 3740
Yine Hz. Âişe validemiz (r.a.) Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kıldığı teravih namazı hakkında şu bilgileri vermiştir: “Allah'ın elçisi ne Ramazanda, ne de diğer zamanlarda on bir rekâttan fazla namaz kılardı. Dört rekât namaz kılardı ki, güzelliği ve uzunluğunu anlatamam! Nihâyet üç rekât daha kılardı. Bir defasında, Ey Allah'ın Rasûlü! Vitir namazını kılmadan uyuyor musun? diye sorduğumda “Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat kalbim uyumaz.“ buyurdu.“ 3741
Hanefîlere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer’in (r.a.) uygulamasına
3734] Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Mısır, (t.y) III, 53
3735] Buharî, İman, 25, 27; Müslim, Mûsâfi'in, 173, 176; İbn Mace, İkametu's-Salâ, 173; Tirmizî, Savm, 83
3736] en-Nevevî, el-Minhâc, 1924, VI, 39, vd
3737] İbn Mâce, İkametu's-Salâh, 173; Ahmed bin Hanbel, I, 191, 195
3738] Buharî, Teheccud, 57
3739] İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173
3740] Ebû Dâvud, İkametu's-Salâh, 190
3741] Buharî, Teheccüd, 1 25
- 920 -
KUR’AN KAVRAMLARI
dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekât olarak cemaatla kılınmasına karşı çıkmadı. Âlimler bu hususta Hz. Muhammed’in (s.a.s.) şu hadisine göre hareket etmişlerdir: “Benden sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın.“3742 Diğer yandan Abdullah b. Abbas’ın (r.a.) Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldığı ve arkasından da üç rekât vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer’in (r.a.) bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekât kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır. 3743
Yukarıda işaret edildiği gibi, teravih namazı erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkede olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadiste: “Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet kıldım“3744 diyerek buna işaret buyurmuştur.
Nakledilen bütün bu rivâyetlere göre teravih namazının sekiz rekâtının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnu'l-Humam gibi bazı âlimler, sekiz rekâttan fazlasının müstahap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum, yatsı namazından sonra dört rekât nafile namaz kılmanın müstahap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki rekâtı müekked sünnet olur. 3745
Teravih namazı, Ramazan ayına mahsustur; vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar devam eder. Vitir namazı teravih namazından sonra kılınır. Ancak teravih namazından önce kılınmasında da herhangi bir sakınca yoktur. Ancak teravih namazı yatsı namazından önce kılınmaz. Kılındığı takdirde, iâdesi gerekir. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya tehir edilmesi müstehaptır. En sağlam görüşe göre, teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir. Yani bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına kılınabilir. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. Teravih namazına, yarısında yetişen kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak için imama uyar. Eksik kalan teravih rekâtlarını, daha sonra kendisi tamamlar. Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir.
Teravih namazının kazası yoktur. Bilindiği gibi farz ve vâcib namazlar kaza edilirler. Teravih namazını, her iki rekâtta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekâtta bir selam vermek de câizdir. Fakat bu şekilde kılmak mekruhtur.
Teravih namazını kılarken, iki rekâtta bir selâm verilse, normal olarak akşam namazının iki rekât sünneti gibi ve dört rekâtta bir selâm verilse, yatsı namazının dört rekât sünneti gibi kılınır. Başlarken ve her iki rekâtın başında “Sübhâneke“, “Ezûzübesmele“ ve her oturuşta “et-Tahiyyat“ ile “Salli-barik“ duâları okunur. Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder.
3742] Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126
3743] et-Tahtavî, Haşiye, 334
3744] İbn Mâce, İkametü's, Salâ, 173; İbn Hanbel, I,191 vd.
3745] İbnu'l-Humâm, Fethü'l-Kadîr, Mısır, 1315, I, 333 vd.
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 921 -
İmam teravih namazını sesli olarak kıldırır.3746
Teravih namazı, diğer namazlara nispetle biraz seri kılınır. Ama bu, harflerin mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla kılınabilir anlamına gelmez. Bu bakımdan teravih namazının normalin dışındaki bir şekilde acele kılınması mekruhtur. Namazın rükünlerini yerine getirirken de acele edilmez. Kelimeleri tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri gerektiği gibi yerine getirmek gerekir.
Teravih namazı hatimle kılınmayan camilerde, herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek ve cemaatın da kısa sureleri iyice ezberlemelerini sağlamak için, “Fil sûresi“nden sonraki sureleri okumakta yarar vardır. Bu durumda imam, rekât sayılarında da tereddüde düşmekten korunmuş olur. 3747
g) Küsûf ve Husûf Namazı
K-s-f Kökünden “küsûf“ ve H-s-f kökünden “husûf“ sözlükte; güneş ve ay tutulmasını ifâde eden iki masdardır. Küsûf; daha çok güneş tutulması, husûf ise, ay tutulması için kullanılır. Küsûf, astronomi ilmi bakımından; güneş ışıklarının tamamının veya bir bölümünün, gündüz, güneşle dünya arasına ay'ın gölgesinin girmesiyle dünyanın belli bir yöresine ulaşamamasıdır. Husûf ise, geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün, dünyanın gölgesinin güneşle ay arasına girmesi yüzünden dünyaya ulaşamamasından ibarettir. Bu iki terim, birbirinin yerine de kullanılabildiği için, bunlara “iki küsûf“ veya “iki husûf“ da denilmiştir.
Küsûf ve husûf namazı İslâm hukukçularının büyük çoğunluğuna göre müekked sünnettir. Yalnız Hanefî ve Mâlikîler husûf namazım mendûb görürler. Kur'ân'da şöyle buyrulur: “Gece, gündüz güneş ve ay, O'nun varlığını gösteren âyetlerdendir. Güneşe veya ay'a secde etmeyin. Bütün bunları yoktan var eden Allah'a secde edin.“3748 Bu âyet-i kerîme, ay ve güneş tutulması sırasında, bunları yaratan Allah için namaz kılmaya işaret etmektedir.
Hz. Peygamber, (s.a.s.) oğlu İbrahim vefat ettiği zaman üzülmüştü. Aynı günde güneşin tutulması üzerine bazı. İnsanların, güneşin de Hz. Muhammed’in (s.a.s.) üzüntüsüne ortak olduğunu öne sürmesi üzerine, Allâh'ın elçisi şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz güneş ve ay, Allâh'ın âyetlerinden iki âyettir. Herhangi bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar. Siz onların tutulduğunu gördüğünüz zaman, tutulma sona erinceye kadar namaz kılınız ve duâ ediniz.“ 3749
Küsûf namazı, mukîm veya misafir olsun, beş vakit namazla yükümlü olan erkek ve kadınlar için meşrûdur. Çünkü küsûf ve husûf namazında Rasûlullah (s.a.s)'in uygulaması böyle olmuştur. Bu namaz ezan ve kametsiz kılınır. Bir münâdî sadece “essalâtü câmia= namaz toplayıcıdır“ diye seslenir.3750 Cemaatle veya tek tek, gizli veya açık okunarak, hutbeli veya hutbesiz kılınması mümkün ve câizdir. Ancak bu namazın mescidde ve cemaatle kılınması daha fazîletlidir.
3746] el-Kasânî, Bedai'us-Sanâyi', Beyrut, 1974, I, 288; Tahtavî, Haşiye, 335 vd
3747] İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar, II, 44; vd., Vekbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk, 1989, II, 72; Turgay, Şamil İ.A., c. 6, s. 186-187
3748] 41/Fussilet, 37
3749] Buhârî, Küsûf 1, 3, 8, 13, 15, 17; Müslim, Küsûf 10; Ahmed b. Hanbel, IV, 249, 253; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, III, 326
3750] eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325
- 922 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Deprem, fırtına, yıldırım düşmesi, şiddetli yağmur, dolu, kar ve salgın hastalık gibi felâket zamanlarında, cemaatsiz olarak, diğer namazlar gibi iki rekât namaz kılmak mendub'tur. Burada küsûf namazına kıyas yapılmıştır. 3751
Hanefîlere göre küsûf namazı, bayram, cum'a ve nâfile namazlar gibi iki rekâttan ibarettir. Ezansız, kametsiz, hutbesiz kılınır ve her rekât; bir rükû ve iki secdeli olur. Delil, Ebû Davud'un naklettiği şu hadistir: “Rasûlullah (s.a.s) iki rekât namaz kıldı ve rekâtlarda ayakta duruşları (kıyamı) uzun yaptı. Sonra geri döndü, güneş açılınca da şöyle buyurdu: “Bunlar, Allah'ın kendisiyle kullarını korkuttuğu belgelerdir. Bu gibi mûcizeleri gördüğünüz zaman, farz namazlardan en yeni kıldığınız namaz gibi namaz kılınız.“ 3752
Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, küsûf namazı iki rekât olup, her rekâtte iki kıyâm, iki kırâat, iki rükû ve iki secde bulunur. Sünnet olan okuyuş şöyledir: İlk kıyamda Fâtiha'dan sonra, Bakara sûresi veya ona denk bir sûre, ikinci kıyamda Fâtiha'dan sonra, bundan daha az, üçüncü kıyamda Fatiha'dan sonra, daha da az, dördüncü kıyamda yine Fâtiha'dan sonra, bir öncekinden daha az miktarda Kur'ân okunur. Kıyamda ilk okuyuştan sonra rukûya varılır, sonra doğrulur ve ikinci okuyuşu yapar, sonra yine rukûya varılır ve secdeye gidilir. İlk rukûda yaklaşık yüz, ikincide seksen, üçüncüde yetmiş ve dördüncüde elli âyet okuyacak kadar “Sübhânallah = Allah'ım seni bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim“ der.3753 Çoğunluğun bir rekâtta iki rükû için dayandığı delil şu hadistir. Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.s) zamanında güneş tutulduğunda “namaz toplayıcıdır“ diye nidâ olundu. Rasûlullah (s.a.s) bir secdede iki rükû yaptı, sonra ayağa kalktı, tekrar bir secdede iki rükû yaptı. Sonra güneş açıldı. Hz. Aişe şöyle dedi: Bu namazın rükûundan daha uzun hiç rükû yapmadım. Secdesinden, daha uzun hiçbir secde de yapmadım.“ 3754
Ebû Hanîfe'ye göre, imam, küsûf namazında okuyuşu gizli yapar. İbn Abbas şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.s) ile küsûf namazı kıldım. O'nun kıraatinden bir harf bile işitmedim“3755 Husûf namazı ise, münferid olarak ve gizli okuyuşla kılınır. İmam Muhammed ve Ebû Yusuf'a göre ise İmam Küsûf namazında sesli okur. Çünkü Hz. Âişe, Rasûlullah (s.a.s)'in böyle bir namazda sesli okuduğunu söylemiştir. 3756
Hanefî ve Hanbelîlere göre, küsûf namazı için hutbe yoktur. Çünkü Hz. Peygamber hutbeyi değil, yalnız namazı emretmiştir. O'nun namazdan sonra hutbe irad etmesi, hükmü bildirmek içindir. O'nun bir küsûf namazından sonra yaptığı bir konuşma şöyledir: “Şüphesiz güneş ve ay Allah'ın mûcizelerinden bir mûcizedir. Bir kimsenin ölümü veya dünyaya gelmesi yüzünden tutulmazlar. Bunu görünce Allah'a duâ edin, namaz kılın ve sadaka verin. Şüphesiz şu makamımda size söz verilen her şeyi gördüm. Beni öne geçer gördüğünüzde ben de kendimi Cennet'ten bir salkım almayı arzu eder görüyordum. Beni biraz geri çekilirken gördüğünüzde ben Cehennem'in bir
3751] Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 234, 235
3752] Buhârî, Küsûf 6, 14; Müslim, Küsûf 21, 24; Ebû Dâvud, İstiska 3, 4
3753] Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, 1405/1985, II, 399
3754] eş-Şevkânî, a.g.e., III, 325
3755] Zeylaî, Nasbu'r-Râye, II, 232
3756] eş-Şevkânî, a.g.e., III, 331; Zeylaî, a.g.e., II, 232; bk. İbnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadir, 432-436; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi: I, 281-282, Meydânî, el-Lübâb, I, 121
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 923 -
kısmının diğer tarafını yediğini görüyordum.“3757 Hadîsin başka bir rivâyeti şöyledir: “Cehennemi gördüm. Bugünkünden daha korkunç bir manzarayı hiç görmemiştim. Cehennemliklerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm“. Bir sahâbînin, bunun sebebini sorması üzerine, de şöyle buyurdu: “Onlar kocalarına nankörlük ediyorlar. Hatta sen onlardan birine bütün ömür boyu iyilik yapsan, sonra sende küçük bir kötülük görse, şimdiye kadar senden zaten hiç iyilik görmedim, der.“ 3758
h) İstihâre Namazı ve Duâsı
İstihâre: Hayır dileme, yapmak istediği bir şeyin kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için iki rekât namaz kılıp duâ etmek demektir.
Bir iş yapılmak istenildiğinde istihâre yapmak menduptur. Hz. Peygamber, ashâb-ı kirâma önemli işlerinde istihâreye başvurmalarını telkin buyurdu. Câbir (r.a.)'den şöyle dediği nakledilmiştir: “Rasûlullah (s.a.s.) bütün işlerinde, Kur'an'dan sûre öğretir gibi istihâreyi de öğreterek şöyle derdi: “Sizden biriniz bir işe niyetlendiği zaman farzın dışında iki rekât namaz kılsın ve şöyle desin:
“Allahumme innî estehîruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es'elüke min fadlike'l-azîm. Fe inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta'lemu ve lâ a'lemu ve ente allâmu'l ğuyûb. Allahumme in künte ta'lemu enne hâze'l-emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî (ev kale:) âcili emrî ve âcilihî. Fekdurhu lî ve yessirhu lî summe bârik lî fîhi. Ve in künte ta'lemu enne hâze'l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî (ev kale:) âcili emrî ve âcilihî f'asrifhu annî va'srifni anhu ve'kdur lî el-hayra haysü kâne. Sümme raddınî bihî“ 3759
İstihâre duâsının anlamı: “Allah'ım yapmayı düşündüğüm şu işin işlenmesinden yahut terkinden hangisinin hayırlı olduğunu bana ilminle kolaylaştır. Kudretinle senden güç istiyorum. Senin büyük fazlından ihsan buyurmanı dilerim. Şüphesiz senin her şeye gücün yeter; benim gücüm yetmez. Sen bilirsin, ben bilemem. Sen şeyi çok iyi bilensin, Allah'ım. Eğer bu işi dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya âhiretimin sonucu bakımından benim için hayırlı olduğunu bilirsen o işi bana takdir et, kolaylaştır ve onu bana mübarek kıl. Eğer bu işi; dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya âhiretimin sonucu
3757] Müslim, Kusuf, 3901; Mâlik, Muvatta', I, 186; Beyhakî, III, 323, 324; Şevkânî, a.g.e., III, 325
3758] Buhârî, İbn Abbas'tan, II, 28; Mâlik, Muvatta', I, 186; İbn Huzeyme, 1379; Beyhakî, III, 321
3759] Buhârî, Teheccüd 25, Deavât 49, Tevhid 10; Tirmizî, Vitr 18; İbn Mâce, Akâme 188; Ahmed bin Hanbel, III/344
- 924 -
KUR’AN KAVRAMLARI
bakımından benim için şer olarak bilirsen, onu benden, beni de ondan uzak eyle. Nerede olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırla hoşnut buyur.“
Sa'd b. Ebi Vakkas'tan, Rasûlullah’ın (s.a.s.) şöyle buyurduğu rivâyet edilir: “Âdem oğlunun Allah'tan hayır dilemesi (istihâresi) saâdetindendir. Allah'ın hükmüne râzı olması da saâdetindendir. Allah'tan hayır istemeyi terk etmesi ise onun bedbaht olmasındandır. Allah'ın hükmüne râzı olmaması da, Âdemoğlunun bedbahtlığındandır.“ 3760
İstihâreden önce veya sonra, gerekli istişâreler yapılır ve o iş hakkında karar verilir Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyrulur: “İş konusunda onlarla istişâre yap. İstişâreden sonra o işi yapmaya tam olarak karar verince, artık Allah'a dayan ve güven.“3761 İstihâre hadisi İbn Mes'ud, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Ebû Bekir, Ebû Saîd, el-Hudrî, Sa'd b. Ebî Vakkas, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Ebû Hureyre ve Enes b. Mâlik gibi büyük sahâbîlerden nakledilmiş, bu rivâyetleri senetleriyle birlikte, Buhârî, şârihi Aynî, “Umdetu'l-Kâri“ adlı şerhinde tek tek zikredilmiştir. Rivâyetler arasında bazı metin farklılıkları vardır.
Enes b. Mâlik'ten gelen rivâyet istihâreyi teşvik eder. Bu hadîs şöyledir: “İstihâre yapan kimse hüsrâna uğramaz, istihâre eden pişman olmaz, iktisatlı davranan kimse de muhtaç duruma düşmez.“ 3762
İstihâre namazında nelerin okunacağı hadisle sâbit değilse de, birinci rekâtta Fâtiha'dan sonra Kâfirun, ikinci rekâtta ise, İhlâs sûrelerinin okunması güzel görülmüştür. Nevevî bunu müstehap görür. İmam Gazzalî de bu sûrelerin okunması gereğinden İhyâ'da söz etmiştir. İbn Ömer'in şöyle dediği nakledilmiştir: “Rasûlullah’ı (s.a.s.) bir ay süreyle izledim, sabah namazının sünnetinde, Kâfirun ve İhlâs sûrelerini okurlardı. Gazzâlî'nin bu gibi hadislerden mülhem olarak, istihâre namazında da benzer kıraati uyun gördüğü söylenebilir.
İstihâre namazından sonra, istihâre duâsı okunur ve istenilen şeye niyet edilerek, Kıbleye dönülmek suretiyle yatılır. Böylece istihâreye üç veya yedi geceye kadar devam edilebilir. Çünkü Hz. Peygamber'in bazı duâları üç defa tekrar ettiği, hatta Enes bin Malik'e istihâreyi yediye kadar tekrar etmeyi telkin buyurduğu nakledilir. 3763
İstihâre, iyiliği veya kötülüğü kestirilemeyen bir iş hakkında sözkonusu olur. Hayırlı ve sevaplı olduğu kesin olarak bilinen bir konuda istihâreye gerek kalmaz. İstihâre namazı, kerâhat vakitleri dışında her zaman kılınabilir. Çünkü hadiste vakit belirtilmemiştir. 3764
Sözlükte “hayırlı olanı isteme“ anlamına gelen istihâre, terim olarak “bir iş veya davranışta Allah katında hayırlı olanı, kılınan nâfile bir namaz ve duâ ile talep etme“ mânâsında kullanılır. “Hayr“ kelimesi ve çeşitli türevleri Kur’an’da 196 yerde geçmekle birlikte aynı kökten türeyen “istihâre“ yer almaz. Ancak, bir şey hayırlı olduğu halde ondan hoşlanmayabileceğini, şer olduğu halde onu
3760] Ahmed bin Hanbel, I/167; Tirmizî, Kader 15
3761] 3/Al-i İmrân, 159
3762] S. Buhârî, Tecrîd-i Sarih Tercümesi, Ankara 1985, IV/135
3763] Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV/142, 143
3764] Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 3, s. 425-426
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 925 -
sevebileceğini,3765 Allah’ın her türlü noksanlıktan münezzeh olup dilediğini yaratarak seçtiğini,3766 her türlü hayrın O’nun elinde bulunduğunu, her şeye gücünün yettiğini3767 bir işe girişirken başkalarına danışmak (istişâre etmek) ve karar verince de Allah’a güvenip dayanmak gerektiğini, böyle yapanlara Allah’ın yeteceğini3768 ifâde eden âyetler İslâm’da istihârenin dayandığı temel çerçeveyi oluşturur. Âlimlerin sünnet veya müstehap saydıkları istihârenin meşrûiyeti Câbir bin Abdullah’tan rivâyet edilen şu hadise dayandırılmaktadır: “Rasûlullah, Kur’an’dan bir sûre öğretir gibi işlerimizin tamamında bize istihâreyi öğretiyor ve şöyle diyordu: “Biriniz bir şey yapmaya niyet edince farz dışında iki rekât namaz kılsın ve arkasından şu duâyı yapsın...“ Hz. Peygamber sözüne devamla, “istihâreyi yapan kişi bu sırada işini de söylesin“ dedi. 3769
İstihâre duâsının, bu niyetle kılınacak iki rekât nâfile namazdan sonra okunmasının en uygun usûl olacağı konusunda dört mezhep görüş birliği içindedir. Mâlikî ve Şâfiî mezheplerine göre herhangi bir namazdan sonra da sözkonusu duânın okunması câizdir. Hanbelîler’in dışında kalan üç mezhebe göre istihâre namazını kılmak mümkün değilse, sadece duâ ile yetinilebilir. İstihâre namazı kerâhet vakitleri hâriç her zaman kılınabilir. Bütün mezheplere göre istihâre namazının en fazîletlisi, iki rekât olarak kılınanıdır.
İstihâre duâsının, namazdan hemen sonra ve kıbleye dönülerek okunması, ellerin kaldırılması ve duâ âdâbına riâyet edilmesi, duânın kabul olma ihtimalini arttıran güzel davranışlar olarak telakki edilmiştir. Kişinin olumlu veya olumsuz bir karara varamaması halinde Hanefî, Mâlikî ve Şâfiî âlimleri, Enes bin Mâlik’ten gelen bir rivâyete dayanarak3770 istihârenin yediye kadar tekrarlanabileceğini söylemişlerdir. Şâfiî ve Mâlikî âlimleri, Hz. Peygamber’in bir rahatsızlık sebebiyle başkasını “okuyarak“ tedâviye izin vermesi ve bu vesîleyle söylediği, “Kardeşine faydalı olmaya gücü yeten bunu yapsın.“3771 Sözünden hareketle; başkası adına istihâre yapmanın câiz olduğunu ileri sürerken Mâlikî fakîhi Hattâb bu uygulamanın bir dayanağını bulamadığını belirtmiştir.
İstihâre, kişinin gerekli bütün çabayı sarfedip araştırma ve istişârelerini tamamladıktan sonra hakkında hayırlısını takdir etmesi için Allah’a duâ etme, kulluk şuurunu canlı tutma ve ortaya çıkacak sonuca rızâ göstererek ruh sağlığını koruma gibi çok amaçlı metafizik bir olaydır. Bu sebeple de iyi veya kötü olduğu açık şekilde bilinen bir şeyi yapıp yapmama konusunda değil, gerek dünyevî gerek uhrevî bakımdan kişi hakkında hayırlı olup olmayacağı kestirilemeyen işlerde sözkonusu olabilir. Dinen iyi ve hayırlı olduğu bilinen işlerin zamanı, şekli vb. hususunda da istihâre yapılabilir. İnsan, geleceği bilemediğinden bir şeyi ilk bakışta iyi zannetse de onun sonucundan emin olamaz. Bu sebeple bir iş yapacağı ve ileriye yönelik önemli bir karar vereceği zaman istihâre yoluyla her şeyi bilen Allah’ın kılavuzluğuna ve yönlendirmesine başvurması, O’ndan yardım istemesi, kişinin davranışlarındaki sorumluluğunu kaldırmamakla birlikte, onda bir güven
3765] 2/Bakara, 216
3766] 28/Kasas, 68
3767] 3/Âl-i İmrân, 26
3768] 3/Âl-i İmrân, 159; 65/Talâk, 3
3769] Ahmed bin Hanbel, Müsned III/, 344; Buhârî, Deavât 49, Tevhid 10; İbn Mâce, İkame 188
3770] Münâvî, I/450
3771] Ahmed bin Hanbel, III/302, 334, 382, 393; Müslim, Selâm, 61-63
- 926 -
KUR’AN KAVRAMLARI
hissi doğuracağı ve takdire rızâ göstermesini sağlayacağından önem taşımaktadır. Dolayısıyla istihârenin dinî öğretideki kader, tevekkül ve sabır anlayışıyla yakın ilgisi bulunur.
Hz. Peygamber’in tavsiyesi doğrultusunda istihâre eskiden beri İslâm dünyasında âdet olmuş ve önemli önemsiz birçok hususta günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir. Kumandanlar sefere çıkmadan, sultanlar veliahtlarını belirlemeden önce istihâre yapar ve bunun sonucuna genellikle uyarlardı. Evlilik öncesinde ve çocukların isimlerinin konması esnâsında da istihâre yapmak âdet olmuştur. Ayrıca birtakım tartışmalı dinî meselelerde fetvâ verirken bazı âlimler ulaştıkları sonucu istihâreyle destekleme yoluna gitmişlerdir. 3772
İstihârenin Yozlaştırılıp Rüya Falına Dönüştürülmesi: İstihâre; aslında, Allah’tan hayır istemek, hayır duâsı demektir. İstişâre edilerek yapmaya karar verilen meşrû ve mubah bir eylemle ilgili olarak azmedip karar verdikten sonra, o işin sonucunun bilinmediği için, eğer hayırlı ise Allah tarafından kolaylaştırılıp nasip edilmesini, değilse zorlaştırılıp nasip edilmemesini istemek için duâdır. Klâsik uygulama şekli ise, bir çeşit rüya falıdır. Bir işin iyi ya da kötü sonucunu, önceden rüyada kestirme şeklinde kullanılarak sünnette olan bu duâ, dejenere edilmiş ve tahrife uğramıştır. Aslında rüya, bilgi kaynağı değildir; rüya ile amel edilmez. Rüyaların çoğu şeytânîdir veya arzuların simgeleşmiş şekli rüya halinde ortaya çıkar. Dolayısıyla istihâreye yatmak ve görülen rüya ile amel etmek, gayrı meşrû ve akıl dışı bir hurâfedir.
İnsanların, yapmak istedikleri bir işin kendileri hakkında iyi veya kötü sonuçlar doğuracağını anlamak için fal vb. uygulamalara çok eskiden beri başvurdukları bilinmektedir. Nitekim câhiliyye Arapları bir işe başlamadan önce, üzerine “evet“ veya “hayır“ yazılı “ezlâm“ denilen fal oklarıyla karar verirlerdi. Kur’ân-ı Kerim “şeytan işi“ olarak nitelendirdiği bu uygulamayı yasaklamış,3773 peygamberler dâhil hiç kimsenin gaybı ve dolayısıyla bir işin kendisi için hayırlı olup olmadığını bilemeyeceğini, Allah’ın dilemesi dışında kendisine fayda ve zarar verecek bir güce sahip bulunamayacağını bildirmiştir. 3774
Enes bin Mâlik’ten nakledilen istihâre hadisinin devamında Rasûl-i Ekrem, “Sonra kalbine ilk doğan duyguya/düşünceye bak, ona uygun davranman hayırlı olur“ demiştir.3775 Buna göre istihârenin sonucunda insanın içine ferahlık, genişlik ve iç huzuru gelirse o işi yapması; sıkıntı, huzursuzluk ve darlık hali doğarsa yapmaması daha hayırlı görülmüştür.
İbnü’l-Hâc el-Abderî, hadislerde ifâde edildiği şekliyle meşrû istihârenin bundan ibâret olduğunu, ayrıca bir işâret almak amacıyla kişinin veya bir başkasının onun adına rüya görmek üzere uyumasının, gün ve kişi adlarından uğur çıkarma gibi davranışlara başvurmasının bid’at olduğunu belirtir.3776 İbnü’l-Hâc ayrıca, istihâre ile birlikte istişâre etmesinin de sünnete uygun bulunduğunu söyleyerek
3772] Meselâ bk. İbnü’s-Salâh, Fetâvâ ve Mesâilü İbni’s-Salâh, I/293, 396; II/434, 484, 485, 507; Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 3, s. 215
3773] 5/Mâide, 3, 90
3774] 7/A’râf, 188
3775] Münâvî, I/450
3776] el-Medhal, IV/37-38
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 927 -
kişinin her ikisini de ihmal etmemesi gerektiğini kaydeder.3777 Bazı kaynaklarda rüyada beyaz veya yeşil görülmesinin o işin hayırlı olduğuna, siyah veya kırmızı görülmesinin şer olduğuna delâlet ettiğine dair nakledilen görüşler3778 şahsî tecrübelere dayanmakta, dolayısıyla dinî bir mâhiyeti bulunmamaktadır. 3779
Zâlim yöneticileri halkın gözünde temize çıkarmak için onların istihâreye çok önem verdiği hakkında şâyialar yayılır, dolayısıyla halkın şer zannettiği nice yanlış uygulamanın aslında hayır olduğu, halk anlamasa da yöneticilerin bir bildiklerinin ve dayandıkları gerekçenin olduğu belirtilir. Böylece halkın zâlim yöneticilere tepki duyması önlenmeye çalışılır. Şâir Accâc, Haccâc’ı överken; onun istihâre etmeden hiçbir iş yapmadığını söyler.3780 Abdullah İbn Tâhir, Irak’a vali tayin edildiği zaman babası ona, idârî kararlarını verirken istihâre etmesini tavsiye etmiştir.3781 Ancak, yöneticilerin, tüm işlerini istihâre ile yaptıkları hakkındaki rivâyetlerin çoğu uydurmadır.
Gece ve İhyâsı
Gecesini diriltemeyenin gündüzü de ölmüştür. Gündüzün yiğidi olmak, gecenin âbidi olmaktan geçer. İç zenginliğin elde edilmesinde mekândan (kalpden) sonra ikinci önemli faktör zamandır. Elbet geceler de gündüzler de Allah’ındır. Ne ki, iç zenginliğin elde edilmesinde en müsâit zaman olan geceyi kazanmamız gerekiyor. Çünkü gökler gece vakti sıyırırlar duvaklarını. Gece, amellerin Allah katına arzedildiği müstesnâ zamandır.
Çağdaş zaman anlayışıyla İslâm’ın zaman anlayışı taban tabana zıt. Bu zıtlık, zamanı kullanmada da kendini gösteriyor. Allah Kur’an’da çeşitli zaman parçaları üzerine yemin eder: “Ve’l-asr, ve’l-leyl, ve’s-subh, ve’d-duhâ (Asra, geceye, sabaha, kuşluğa yemin olsun)“ gibi. Bu yeminler, zamanın izzetinin İlâhî dille tescilidir. Zaman azizdir, ne kadar çok olursa olsun değerinden bir şey kaybetmez. Aynen su gibi. Zaman hayattır, zamanı israf, hayatı israftır, yani intihardır. Hayatını bozuk para gibi harcayanlara Allah’tan umut kesmemelerini tavsiye eden âyet “esrefû alâ enfusihim (nefislerini israf edenler)“3782 tasvirini yapar.
Çağdaş zaman anlayışı, ünlü tâbirle akşamcıdır, yaratılışın doğasına aykırıdır. Allah’ın belli maksada mebnî olarak yarattığı geceyi amacının dışında hovardaca kullanmak, çağdaş insanın tabiatı haline getirildi. İslâmî anlayışta zaman, doğasına en elverişli biçimde kullanılır. Mü’min, üzerine güneşi doğdurmaz, güneşin üzerine kendisi doğar. Zamanı kullanmada İslâm, tâbir câizse sabahçıdır. Bu nedenle, sabahın diriltici dinginliğinden en çok Müslümanlar yararlanır. Ben Allah Rasûlünden gelen rivâyetlerde “yatsıdan sonra Rasûlullah’la oturup konuşurken…“ gibi rivâyetlere pek rastlamadım. Aksine Buhârî, Evkatu’s-Salât bâbında Ebû Berze’den, Allah Rasûlü’nün yatsıdan sonra mecbur kalmadıkça konuşmayıp istirahate çekildiğini, yatsıdan sonra oturmaktan hoşlanmadıklarını nakletmekte.
3777] a.g.e., IV/40
3778] İbn Âbidîn, II/27
3779] Semîr Karanî Muhammed Rızk, s. 42-43
3780] Divan, rakam 12, 83; Arâcîzu’l-Arab, s. 120
3781] Tayfûr, Kitâbu Bağdâd, s. 49
3782] 39/Zümer, 53
- 928 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Gece ve Kur’an: “Kuşkusuz Biz onu mübârek bir gecede indirdik.“3783 Gece, Allah’ın, üzerine yemin ettiği vakitlerden biri. Kur’an, bir gece vakti indiğini ifşâ ediyor bizlere. “Kadir“ bir gecenin adıdır ki ad olduğu geceyi gecelerin efendisi yapmıştır. Mi’râc da gecenin armağanlarından, bir gece vakti (leylen) vuku bulmuştur, insan neslinin erebileceği en yüce rütbeye bir gece vakti ermişti ekrem Rasûl. Gecenin ümmete getirdiği hediyelerden biri de “Hicret.“
Kur’an; “Gece saatlerinde ayakta durup Allah’ın âyetlerini okuyarak secdeye kapanan topluluk.“3784 Bu grubu kitab ehli içerisinde ayrıca anmış, onların diğerleriyle bir olmadığını ifâde etmiştir. Rasûle de bu bağlamda bir emir indirilerek gecesinin bir kısmında uykusunu bölerek teheccüd namazı kılması istenmiştir.3785 Rasûlüne iç zenginliğin yollarını gösteren Allah’ın bir tavsiyesi daha: “Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında O’nu tesbih et ki, memnun olasın.“ 3786
Bu konuda Kur’an’da çok ilginç bir sûre var: Müzzemmil Sûresi. İlginçliği -hâşâ- garipliğinden değil, ilk nâzil olan sûrelerden olmasına rağmen ihtivâ ettiği iç zenginliğin elde edilmesine yönelik İlâhî emirlerden gelmekte. Bilinen bir şey var; bu sûre nâzil olduğunda bildiğimiz beş vakit namazın henüz farz olmadığı. Daha dâvetin esaslarının bile yeni yeni belirlendiği nübüvvetin ilk yıllarına ait bu sûrede, Rasûlullah’a ve ona ilk uyan bir avuç insana neyin emredildiği birlikte okuyalım: “Ey örtüsüne bürünen! Geceleyin kalk (namaz kıl); yalnız gecenin birazında (uyu). Gecenin yarısında (kalk) ya da bundan biraz eksilt. Veya buna ekle. Ve Kur’an’ı tertîl üzere oku. Doğrusu Biz senin üzerine ağır bir söz bırakacağız. Gerçekten gece neş’esi (dinginliği, insanın iç evreninde uyandırdığı) etki açısından daha güçlü, okumak bakımından da daha etkilidir.“ 3787
Evet, henüz beş vakit namazın bile farz olmadığı, İslâm’ın gerçekten garîb olan ilk ve zor günlerinde bu âyetler oldukça anlamlı bir şeyin ifâdesiydi; gelecekte İslâm’ın tüm yükünü omuzlarında taşıyacak olan çekirdek kadronun şahsiyet eğitiminin. Onlar projesi Allah’a ait olan, mimarı Rasûlullah olan İslâm binasının temel taşlarıydılar. Temelin sağlam atılması gerekiyordu. İşte insanın iç dünyasını zenginleştirici mesajlar taşıyan bu gibi âyetler bu amaca mâtuf olarak iniyordu.
Adı geçen sûrenin son âyeti ininceye kadar Rasûlullah ve ashâbı gece namazını farz olarak kıldılar. Sûre-i Müzzemmil’in son âyetindeki “…O sizin (gece saatlerini) hesap edemeyeceğinizi bildiği için sizi affetti. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun (ne kadar kolayınıza gelirse o kadar gece namazı kılın)“ ibâresiyle bu vecîbe hafifletildi. Kaldırılmadı; “fakra ûmâ teyessera mine’l-Kur’an“ ibâresinden de öyle anlaşılıyor. “O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun“ anlamına gelen bu cümlede “parça“ ile “bütün“ kastedilmiş olup namazda Kur’an okunduğundan gece namazı, mecâzî olarak “Kur’an okuma“ ile ifâde edilmiştir.
Sûrenin sözkonusu son âyetinin, kendisinden önceki âyetlerden ne kadar sonra indiği hakkında farklı rivâyetler var. Bir yıl, iki yıl, on yıl diyenler olduğu gibi, son âyetin Medine’de nâzil olduğunu söyleyenler de var. Hz. Âişe bu âyeti
3783] 44/Duhân, 3
3784] 3/Âl-i İmrân, 113
3785] 17/İsrâ, 79
3786] 20/Tâhâ, 130
3787] 73/Müzzemmil, 1-6
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 929 -
kastederek “12 ay sonra indi, Rasûlullah ve ashâbı 12 ay gece namazını farz olarak kıldı“ demektedir. Abd İbn Humeyd’in Yakub ve Cafer yoluyla Saîd’den gelen rivâyetinde Allah Rasûlü ve ashâbı on yıl gece namazını bir vecîbe olarak edâ etmişler, on yıl sonra bu âyet nâzil olarak mü’minleri rahatlatmıştır.
Şöyle ya da böyle Allah Rasûlü ve ashâbı aylarca -belki de yıllarca- teheccüd için zorunlu olarak kalkmışlar, hatta bu vecîbeyi hafifleten âyet nâzil olduktan sonra bile bu namaz Rasûlullah için “Ve gecenin bir kısmında uykunu bölerek sana özgü bir nâfile namaz kıl“3788 emriyle farziyetini muhâfaza etmiştir.
En güzel örneğimiz olan Rasûlullah’ın gecesi bizim gecemize niçin örnek olmamaktadır? Onun iç dünyasının, Rabbi tarafından nasıl zenginleştirildiğinin delili olan bu âyetler niçin bizim iç dünyamızı da zenginleştirmesin? Rasûlün sünnetlerine sarılması gereken bizler ona has farzlara karşı niçin bu denli lâkayt davranabiliyoruz? Dahası insan, her şeyin olduğu gibi zamanın da yaratıcısı olan Allah tarafından “elverişli“ olarak nitelenen gece adlı serveti nasıl hovardaca harcayabiliyor?
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz. Nasıl dirilirseniz öylece haşrolunursunuz.“ Bu Nebevî uyarıdan alacağımız çok ders var. Uykuyu bir tür “ölüm“ olarak nitelemek gerekiyor. Kur’an’da Sûre-i En’âm’da, uykudan “ölüm“ olarak “yeteveffâküm bi’l-leyl“ diye söz edilir. Buradan yola çıkarsak, en azından yarı ölüm olan gecelerimiz için şunu söyleyebiliriz: Eğer gündüzünüz güzelse, geceniz de güzel olacak; geceniz güzelse sabahınız da (yeniden dirilişiniz) güzel olacaktır. Bunlar birbirine bağlı şeyler. Böylesi bir ortamda gecesinin hesabını veremeyenin gündüzünün hesabını verebilmesi ne mümkün? Her şeyin el ayak çektiği bir özge vakitte cansızlar, canlılar ve Sâlihlerle birlikte bu evrensel koroya eşlik etmenin insanın iç dünyasında ne ufuklar açacağını düşünebiliyor musunuz?
Gündüzleri imanlarımızı gevreten bireysel ve toplumsal ilişkilerin, tuğyan ırmağına dönen caddelerin, bulaşıcı bir biçimde ta yüreklere kadar sirâyet eden riddet, cehâlet ve inanç sefâletinin iç dünyamızdaki tahrîbâtını gecenin rahmetinden yararlanarak onaramıyorsak, kalbimizin kıyâmeti yakın demektir.
“Geceler tâ subh olunca inletir bu dert beni“ diyen sevgi eri gibi kırık-dökük halimizi Allah’a arzedelim. İçimizin sonsuz ülkesi için yapalım bunu. Oranın ruh gibi, iman gibi, iz’an gibi, irfan gibi, ihsan gibi sâkinleri için yapalım bunu; esir coğrafyamız için yapalım, göğsünde kalp yerine taş taşıyan zavallı insanımız için yapalım bunu. Geceyi yüreğimizin sarnıcında damıtarak ve gecenin dallarından derinlik yemişleri toplayarak erelim sabaha.
Geceleyin iç coğrafyamızda edindiğimiz tecrübeyi gündüzün dış dünyamıza aktaralım. Bilelim ki, gecenin bir vaktinde sıcak yataklarına elvedâ diyenler; kendi adına, toplum adına; kana, sömürüye ve zulme doymayan müstekbirler elinde oyuncak olan mazlum ümmet edina, her gün imanı kundaklanan sayısız insan adına, hâcet kapısının eşiğini aşındıranlar kuracaktır geleceği. Çünkü her toplumsal değişimin tohumu önce yüreklerde çimlenir ve baharın ilk goncaları göğüslerde açar. Sözü vardır Allah’ın;3789 “Sâlih“ olma liyâkatini elde eden kulla3788]
17/İsrâ, 79
3789] 7/A’râf, 128
- 930 -
KUR’AN KAVRAMLARI
rına verecektir toprağın ve suyun emânetini. 3790
Kıyâmu’l-Leyl, Nâşietu’l-Leyl: Gece Neşesi
Türkçe’de anlam kaymasına uğrayarak “boşuna“ mânâsına kullanılır olan “nâfile“ kelimesinin, İslâm’daki nâfile ibâdetler ve namazlar için asla böyle anlaşılmaması gerektiğinin altını çizelim. İslâm fıkhında, “farzların dışındaki namazlar nâfile ise de, yaygın olarak; farz, vâcib ve sünnet namazların dışında kılınan ilâve namazlara “nâfile namazlar“ denilir ve bu namazlar, -hâşâ- boş yere kılınan değil; “zorunlu ve gerekli olana ilâve“ olarak ve Allah’a yak(ın)laşmak amacıyla kılınan, mü’mine mânevî derinlik kazandıran namazlardır. Beş vakte ilâve olarak, hayatın diğer anlarında da Allah’ı zikredip anmak, düşünmek, O’na şükretmek, ihtiyaçları O’na arzetmek için kılınan nâfile namazlar, kulluk bilincini sürekli diri tutar. Teheccüd namazı, tahiyyetü’l-mescid (mescid selâmlama), duhâ/kuşluk namazı, şükür, istihâre (hayırlı olanı isteme), istiâne/hâcet (Allah’tan yardım dileme), tesbih namazı, akşam namazından sonra kılınan altı rekât evvâbîn, güneş ve ay tutulduğunda kılınan küsûf ve husûf namazları, hatta deprem, şiddetli rüzgâr, sürekli yağmur, kuraklık, yıldırım ve salgın hastalık… anlarında Allah’ı zikredip anmak, O’na sığınmak ve O’ndan yardım dilemek için kılınan nâfile namazlar, hayatı tümüyle ibâdet haline getirir.
Nâfile namazların en güçlü olanı ve insanı Allah’a en çok yaklaştıranı, gece kalkılarak iki, dört, sekiz… rekât kılınan teheccüdün namazıdır. Rabbimiz “kıyâmu’l-leyl“i, yani gece kalkmayı Hz. Peygamber’in şahsında, onun misyonunu üstlenen tüm mü’minlere ve dâvetçilere emreder. Ve gece kıyâmı sadece teheccüd namazı için değil; daha çok ağır ağır, anlaya anlaya, düşüne düşüne Kur’an okumak içindir: “Ey örtüsüne bürünen! Birazı hâriç gece kalk! (Gecenin) Yarısı kadar ya da ondan biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır (tertîl üzere) Kur’an oku! Doğrusu Biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz indireceğiz. Gerçekten gece neş’esi/kıyâmı (kalp ve uzuvlar arasında) tam bir âhenge/uyuma ve sağlam bir kırâate daha elverişlidir. Çünkü gündüz senin uzun süre uğraşacağın şeyler vardır.“ 3791
Müzzemmil sûresinin 6. âyetinde gece kıyâmı için kullanılan tâbirçok ilginçtir: Nâşietü’l-leyl, yani gece neş’esi!... Gece kalkıp namaz kılarak, akleden kalple Kur’an okuyarak o riyâsız dinginlikte bir ulvî neş’e yaşamak…
Âyetin devamında; bu zaman diliminde, dil, göz ve kalp arasında tam bir harmoni/uyum sağlanarak, “sorumluluğu ağır bir söz“ün, yani Kur’an’ın daha iyi anlaşılacağı vurgulanır. Kuşkusuz, Kur’an’ı gereği gibi, yürekten okuyup âyetleri üzerinde düşünerek mesajlarını iyi kavrayabilmek için en uygun zaman, mekân ve ortam seçilmelidir. Tevhid mücâdelesinin en zor aşamasında, hakkı olanca kesinliği ve netliği ile anlatan Rasûlüne Rabbimizin “gece kıyâmını/neş’esini“ emretmesi hayli düşündürücüdür. Gün boyu zorlu bir mücâdeleye giren, bütün çabasını insanlara dâvâsını anlatmak için harcayan bir dâvetçinin gece ciddi bir zihinsel hazırlık yapması gerekir. İşte bu fikrî/kalbî hazırlığın yapılabileğceği en elverişli zaman; gece vaktidir. Herkesin uykuya daldığı, insan zihninin en uyanık ve zinde olduğu, sessiz, sâkin ve riyâsız bir ortamda kıyâmu’l-leyl’de bulunup huşû içinde ibâdet etmek ve uzun uzun, ağır ağır, yani tertîl üzere Kur’an okuyup tefekkür
3790] Mustafa İslâmoğlu, Yürek Devleti, Denge Y., s. 73-78
3791] 73/Müzzemmil, 1-7
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 931 -
etmek… Gece kıyâmını nâşietü’l-leyl, yani gece neş’esi haline getirmek bu olsa gerektir. Müzzemmil sûresi, 6. âyetindeki “eşeddü vat’en“ ibâresinin anlamı da bunu işaret eder: Tam bir uyum! Üstad Mevdûdî’nin Tefhîmu’l-Kur’an’da açıkladığı üzere; gerçekten de gece vakti, kalp ile dil arasında tam bir harmoni oluşturmak için çok elverişli bir ortamdır. Burada kul ile Allah arasına başka bir engel giremez; dolayısıyla kişi, diliyle ne söylüyorsa kalbinin sesi de aynı şeyi söyler. Kezâ, âyetteki “akvemu kıylen“ (sağlam bir kırâat) ifâdesi de şu anlama gelir: Gece vakti, Kur’an’ı sâkin, huşû içinde ve yüreğinde duya duya okumaya, dolayısıyla onu en iyi bir şekilde anlamaya çok uygun bir zamandır. Gündüz vakti ise, hem meşgûliyetlerin çokluğu ve hem de insanın dikkatini dağıtan, zihnî çabasını zayıflatan etkenlerin çeşitliliği sebebiyle okuma, anlama ve kavramaya pek uygun bir zaman dilimi değildir. İbn Abbas’a göre, “okumaya daha elverişlidir“den maksat, Kur’an’ı anlamaya, Kur’an’da fıkıh sahibi olmaya demektir.
Evet, var mıyız gece kıyâm edip o ulvî vakti gece neş’esine çevirmeye?! Huşû içinde ve riyâsız namaz kılıp düşüne düşüne, anlaya anlaya Kur’an okuyarak Kur’an’da fıkıh sahibi olmaya?! Ve de, gündüz vakitlerimizi de, öğrendiğimiz Kur’ânî hakikatler doğrultusunda ihyâ edip “yaşayan Kur’an“lar olmaya?! 3792
Bir müslümanın farzların dışında günün belirli vakitlerinde kılabileceği nâfile namazları vardır. Fakat bunlar arasında teheccüd namazı birçok yönüyle üzerinde durulması gereken bir namazdır. Peygamberî deyişle, bir süt sağımı kadar da olsa gece uyanık olup Allah Teâlâ’nın huzurunda bulunmalıyız. Diğer insanlardan farklı olarak, uykumuzu bölerek huzur’a varmalıyız.
Bilelim ki, gecesi olmayanın gündüzü yoktur. Gece sabaha kadar yatağa boylu boyuna uzanan birisinin gündüze vereceği önemli bir şeyi olamaz. Gece feyizle dolduğumuz, gündüz ise boşaldığımız vakittir.
Ne güzeldir gece! Yıldızların parlayıp kendisini gösterdiği, nurların tecellî ettiği zaman ve mekândır gece. Bin aydan daha hayırlı olan vakit, gündüz değil; gecedir. Rasûlullah (s.a.s.)’ın şu yalan dünyadaki en yüce ve mutlu ânı olanı Mi’râc, gece vuku bulmadı mı? Evet, gece gönül adamlarının akşama kadar bekleyip durduğu vakittir. Gece samimiyettir. Gecenin riyâsı yoktur. Herkes uyurken kalkmalı, güzel bir abdest alıp soğuk suyla, Rabbimizin huzuruna varmalı, boynumuzu bükmeli… Gecenin nasıl iletken olduğunu göreceğiz. Radyo dalgaları bile gece daha iyi çeker.
Gecenin bir kısmından sonra uyanmak, Allah Teâlâ’nın huzuruna varmak, bu ümmetin güzel özelliklerinden, hoş yükümlülüklerindendir: “Gecenin bir kısmında da uyanıp sırf sana mahsus fazla bir ibâdet olmak üzere onunla (Kur’an’la) gece namazı kıl. Ümit edebilirsin, Rabbin seni bir makam-ı mahmûda gönderecektir.“3793 Rasûlullah da şöyle buyurur: “Ümmetimin en şereflileri Kur’an’ı ezberleyenler ve gece ashâbıdır.“ 3794
Geceleri ihyâ etmenin, özellikle teheccüd namazının fazileti çok büyüktür. Biz, dizleri şişinceye kadar geceleri namaz kılan bir peygamberin ümmeti olarak bu vasfı kazanmak mecbûriyetindeyiz. Başka bir delil ve teşvik unsurunu aramak
3792] Abdullah Yıldız, Vakit, 17 Ocak 2006, s. 20
3793] 17/İsrâ, 79
3794] Taberânî, Beyhakî
- 932 -
KUR’AN KAVRAMLARI
niye, önümüzde böyle bir örnek varken?
Allah Teâlâ geceden ayrı olarak bir de seher vakitlerini de af dilemekle, istiğfarla geçirmemizi tavsiye etmektedir: “Onlar gecenin az bir vaktinde uyurlardı, seher vaktinde istiğfar ederlerdi.“3795; “(O takvâya erenler) ‘Ey Rabbimiz, biz iman ettik. Artık bizim günahlarımızı mağfiret et ve bizi ateşin azâbından koru’ diyenler, sâdıklar, itaatle boyun eğenler, infak edenler, seherlerde Allah’tan mağfiret dileyendir.“ 3796
Allah yolunda cihad edenler gecelerinin bir kısmını mutlaka ibâdetle geçirmişlerdir. Geceyi ihyâ etmek bütün mü’minler için güzel bir şeydir, fakat özellikle bir dâvâ adamı için, bir mücâhid için zarûrettir. Bizimle geçmişte savaşan düşmanlarımız bizi böyle bilmişlerdir. İbn Esir ve diğer tarihçilerin belirttiklerine göre, Rasûlullah’ın (s.a.s.) ashâbıyla ve daha sonra gelen müslümanlarla savaşan kâfirler, onlardan bahsederken “gündüz savaşan, geceleri ibâdet eden kişiler“ olarak söz etmişlerdir. Müslümanlarla savaşıp yenilince, cephe gerisinde yenilgilerinin sebebini anlatırlarken, “Biz öyle bir kavimle karşılaştık ki, gündüzleri savaşıyorlar, geceleri ibâdet ediyorlar. Bizim yaşamayı sevdiğimiz kadar onlar da ölümü seviyorlar“ şeklinde tanıtmışlardı bizi.
Gündüzleri Allah adına bir şeyler yapmak isteyenler, geceleri mutlaka Allah ile beraber olmak durumundadırlar. Dâvâ adamı için gece dolma, gündüz ise boşalma vaktidir. Geceleri boylu boyuna uzanarak deliksiz bir uyku uyuyanın gündüze vereceği pek bir şey yoktur.
Dikkat edelim, Allah Rasûlünün peygamberliğinin ilk yılları. Yeryüzünün en karanlık toplumuna, en zâlim ve en câhil toplumuna gönderiliyor. Bu karanlığı, bu zulmü ve cehâleti yok etmek, onlarla savaşmak için gönderiliyor. Rasûlullah, bütün bunlar karşısında kendisini ne ile donatıyor, ne ile kuvvetleniyor? İşte İlâhî emir, işte ilk inen sûrelerden Müzzemmil. “Ey örtüsüne bürünen! Gecenin birazı müstesnâ, kalk. Yarısında veya ondan biraz eksilt. Yahut biraz artır ve Kur’an’ı yavaş yavaş oku. Muhakkak ki Biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz. Muhakkak ki gece kıyâmı/kalkışı daha tesirli ve onda okumak daha elverişlidir. Muhakkak ki gündüzde seni uzun uzun alıkoyacak işler vardır. Rabbinin adını zikret, her şeyi bırakıp yalnız O’na yönel.“ 3797
İslâm tarihinde belirtildiğine göre bu sûre indikten sonra Allah’ın Rasûlü ve O’na iman edenler gecenin büyük bir bölümünü dizleri şişinceye kadar ibâdetle geçirmişlerdir. Ahmed İbn Hanbel’in Müsned’indeki rivâyetlere göre Müzzemmil sûresinin başındaki bu âyetler gece ibâdetini farz kılmıştır. Daha sonra mü’minlerin bu durumunu gören Allah teâlâ, bir yıl sonra aynı sûrenin son âyetlerinde belirtildiği üzere bu farziyeti kaldırmış ve gece ibâdeti sünnet olarak kalmıştır. Tabii bundan sonra da Rasûlullah (s.a.s.) bu ibâdeti yine bırakmamış, devam ettirmiş, ümmetinin de farz olarak değil de sünnet olarak sürdürmelerini ısrarla istemiştir.
Şimdi iyi düşünelim; şu anda bizim her yanımız küfürle kuşatılmış, küfür ve şirk bizi bombardımana tutmuş. Özellikle günümüzün her saniyesinde, her ânında ve her noktasında küfrün ateş mevzii içerisindeyiz. Basını, yayını, sokağı, kitabı, çarşısı ve pazarıyla şeytanın, küfrün, tâğutların kesintisiz hücumuna
3795] 51/Zâriyât, 17-18
3796] 3/Âl-i İmrân, 16-17
3797] 73/Müzzemmil, 1-8
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 933 -
muhâtabız. Küfrün ve bâtılın ateş sağnağı altındayız. Bu alev ve ateşler içerisinden sıyrılıp kendimizi kurtarıp atabileceğimiz tek zaman ve tek mekân gecedir. Kendimizi küfrün bu alevlerinden kurtardıktan sonra yine küfrün üzerine dönerek, ona karşı duracak, onu söndürecek gücü temin edebileceğimiz tek yer, gece değil midir? Küfrün bu türlü amansız ve kesintisiz hücumları karşısında akşama kadar kaybettiğimiz enerjiyi alabileceğimiz başka bir zaman ve mekân var mıdır?
Kendisi bir yana, başka insanlara bir şey verme iddiâsında olanların, onları küfrün kesintisiz hücumlarından kurtarmak isteyenlerin bu güce, bu kuvvete, yani geceye ve gecede dolmaya ne kadar da ihtiyaçları var!
Allah yolunda cihad etmek arzusunda olanlar, Allah için çevresinde bir şeyler yapmak isteyenler, Allah adına kıpırdamak isteyenler bilmelidir ki, en büyük düşmanlarından birisi de sıcak yataklardır. Sıcak yatakları dost edinenler bütün cephelerde savaşı kaybetmeye mahkûmdurlar. 3798
3798] Mehmed Göktaş, Namaz Gözaydınlığım, İstişare Y., s. 99-103
- 934 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Teheccüd ve Namazla İlgili Âyet-i Kerimeler
A- Teheccüd Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerime (1 Yerde): 17/İsrâ, 79.
B- Nâfile Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 2 Yerde): 17/İsrâ, 79; 21/Enbiyâ, 72.
C- Namaz Anlamındaki Salât (Sallâ) Kelimesi ve Türevlerini Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 99 Yerde; es-Salât 67 Yerde): 2/Bakara, 3, 43, 45, 83, 110, 125, 153, 157, 177, 238, 238, 277; 3/Âl-i İmrân, 39; 4/Nisâ, 43, 77, 101, 102, 102, 102, 103, 103, 142, 162; 5/Mâide, 6, 12, 55, 58, 91, 106; 6/En’âm, 72, 92, 162; 7/A’râf, 170; 8/enfâl, 3, 35; 9/Tevbe, 5, 11, 18, 54, 71, 84, 99, 103, 103; 10/Yûnus, 87; 11/Hûd, 87, 114; 13/Ra’d, 22; 14/İbrâhim, 31, 37, 40; 17/isrâ, 78, 110; 19/Meryem, 31, 55, 59; 20/Tâhâ, 14, 132; 21/Enbiyâ, 73; 22/Hacc, 35, 40, 41, 78; 23/Mü’minûn, 2, 9; 24/Nûr, 37, 41, 56, 58, 58; 27/Neml, 3; 29/Ankebût, 45, 45; 30/Rûm, 31; 31/Lokman, 4, 17; 33/Ahzâb, 33, 43, 56, 56; 35/Fâtır, 18, 29; 42/Şûrâ, 38; 58/Mücâdele, 13; 62/Cum’a, 9, 10; 70/Meâric, 22, 23, 34; 73/Müzzemmil, 20; 74/Müddessir, 43; 75/Kıyâme, 31; 87/A’lâ, 15; 96/Alak, 10; 98/Beyyine, 5; 107/Mâun, 4, 5; 108/Kevser, 2. (Yukarıdaki âyetlerdeki salât kelimesi, birkaç yerde namaz dışında anlamda kullanılır. Duâ anlamında: 9/Tevbe, 99, 103, 103. Rahmet anlamında: 2/Bakara, 157; Allah’ın rahmeti, meleklerin duâsı anlamında: 33/Ahzâb, 43, 56; Rasûlullah’a salevat getirmek, duâ etmek: 33/Ahzâb, 56; Havra veya namaz: 22/Hacc, 40)
D- Namazların Dosdoğru Kılınması Anlamındaki İkame Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 60 Yerde): 2/Bakara, 3, 20, 43, 83, 110, 177, 238, 277; 3/Âl-i İmrân, 39; 4/Nisâ, 77, 102, 102, 103, 142, 142, 162; 5/Mâide, 6, 12, 55; 6/En’âm, 72; 7/A’râf, 29, 170; 8/Enfâl, 3; 9/Tevbe, 5, 11, 18, 71, 84, 108, 108; 10/Yûnus, 87; 11/Hûd, 114; 13/Ra’d, 22; 14/İbrâhim, 31, 37; 17/İsrâ, 78; 18/Kehf, 14; 20/Tâhâ, 14; 22/Hacc, 26, 35, 41, 78; 24/Nûr, 56; 25/Furkan, 64; 27/Neml, 3; 29/Ankebût, 45; 30/Rûm, 31; 31/Lokman, 4, 17; 33/Ahzâb, 33; 35/Fâtır, 18, 29; 39/Zümer, 9; 42/Şûrâ, 13, 38; 52/Tûr, 48; 55/Rahmân, 9; 58/Mücâdele, 13; 72/Cinn, 19; 73/Müzzemmil, 2, 20, 20; 74/Müddessir, 2; 98/Beyine, 5.
E- Namaz ve Namaz Kılmak Hakkında Âyet-i Kerimeler
a- Namazın Farziyeti: Nisa, 103.
b- Namaz Kılmak: Bakara, 3, 43, 238; En'am, 72, 92; Hacc, 77, Mü'minun, 9; Lokman, 4; Meâric, 22-23; A'lâ, 15, 18-19.
c- Önceki Şeriatlarda Namaz: A'lâ, 15, 18-19.
d- Namaz İle Allah'tan Yardım İstemek: Bakara, 45, 153.
e- Namazı Dosdoğru Kılmak: Bakara, 83, 110, 177, 277; Nisa, 103; Maide, 55; Enfal, 3; Tevbe, 71; İbrahim, 31, Hacc, 35, 41, 78; Nur, 37, 56; Neml, 3; Ankebut, 45; Rûm, 31, Lokman, 17; Fâtır, 29-30; Şura, 38; Mücâdele, 13; Meâric, 34; Müzzemmil, 20.
f- Namaz, Allah İçindir: En'am, 162.
g- Namaz, Günahları Giderir: Hûd, 114.
h- Namaz Kılanların Mükâfatı: Tevbe, 112.
i- Namazı Emretmek: Taha, 132.
j- Namaz, Her Türlü Kötülükten Alıkor: Ankebut, 45.
k- Namaz, En Büyük Zikirdir: Ankebut, 45.
l- Namaza Engel Olanlar: Maide, 91.
m- Namazı Yasaklayanlar: Alak, 9-19.
n- Beş Vakit Namaz Kılmak: Hûd, 114; İsra, 78; Taha, 130; Rûm, 17-18.
F- Beş Vakit Namaz
a- Sabah Namazı: İsra, 78; Rûm, 17; Kaf, 39, Tûr, 49.
b- Öğle Namazı: Rûm, 18; Kaf, 39.
c- İkindi Namazı: Bakara, 238; Rûm, 18; Kaf, 39.
d- Akşam Namazı: Rûm, 17; Kaf, 40; Tûr, 49; insan, 26.
e- Yatsı Namazı: Rûm, 17; Kaf, 40; Tûr, 49; insan, 26.
G- Namaz Vakitleri
a- Sabah, Öğle, İkindi, Akşam ve Yatsı Namazlarının Vakti: Hûd, 111; İsra, 78; Taha, 130.
b- Cuma Namazının Vakti: Cum'a, 9
H- Namazın Farzları
a- Abdest ve Gusül Abdesti Almak: Maide, 6
b- Teyemmüm Yapmak: Nisa, 43; Maide, 6
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 935 -
c- Necasetten (Maddî Pisliklerden) Temizlenmek: Müddessir. 4
d- Setr-i Avret (Örtünmek): A'raf, 31
e- İstikbal-i Kıble (Kıbleye Dönmek): A'raf, 29; Bakara, 144
f- Vakit (Namazı Vaktinde Kılmak): Nisa, 103
g- İftitah (Başlangıç) Tekbiri: A'lâ, 15
h- Kıraat (Kur'an Okumak): İsra, 110; Müzzemmil, 20
i- Rükû: Bakara, 43; Al-i İmran, 43
I- Cemaat
a- Cemaata Devam Etmek: Bakara, 43; Al-i İmran, 43
b- İmamın Namazı Kısa Tutması: Müzzemmil, 20
J- Namaz Âdâbı
a- Namazı Dosdoğru Kılmak: Bakara, 83, 110, 177, 277; Nisa, 103; Maide, 55; Enfal, 3, Tevbe, 71; İbrahim, 31; Hacc, 35, 41, 78; Nur, 37, 56; Neml, 3; Ankebut, 45; Rûm, 31; Lokman, 17; Fâtır, 29-30; Şura, 38; Mücâdele, 13; Meâric, 34; Müzzemmil, 20.
b- Namazda Huşû (Kalp Huzuru ve Tevazu): Bakara, 238; Mü'minun, 2.
c- Namazda Gafil Bulunmaktan Sakınmak: Mâun, 4-6
d- Okuma Sırasında Ses Tonu: İsra, 110
e- Ta'dil-i Erkân: Meâric, 34
f- Münafıklar, Namaza Üşenerek Kalkarlar: Nisa, 142; Tevbe, 54; Mâun, 4-6
g- Namazda Sübhaneke Okumak: Tûr, 48
h- Namazdan Sonra Tesbih Etmek: Bakara, 45, 153.
K- Cuma Namazı
a- Cuma Namazının Farziyeti: Cum'a, 9
b- Cuma Vaktinde Alışverişi ve Her Türlü İşi Bırakmak: Cum'a, 9-11
c- Cum'a Gününün Fazileti: Bürûc, 3.
L- Diğer Namazlar
a- Teheccüd Namazı (Gece Namazı): İsra, 79-80; Furkan, 64; Secde, 16; Zâriyat, 17-18.
b- Korku Namazı (Savaşta Namaz): Bakara, 239; Nisa, 101-103.
c- Yolcu (Misafir) Namazı: Nisa, 101
d- Bayram Namazı: Kevser, 2
e- Cenaze Namazı: Tevbe, 84
f- Duhâ (Kuşluk) Namazı: Sâd, 18
Namazla İlgili Bazı Hadis-i Şerif Kaynakları
(Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, İbrahim Canan, Akçağ Y. İlk rakam cilt; ikinci rakam sayfa numarasıdır.-)
1. Namaz Bölümü: 8, 206; 16, 623-624
2. Namaz Hakkında Umumi Açıklama: 8, 207; 9, 360
3. Namazın Fazileti: 8, 212
4. Namaz Ne Demek: 8, 207-208
5. Namazın Kadrinin Yüceliği: 13, 248-249; 17, 100
6. Namaz Allah İle Meşguliyettir: 8, 552
7. Namazda Kişi Allah İle Yüz Yüzedir: 17, 43
8. Namazın Bedene de Faydası Vardır: 17, 444
9. Namazın Göz Sağlığı Açısından Ehemmiyeti: 11, 396-397
10. Namaza Düşkünlük Misali: 8, 223
11. Namazın Ehemmiyeti ve Üstünlüğü: 12, 264
12. Namaz Beş Vakittir: 8, 229
13. Namaz Devletin Meselesidir: 8, 263
14. Namaz Dışındaki İbâdetleri Yerine Getirmemenin Cezası: 8, 252
- 936 -
KUR’AN KAVRAMLARI
15. Namaz Elli Vakitten Beş Vakte Nasıl İnmiştir: 8, 225; 17, 101
16. Namaz Günaha Keffarettir: 17, 100
17. Namazı İnkâr Edenle Savaşmak: 7, 343
18. Namaz, İbâdet, insanı Dinlendirir: 9, 415
19. Namazları Makbul Olmayan Üç Kişi: 9, 129-131
20. Namaz, Önceki Peygamber ve Ümmetlerine de Farzdı: 8, 260
21. Namaz Şifadır: 17, 444
22. Aile Fertleri Namaz İçin Birbirlerini Uyandırır. İmtina Edenin Yüzüne Su Serpilir: 9, 309-310
23. Namazla Zekât Bir Bütündür, Ayrılmazlar: 7, 340-343
24. Ashab'ın Ok Darbelerine Galebe Çaldığı Namazdan Aldıkları Haz: 10, 456-458
25. Beş Vakit Namaza Devam Etmek: 8, 231
26. Beş Vakit Namazın Farz Oluşu: 17, 100
27. Beş Vakit Namaz Mirac'da Farz Kılınmıştı: 8, 229
28. Cibril (a.s.)'ın Namaz Vakitlerini Peygamber'e Tatbikî Olarak Öğretmesi: 8, 260; 444-446
29. Kişinin Allah'a Borçları Arasında En Mühimi Namazdır: 14, 372
30. Müşterilerine Güven Duygusu Vermek İçin Namaz Kılmak veya İbâdet Etmek: 7, 313
31. Şeytanın Namaz Kılana Mûsâllat Olması: 8, 320
32. Namazı Terkeden: 17, 48
33. Namazı Terketmenin Tehlikesi: 8, 249-251; 17, 48
34. Tadil-i Erkânın Hükmü: 8, 441
35. Namaz Vakitleri: 8, 256
36. Fatiha'sız Namaz Olur mu: 8, 404-406
37. Namazda Selâmdan Sonra Üç Kere Estağfirullah Demek: 7, 41
38. Namazı Bitirdikten Sonra Rasûlullah'ın Okuduğu Duâ: 7, 41
39. Namazların Herbirinin Arkasından Muavvizeteyn Okumak: 7, 44
40. Rükû ve Secdede Beli Tam Doğrultmak: 8, 441
41. Secdenin Hikmetleri: 8, 456
42. Yatsıdan Önce Yatılmaz, Sonra Konuşulmaz: 16, 625-626
43. Sabah ve Yatsıyı Cemaatle Kılan Geceyi İhya Etmiştir: 13, 232-233
44. Sabah Namazına Kalkamayan Kimsenin Kulağına Şeytan İşemiştir: 9, 313-314
45. Namazı İlk Giriş Vaktinde ve Son Çıkış Vaktinde Kılmak: 8, 256-257
46. Namazı Geciktirenin Durumu: 8, 314
47. Namaz Kılınan Yerler: 8, 532
48. Namaz Her Yerde Kılınabilir: 8, 544
49. Namaz Kılınan Yer Temiz Olmalıdır: 8, 532
50. Namaz, Kılındığı Yere Göre Sevabı Artar: 17, 104
51. Camide Namaz: 17, 103
52. İşyerinde Namaz Kılmak: 8, 548
53. Nafile Namazlar: 9, 257-258; 13, 229-230
54. Nafilenin Önemi: 13, 245-246
55. Evde Kılınan Nafile Namaz Nurdur: 17, 95-96
56. Gece Namazı İçin Rasûlullah Ne Zaman Kalkardı: 9, 316
57. Gece Namazı İçin Karı-Koca Birbirlerini Teşvik Etmelidirler: 9, 309-310
58. Gece Namazı İkişer İkişer Kılınır: 9, 278
59. Gece Namazının Üzerinde Niçin Çok Israr Ediliyor: 9, 325
60. Gece Namazını Peygamber'in Kılması ve Bunun Ümmete Farz Olmasından Korktuğu: 9, 161-162
61. Rasûlullah, Teheccüd Namazını Hiç Terketmedi: 9, 309
62. Rasûlullah'ın Teheccüd Namazının Uzunluğu: 8, 508
63. Rasûllah'ın Teheccüd Namazına Kalktığı Zaman Okuduğu Duâ: 7, 45
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 937 -
64. Kıyamu'l-Leyl: 17, 88
65. Kıyamu'l-Leyl'den Maksat: 9, 323
66. Kıyamu'l-Leylin Müddeti: 9, 321
67. Kıyamu'l-Leyl ve Aile: 9, 324
68. Kıyamu'l-Leyl ve Ehemmiyeti: 9, 318
69. Teravih Hz. Ömer Zamanında Cemaatle Kılınmaya Başlamıştır: 9, 334
70. Teravih Rasûlullah Zamanında Cemaatle Hiç Kılındı mı: 9, 338-339
71. Teravihi Rasûlullah'ın Cemaatle Kılmamasındaki Hikmet: 9, 336-337
72. Teravih Namazının Uzun Olması: 8, 399
73. Teravihi Rasûlullah kaç Rekât Kılardı: 9, 339-341
74. Yemek ve Abdest İhtiyaçlarının Namazdan Önceye Alınması: 9, 47-48
75. Namazda Bakınmak Helak Olmaktır: 9, 19
76. Namazda namazla İlgili Olmayan Şeyleri Tefekkür Etmek: 8, 10
77. Namazda Riâyet Edilmesi Gereken Hususlar: 8, 443-445
78. Namazda Sağa Sola ve Semaya Bakmak: 9, 18-20
79. Namazda, Şehadet Parmağını Kaldırmanın Hükmü: 8, 495
80. Namazda Uyanan Kimselerin Uyanamayanları Kaldırması: 8, 364
81. Namazdan Çalmak: 8, 442
82. Namazdan Sonra Cemaat Sesli Zikir Yapabilir mi: 9, 408
83. Namazı Alelacele Kılmak: 8, 392
84. Namazı Alelacele Kılan Kimseye Rasûlullah'ın Yaptığı İhtar: 8, 504-505
85. Namazı Çabuk Kılanların Teşbihi: 8, 314
86. Namazları Beklemenin Mükâfatı: 17, 16
87. Namazı Faydasız Olan Üç Kişi: 17, 36
88. Namazın Uzunluğu ve Kısalığı Hakkında: 8, 507
89. Namazı Uzun Kılmanın Fazileti: 8, 508
90. Namazı Fazla Uzatmak: 12, 300
91. Namazı Görsünler Diye Güzel Kılmak: 17, 587
92. Namazı Ta'dil-i Erkân İle Kılmak: 8, 451
93. Namazın Rekâtlarında Şüpheye Düşen Kimse İçin Taharri: 9, 57-58
94. Rasûlullah'ın Namazı Öğretme Şekli: 8. 454-455
95. Rasûllah, Araya Zikir Gibi Bir Şeyle Fâsıla Koymadan Peşpeşe Namazı Hoş Karşılamadı: 9, 408-409
96. Rasûlullah'ın Ashabını Namaza Kaldırma Şekli: 8, 364
97. Rasûlullah'ın Çok Namaz Kılması: 17, 105
98. Rasûlullah'ın Üzüldüğü Zaman Namaz Kılması: 8. 222
99. Rasûlullah'ın Namaz İle İlgili Üç Âdâbı ikaz Etmesi: 8, 453
100. Rasûlullah'ın Namaz Kılış Şekli: 8, 503
101. Rasûlullah'ın Namazının Uzunluğu: 8, 508-509
102. Rasûlullah'ın Namazını Kılmadığı Kimseleri Vasfı: 7, 336
103. Rasûlullah'ın Namaz ve Hutbesinin Vasatlığı: 9, 205-209
104. Önceden Namazını Kılan Birinin Cemaate Rastladığında Tekrar Kılmasının Mubahlığı: 9, 168-169
105. Fatihasız Namaz Olur mu: 8, 404-406
106. Namaz Esnasında Elbiseyi Bol Giymek: 8, 378-380
107. Tembellikle Namazı Terkedenlerin Tekfiri Mümkün müdür: 10, 456
108. Kul ile Küfür Arasında Namazın Terki Vardır Hadisinin Te'vili: 8, 252
109. Müslüman ile Şirk Arasındaki Fark, Namazı Terketmesidir: 8, 249
110. Namaz Kılmayan Küfre Düşer: 8, 250
111. Namaz Kılmayan Kâfir midir: 8, 251
- 938 -
KUR’AN KAVRAMLARI
112. Namaz Kılmayan Öldürülür mü: 8, 251
113. Namazı Terk Eden: 17, 48
114. Namazı Terk Etmenin Tehlikesi: 8, 249-251; 17, 48
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1. Gece İbadeti, Abdülhakim Yüce, Nil Y.
2. Gece Yolcuları, Seyyid bin Hüseyin el Affânî, Polen Y.
3. Hak Dini Kur'an Dili, Elmalılı M. Hamdi Yazır, Azim Y. s. 175-179
4. Fi Zılali’l- Kur’an, Seyyid Kutub, Hikmet Y. c. 1, s. 80-81
5. Tefsir-i Kebir, Fahreddin Razi, c.1, s. 459-461
6. Hadislerle Kur’an Tefsiri, İbni Kesir, Akçağ Y. C. 2, s. 171-172
7. Tefhimü'l Kur'an, Mevdudi, insan Y. c. 1 s. 49
8. Şifa Tefsiri, Mahmut Toptaş, Cantaş Y. c.1, s. 83-85
9. Min Vahyi'l Kur'an Tefsir Dersleri, M. Hüseyin Fadlullah, Akademi Y. c. 1, s. 44-45
10. İslâm Ansiklopedisi, Şamil Y. c. 5, s. 17-49
11. Kur'an'da Temel Kavramlar, Ali Ünal, Kırk Ambarlar y.455-459
12. İbâdetlerde Şekil ve Mana İlişkisi, Ruhi Özcan, Ravza Y. s. 23-64
13. Dört Rükûn (Namaz, Zekât, Oruç, Hac), Ebul Hasen En-Nedvi, İslâmî Neş. s. 9-101
14. İbâdet mi Ayin mi? Mustafa Karataş, Dersaadet Y. s. 65-107
15. İbadet, Yaşar İşcan, Diyanet İşleri Başkanlığı Y.
16. Hak Yolda Yürürken (Davet İçin Yol Azığı), Mustafa Meşhur, Fecr Y. s. 85-93
17. Akaid ve Şeriat, Mahmud Şeltut, Yöneliş Y. s. 186-204
18. Kur'an'da Mü'minlerin Özellikleri, Beşir İslâmoğlu, Pınar Y. s. 105-108
19. Emanet ve Ehliyet, Yusuf Kerimoğlu, Ölçü Y. c. 1 s. 191-193
20. İlmihal İSAM Y. c.1 s. 219-223
21. Yeni İslâm İlmihali, Süleyman Ateş, Yeni Ufuklar Y. s. 86-88
22. Akaid ve Şeriat, Mahmut Şeltut, Yöneliş Y. c. 1 s. 185-204
23. Dini Hayâtın Psiko - Sosyal Temelleri, Ali Murat Daryal, İFAV Y. s. 91-116
24. Kur'an ve Sünnete Göre Tevhid ve Akaid, Muhammed Karaca, Ribat Y. s. 185-193
25. Fatiha Sûresi ve Türkçe Namaz, Sait Şimşek, Beyan Y. s. 50-55
26. İslâm Nizamı, Ali Rıza Demircan, Eymen Y. c1, s. 20-29; c. 3, s. 289-294
27. Risale-i Nur'dan Vecizeler, Şaban Döğen, Gençlik Y. s. 360-363
28. Sorularla Tevhid ve Akaid, Mehmet Alptekin, Saff Y. s. 98-100
29. Hadislerle Hz. Peygamber’in Namaz Kılma Şekli, Muhammed Nâsıruddin el-Albânî, Beka Y.
30. Namazda Huşûya Götüren 33 Etken, M. Salih el-Müneccid, Karınca Y.
31. İslâm’da Namazı Terketmenin Hükmü, Muhammed Ebu Said el-Yarbuzi, S. Arabistan
32. Sabah Namazına Nasıl Kalkılır? Cemil Tokpınar, Nesil Y.
33. Namaz Gözaydınlığım, Mehmed Göktaş, İstişare Y.
34. Namaz Duâları ve Sûreleri, Ali Akpınar, Suffe Y. s. 80-81
35. Namaz (Bir Tevhid Eylemi) Abdullah Yıldız, Pınar Y.
36. Namaz (Fert ve Toplum Hayâtındaki Etkileri) Hasan Turabi, Risale Y.
37. Namazın Maddi Manevi Faydaları, Mehmet Bayrak, Abdullah Işıklar Kitabevi
38. Namaz (Hikmeti, Mânâsı ve Kaideleriyle), Abdullah Büyük ve Heyet, Ribat Neşriyat
39. Namazı Dosdoğru Kılmak, Mehmed Şevket Eygi, Bedir Y.
40. Namazın Sırları, Haluk Nurbaki, Damla Y.
41. Namaz Bilinci, İhsan Kebir, Denge Y.
42. Namaz, İzzetullah Radmeneş, Endişe Y.
43. Namaz, M. Zahid Kotku, Seha Neşriyat
44. Namaz, Nûrullah Abalı, İklim Y.
45. Namaz Dinin Direğidir, Ahmed bin Zeyni Dahlan, Bedir Y.
TEHECCÜD VE NÂFİLE NAMAZ
- 939 -
46. Namaz Konusunda Müslümanlara Uyarı, Muhammed Raşid Halebi, Bedir Y.
47. Namaz Rehberi, İsmail Mutlu, Yeni Asya Gazetesi Neşriyat
48. Namazın Hikmeti, Muhsin Kıraati, Kevser Y.
49. Namaza İlk Adım, Feridun Fazıl Yüceler, Akçağ Y.
50. Namazın Fazileti, Heyet, Ankara Fazilet Y.
51. Namazın Fazileti ve Terk Etmenin Cezası, Yusuf bin İsmail Nebhani, Pamuk Y.
52. Namazla Dirilme, Mustafa Meşhur, Vahdet Y.
53. Namazla Kıyam Etmek, Abdullah Büyük, Suffe Y.
54. Namaz Konusunda Müslümanlara Uyarı, Muhammed Raşid Halebi, Bedir Y.
55. Niçin Namaz, Vehbi Karakaş, Timaş Y.
56. Niçin Namaz Kılıyoruz? M. Ahmed İsami el-Mukaten, Karınca Y.
57. Gençlik ve Namaz, Yusuf Özcan, Türdav A. Ş.
58. Gözümün Nûru Namaz, - Nurs Basım Yayın
59. Ruhu's-Salat ve Tercümesi, Yusuf bin Zeynüddin, Fazilet Neşriyat
60. Ruhun Miracı Namaz, Büşra Cırık, Miraç Y.
61. İslâm'a Göre Namazı Terketmenin Hükmü, Muhammed Fatih, Tevhidi Çekirdek Y.
62. Cemaat, İsmail Çetin, Dilara Y.
63. En Büyük Saadet Kaynağı Namaz, Ekrem Doğanay, Eminelbirliği Y.
64. Ezan, Cami ve Namaz, İsmail Mutlu, Mutlu Y.
65. Hadislerle Peygamberimiz'in Namaz Kılma Şekli, M. Nasıruddin El-Bani, Aksa Y.
66. İbâdet, Yaşar İşcan, D. İ. B. Y.
67. İbâdet, Yusuf El Kardavi,
68. Psikolojik ve Sıhhi Açıdan İbâdet, Abdullah Aymaz, Çağlayan Y.
69. Kur'an'da İbâdet Kavramı, İsmail Karagöz...
70. Kıble Şuuru, Mustafa Çelik, Fütüvvet Y.
71. Kulluk Bilinci, Beşir İslâmoğlu, Denge Y.
72. Kulluk, İmam İbni Teymiyye, İhyâ Y.
73. Türkiye'de Cuma Namazı Sahih midir? Ahmet Yılmaz, Sivas Şura Y./ Furkan Kitabevi

 
Okunma 1185 kez