Cumartesi, 06 Şubat 2021 20:56

SÂLİH AMEL

Yazan
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله ، صلاة وسلام على رسول الله

 

SÂLİH AMEL


- 1061 -
Kavram no 154
Görevlerimiz 31
Ahlâkî Kavramlar 30
Bk. İman; Felâh; Güzellik/Hüsn
SÂLİH AMEL


• Amel ve Amel-i Sâlih (Sâlih Amel) Ne Demektir?
• Amellerde Niyet
• Amellerin Önemi
• Sâlih Amelin Tanımı
• Kur'an-ı Kerim'de Sâlih Amel İfadesi
• İman – Sâlih Amel İlişkisi
• İhlâs – Sâlih Amel İlişkisi
• Sâlih Amel - Hasenât
• Sâlih Amellerin Tamamını Gerçekleştirmek Mümkün mü?
• Fert Açısından Sâlih Amelin Önemi
• Kişinin Durumunu Islah Etmesi / Düzeltmesi
• Sâlih insan Kimdir?
• Sâlih Amelin Sonuçları:
a- Güzel Bir Gelecek ve Mutluluk
b- Güzel Bir Hayat
c-Bol Rızık ve Mağfiret
d- Tevbelerinin Kabul Görmesi
e-Kötülüklerinin Örtülmesi ve İyiliklere Tebdili
f- Sevginin Oluşması
g- İnsanların En Hayırlıları Olmak
h- Dinamizm Kazanmaları
i- Yeryüzüne Vâris Olmaları
k- Cenneti Kazandırması
"İman edip sâlih amel işleyenler için, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! O cennetlerdeki bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildiği vakit, 'bu, bundan önce dünyada bize verilenlerdendir' derler. Ve bu rızık onlara bazı yönlerden dünyadakine benzer olarak verilmiştir. Onlar için cennette tertemiz eşler vardır. Ve onlar orada ebedî kalacaklar." 3904
Amel ve Amel-i Sâlih (Sâlih Amel) Ne Demektir?
Amel-i Sâlih: İyi, güzel, faydalı, sevaba ve Allah'ın rızasına sebep olacak, haram sınırına girmeksizin kişinin iman, iyi bir niyet ve ihlâs ile yapmış olduğu davranışlar. Amel, iş manasına gelir. Sâlih ise, elverişli, yararlı, yarayışlı, kendisi doğru olan, kendini düzelten demektir. Dolayısıyla amel-i sâlih; kişiye âhiret saadetini sağlamaya, Allah'ın rızasını kazanmaya elverişli olan, Allah katında bir
3904] 2/Bakara, 25
- 1062 -
KUR’AN KAVRAMLARI
değer ifade eden davranışlardır.
Amel: İş, vazife, hareket, idare, işlemek, yapmak, davranış, etki, ibâdet, hayırlı iş anlamlarına gelir. Daha ziyade canlıların bir maksatla, bilinçli bir şekilde yaptıkları işe amel denir. Yapılan işte bir gaye ve maksat yoksa buna fiil denir, amel denmez. Amel, niyete, iradeye bağlı olarak yapılan iştir; amel, bilinçli bir aksiyondur. Fakat fiilde bilinç her zaman söz konusu olmayabilir. Kur’ân-ı Kerim'de amel kelimesi çeşitli kalıplarda 350 defa geçmektedir. Amel, iyi (sâlih) ve kötü (seyyi') amel olmak üzere ikiye ayrılır. İnsan yeryüzüne, nasıl davranışlar göstereceği, iyi ve kötü amellerden neler yapacağı belli olsun diye çıkarılmıştır. "Hanginizin daha iyi amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur." 3905; "Şüphesiz ki sizi biraz korku, açlık, mal, can ve ürün eksikliğiyle imtihan edeceğiz. (Ey Muhammed) sabredenleri müjdele!"3906 İslâm'da bir iyiliğin ve sâlih amelin dünya ve âhirette ecir ve sevap kaynağı olması için bu ameli işleyen kimsenin imanlı olması şarttır. Bu konuda iman ön şarttır.
İmanı kuvvetlendiren, sağlamlaştıran, onu çepeçevre sararak koruyan sâlih amellerdir. Kur’ân-ı Kerim’de sâlih amel anlamında “sâlih” kelimesi ve çoğulu, toplam 132 yerde geçer. Amel-i sâlih, Kur’ân-ı Kerim'de doksan küsur yerde doğrudan doğruya veya dolaylı olarak emredilmiştir. Sâlih amelden söz eden âyetler genellikle önce imana değinerek başlarlar. Bunların hep "iman edip sâlih amel işleyenler..." şeklinde oldukları görülmektedir. Bu da iman ile amelin, bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu ortaya koyar. İman olmadan güzel davranışların hiçbir önemi olmadığı gibi, sâlih amel olmadan da kuru bir imanın tadı yoktur. 3907
Allah ve Rasûl'üne iman etmenin, çok geniş anlamda, sâlih amelden sayıldığını görmekteyiz. Nitekim bir hadiste Hz. Peygamber'e “hangi amel efdaldir?” diye sorulmuş, o da: "Allah ve Rasûl'üne iman etmektir" buyurmuştur.3908 İman kavramında olduğu gibi, takva, şükür, sabır gibi diğer kalbî fiilleri de sâlih amel içerisinde mütalaa etmek mümkündür. Meselâ şükür, kalp amellerindendir ve kalp amelleri de, âzâların amellerinden daha şereflidir. Bundan dolayı Allah'ı zikretmek, en faziletli amellerden sayılmıştır. Fiilleri, kalbî ve bedenî, yani organlara ait olmak üzere iki kısma ayırmak mümkündür. Buradan hareketle, müfessirler, sâlih ameli çeşitli kısımlara ayırmaktadırlar. Fahreddin Râzi, kulun amelini üç kısma ayırmakta ve bunları da:
Kalbin ameli, kulun fikri, inancı ve tasdiki,
Dilin ameli, kulun zikri ve şehadeti,
Âzâların ameli, kulun tâaati ve ibâdeti şeklinde sıralamaktadır.
Elmalılı da, bir yerde sâlih ameli, kalbî, bedenî ve mâlî olmak üzere üçe ayırırken, başka bir yerde ise, sâlih amelin iki kısım olduğunu, bunlardan birinin bedenî ibâdetler gibi, mükellefin öncelikle kendi salahına yarayan ameller; diğerinin de, zekât ve sadaka gibi başkalarına faydalı olan ameller olduğunu kaydeder. Sâlih amelleri, kalbî ve bedenî olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Bedenî olan
3905] 67/Mülk, 2
3906] 2/Bakara, 155
3907] Şamil İslâm Ansiklopedisi, Şamil Y. c. 1, s. 128
3908] Buhâri, İman 18
SÂLİH AMEL
- 1063 -
da, namaz gibi sadece bedeni ve kişiyi ilgilendiren; zekât gibi hem ferdi ve hem de toplumu ilgilendiren mâlî olmak üzere ikiye ayrılır.
Amellerde Niyet
Niyet, kasdetmek, azmetmek anlamlarına gelmekte olup, kalbin, şimdiki halde veya gelecekte, bir faydayı celb veya bir zararı def için, maksada uygun gördüğü şeye yönelmesinden ibarettir şeklinde formüle edildiği gibi, çok geniş anlamda, gerçekleştirilmesi ve sakındırılması eşit olan muayyen bir şeye doğru, iradenin meydana geldiği bir harekettir şeklinde de tanımı yapılmaktadır. Ayrıca, Allah'ın rızasını kazanmak veya bir hikmete imtisal için, iradeyi bir fiile yönlendirme, tahsis etme diye de tarif edilmektedir. Gazali ise, niyeti: "şu anda veya gelecekte faydalı olduğunu anladığı şeye gönlün meyli ve yönelmesidir" şeklinde tarif ederek, "gönlün temayülü olmadan kuru bir irade ile bir şey meydana getirmek mümkün değildir" şeklindeki açıklaması da, niyette kalbin önemine dikkat çekmekte ve ayrıca, irade ile niyet arasındaki bağı vurgulamaktadır. Çünkü mesuliyet, niyet ve buna bağlı olarak da işi irâdî olarak yapmaktır. "Ameller ancak niyetlere göredir."3909; "Ameller, ancak niyete göre değerlendirilir. Kimin hicreti, Allah ve Rasûl'üne ise, onun hicreti Allah ve Rasûlünedir. Kimin de hicreti, nail olacağı bir dünya veya nikâh edeceği bir kadın ise, onun hicreti de onadır." 3910
Ameller, niyetlerle değer kazanmakta ve şekillenmektedir. Çünkü amellerin direği niyettir ve bir amel, hayırlı olması için niyete muhtaçtır. Aynı şekilde, amellerin bâki kalması, sâlih olması, Allah rızasına bağlanırken; sâlih amellerde niyetin şart olduğu da açıktır. Muaz bin Cebel'in, sâlih amelde, ilim, niyet, sabır ve ihlâsın bulunması gerektiği kanaatinde olduğu rivâyet edilmektedir. Bu rivâyette zikredilen hususlar, birbirine bağlı kavramlardır. İlim, dünya ve âhiret ile ilgili şeyleri, akıl ile alakalı gerçekleri bilmektir. İlim, yapılacak olan işleri bilerek yapmayı sağlayacaktır. Sonra da niyet gelir. Niyeti ilim ve amel desteklemektedir. Ancak ilim önce gelir. Zira ilim asıldır. Amel ise, ilme tâbidir ve ilmin dalı ve meyvesidir. Daha sonra da sabır gelmektedir ki, bu da meşakkat, güçlük ve belalara karşı tahammül etmektir. İşte bunların neticesinde ihlâs ortaya çıkmaktadır.
Niyetin önemi, şu misalde daha belirgin bir şekilde görülmektedir: Bir kimse öğle vaktinde, güneşin karşısında, alnını secdeye koysa ve yaptığı bu secde ile Allah'a ibâdeti kasdetse, bu hareket İslâm'ın tasvip ettiği bir davranış olur. Fakat bu secdesi ile güneşe tapmayı kasdetse, bu da küfür olur.3911 Bu misal bize, "ameller niyetlere göredir" prensibinden hareketle, niyet gerçeğini en güzel bir şekilde anlatır. Nitekim Hz. Peygamber'in: "Allah, sizin ceset ve sûretlerinize değil; kalplerinize ve amellerinize bakar" 3912 hadisi de ayrıca niyet gerçeğini beyan etmektedir.
Amellere kıymet kazandıran niyettir. Bir amelin sâlih olup olmaması niyete bağlıdır. Hz. Ömer'in: "Amellerin efdal olanı, Allah'ın farzlarını eda, haramlardan kaçınmak ve Allah katında sadık niyettir."3913 şeklindeki ifadesinde de görüldüğü gibi niyet esastır. Bununla birlikte, ilim ve amel de niyette gözetilen unsurlardır.
3909] Buhâri, Bed'ü'l-Vahy 1; Müslim, İmâre 155
3910] Müslim, İmâre 155; Buhâri, İman 41
3911] Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, 9/25
3912] Müslim, Birr ve Sıla 10; İbn Mâce, Zühd 9
3913] Gazâli, İhyâ-i Ulûmi’d-Din, 4/362
- 1064 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Ayrıca saadete de, ilim ve amelle erişilebileceği bir gerçektir. Çünkü hayır, saadet, kemal ve salah, faydalı ilim ve sâlih amelle mümkündür ki, bunlar da niyeti destekleyen unsurlardır.
Amellerin Önemi
Ameller, iyi (sâlih) ve kötü olmak üzere ikiye ayrılmakta olup, sâlih amelin zıddı olarak kötü amel zikredilmektedir. Mü'minlerin kurtuluşlarının iman ve sâlih amel sayesinde olacağı Kur'an'da ısrarla ifade edilmektedir.3914 Bununla birlikte, namaz kılıp, kendilerine rızık olarak verilenden infak ettikleri, hem kendi peygamberlerine ve hem de diğer peygamberlere ve getirdiklerine inandıkları,3915 oruç tuttukları,3916 Allah anıldığı zaman yüreklerinin ürperip Allah'ın âyetleri okunduğunda da imanlarının arttığı,3917 kısaca namazlarında huşu içerisinde olmaktan, boş şeylerden yüz çevirmekten tutun da, ırzlarını korumaya, sözlerinde durmaya varıncaya kadar3918 bütün ahlakî özelliklere sahip oldukları belirtilmektedir. Bu özelliklere sahip mü'minlerin Firdevs cennetlerine varis olacakları zikredilir.3919 Buna mukabil, kötü amel işleyenlerin cehennemlik oldukları da vurgulanır. 3920
Böylece inanç açısından iki zıt kutupta olan insanlardan hangisinin daha rahat olacağı, ruh enginliği kazanacağı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Zira sâlih amel, kişiyi Mevlâ'sına yaklaştırır. Bununla birlikte insan, sâlih amellerle, önce kendisini düzeltir, sonra da başkalarının salâhına çalışır. Kişinin kendini düzeltmesi asıldır, başkasının düzelmesine çalışması ise ikinci derecededir. Başkasını ıslah, salâh nisabının zekâtıdır. Kendisi sâlih olmayan, başkasını nasıl ıslah edebilir, ağaç doğrulmadan gölge nasıl doğrulabilir, doğru olabilir?
Dengeli bir hayat sürdürebilmek için, insan ruhu, sadece nazarî hakikatlerle beslenemez. Bilmeye ve inanmaya olan ihtiyacından başka, ister şahsî davranışlarında, isterse Allah veya insanlarla olan münasebetlerinde olsun, insan, hareketlerini devamlı bir şekilde tanzim edecek amelî kurallara muhtaçtır. Bu amelî kurallar, çeşitli şekilleriyle Kur’ân-ı Kerim'de gösterilmektedir. Meselâ, sıkıntı anında Allah'a yapılacak bir yalvarış, bir duâ ve bu duânın da Allah tarafından kabul edileceğini bilmek,3921 insanı son derecek rahatlatabilir ki, bu da sâlih ameldir. Aslında insanda iki kuvve bulunmaktadır. Bunlar, nazarî ve amelî kuvvetler olup, nazarî kuvvenin kemali, insanın Hakk'ı tanımasıyla; amelî kuvvenin kemali ise, onun sadece hayırları işlemekle gerçekleşebileceği kaydedilmektedir. 3922
İnsanda bulunan bu kuvveler, onun, hem maddî ve hem de manevî yönünü işaret etmektedir. Böylece insandan sudur eden fiillerin bilinçli olduğu ve dolayısıyla âyetlerde geçen "iman edenler" kaydı ile insanın Allah'ı bilmesindeki nazarî kuvvesine; "sâlih ameller" kaydı ile de, onun Allah'a kulluk/ ibâdet etme
3914] 28/Kasas, 67
3915] 2/Bakara, 3-4
3916] 2/Bakara, 183
3917] 8/Enfâl, 2
3918] 40/Mü'min, 2-8
3919] 23/Mü'minûn, 9-10
3920] 2/Bakara, 81
3921] 2/Bakara, 47
3922] Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, 12/53
SÂLİH AMEL
- 1065 -
konusundaki amelî gücünün kemaline delâlet etmektedir. Şu halde biz, insanın dinen olumlu sayılabilecek davranışlarının sâlih amel olduğu genel hükmüne varabiliriz.
"İslâmiyet’in çok önemli olan amelî yönü, Kur’ân-ı Kerim'de esaslı ve açık bir şekilde kurtuluş ve ebedî saadete ermenin kaçınılmaz bir şartı olarak zikredilir. Hatta bu amelî yönün Kur'an'da açıkça geçmediği hallerde imanla ilgili olarak daha önce belirtilen esaslar uyarınca sade mü'min tabiriyle bile zımnen ifade edilmiş olduğunu görmek hiç de zor değildir."3923 Çünkü "sâlih amel, Allah'ın bir lütfudur ve nimetine şükreden kullarını buna muvaffak kılar." 3924
Sâlih amelin önemini, İmam Şafii'nin dünyayı büyük bir denize, sâlih amelleri de, bu denizde seyreden gemiye benzetmesinden anlamak mümkündür. Aynı şekilde Gazali'nin: "Ameller, kalp hastalığının ilacıdır. Kalp hastalığı çoğu zaman hissedilmez. Aynası olmayan bir adamın yüzündeki alaca hastalığı gibidir. Zira o, bu hastalığı hissetmez. Ona söylense, bunu doğrulamaz"3925 şeklindeki açıklaması ve benzetmesi de, sâlih amelin önemini ifade etmektedir.
Sâlih amelin önemi, insanı mutluluğa kavuşturmasıyla da anlaşılabilir. İnsanın mutluluğu, Râzi'nin ifadesine göre3926 ya ruhî veya bedenî veyahut da hâricî şeylerle olmaktadır. Rûhî olanı, en mükemmeli, bedenî olanı ortası, harici olanı ise en düşüğüdür. Ruhî mutluluk, kalbin taat ve hizmetle meşgul olmasıyla, harici mutluluk ise aile efradının mutluluğuyla olmaktadır. Aslında Kur’ân-ı Kerim'de ahlakî terimler genellikle tasvîrîdir.
İyinin ne olduğunu mü'minlerin; kötünün ne olduğunu ise kâfirlerin, münafıkların ve şeytanın tasvirlerinden çıkarabiliriz. Kur'an'daki felâh, necât ve hidâyet gibi saadetle ilgili terimler çok kere mü'minlerin vasıflarından sonra zikredilmiştir. Amellerin önemi, insanları mutlu veya mutsuz etmesi, başka bir ifadeyle saadete ve şekavete, bedbahtlığa götürmesiyle bilinebilir. Burada da sâlih amelin, kişiyi mutlu ettiği; kötü amelin de bedbaht ettiği, onu karamsarlığa sürüklediği açıktır.
Sâlih Amelin Tanımı
Sâlih amelin çok çeşitli tarifleri yapılmıştır. Bu tariflerden bazıları genel tarifler olmakla beraber, tahsisli diyebileceğimiz tarifler üzerinde de durulmuştur. İbn Abbas, sâlih ameli genel anlamda farzlardır, namaz kılmak, oruç tutmaktır şeklinde tarif ederken, Hz. Ali, vaktinde tâdil-i erkân ve heyetine riâyet ederek kılınan namazdır şeklinde tanımlamıştır. Bunlar, tahsisli tanımlardır. Katâde, sâlih ameli imana dâhil olan şeyler ve hayır işlemektir diye tanımlar.
Müfessirler, daha ziyade umumi tarifler üzerinde durmaktadırlar. Sâlih amelin, Allah ve Rasûl'ünü tasdik etmek, emrettiklerini yapıp nehyettiklerinden kaçmak, Allah'a itaat etmek ve yasakladıklarından kaçmak şeklinde tanımlar yapıldığı gibi, üzerine sevap terettüp eden tüm doğru ameller; Allah'ın rızası istenilen şey; akıl, kitap ve sünnetteki delillerle yapılan her doğru iş; Allah'ın
3923] Abdullah Draz, Kur'an'ın Anlaşılmasına Doğru, s. 91
3924] Seyyid Kutub, Fi Zılâli’l Kur’an, Hikmet Y., c. 11, s. 137
3925] Gazali, İhyâ-i Ulûmi’d Din, c. 4, s. 138
3926] Fahreddin Râzi, Tefsir-i Kebir, 28/20
- 1066 -
KUR’AN KAVRAMLARI
emrettiği tâatleri işlemek şeklinde de tanımlar yapılmaktadır. Ahmed Hamdi Akseki: "Sâlih amele gelince, o da, akl-ı selimin (sağduyu), insan fıtratı ve tabiatının reddetmediği birtakım hayırlı amellerdir ki, insanın kendisine, ailesine, toplumuna ve bütün insanlara, faydalı ve onların menfaatine olan şeylerle bağdaşan iyi ve güzel işlerlerle davranışlardır"3927 şeklinde tarif etmektedir.
Elmalılı, sâlihât, sâliha'nın çoğuludur. Sâlih, aslında iyi, faydalı, aklen ve naklen müstakim/dosdoğru, hayırlı manasına vasıftır; kalbî, bedenî ve mâlî olmak üzere üç kısmı vardır diye sâlihâtı tarif ettikten sonra, sâlih ameli de şöyle tanımlamaktadır: "Amel-i sâlihe gelince, bu da, Allah'a ve âhirete imanın muktezasına göre ve Allah'ın inzal ve irsal buyurduğu deliller, hükümler ve haberlere ihlâsla ve hüsn-i niyyetle Allah'ın razı olacağı güzel ameller yapmaktır."3928 Sâlih ameli, şöyle de tanımlayabiliriz: "İmanın gereklerini gerektiği şekilde yapmak"; güzel bir ameli güzel bir niyetle ve güzel bir şekilde yapmaktır (tabii, "güzel"in tanımının da güzel olması kaydıyla)."
Görüldüğü gibi, sâlih amelin dar manada tarifleri yapılmasına karşılık; oldukça geniş tanımları da yapılmıştır. Yapılan bütün tariflerde zahiren veya zımnen imanın şart koşulduğu görülmektedir. Zira ister sâlih amelin, sadece farzlardır diye, isterse namaz, oruç gibi tahsisli tarifi yapılsın; iman etmek şarttır ve zaten bu amellerin de iman olmadan yapılması düşünülemez. Yapılan bu tarifler içinde Elmalılı'nın yaptığı tarifin efradını câmi, ağyarını mâni bir tanım olduğunu söyleyebiliriz. Zira bu tarifte, Allah'a ve âhirete iman şart koşulduğu gibi, bu imanın gerektirdiği şekilde hareket edilmesi de vurgulanmaktadır. Bununla birlikte, sâlih amelde bulunması gereken ihlâs ve niyet de belirtilmektedir. Bütün bunların yanında, Allah'ın razı olacağı kaydı da ayrıca dikkat çekmektedir. Şu halde, bir amelin sâlih olabilmesi için iman ve bunun gerektirdiği şekilde hareket etmenin esas olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü iman, sâlih amelin düşünce planında olmasını sağlayacaktır ki, sâlih amelde de bu esastır.
Kur’ân-ı Kerim'de Sâlih Amel İfadesi
“İman eden ve sâlih amelleri işleyenleri altlarından ırmaklar akan cennetle müjdele!” 3929
“İman eden ve sâlih amelleri işleyenlere gelince, imanlarından dolayı Rableri onları altlarından ırmaklar akan nimet cennetlerine iletir.” 3930
Kur'an'da "iman eden ve sâlih amel işleyenler" ifadesi 58 defa geçmektedir. Kur’an’da sâlih amel kavramı çeşitli kalıplarda geçmektedir. 3 yerde emir sigası ile geçer:
“Kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, sâlih amel işlesin ve Rabbine ibâdette hiç kimseyi ortak etmesin.”3931; “Sâlih ameller işleyin.” 3932
Kur’an’da daha ziyade “iman eden ve sâlih amel işleyen(ler)” şeklindeki ifadelerde geçen “sâlih” veya “sâlihât” lafızları mutlak olarak zikredilmektedir. Bundan
3927] Ahmed Hamdi Akseki, Ahlak İlmi ve İslâm Ahlâkı, s. 18
3928] Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Y., c. 1, s.274; c.3, s. 1740
3929] 2/Bakara, 25
3930] 10/Yûnus, 9
3931] 18/Kehf, 110
3932] 23/Mü’minûn, 51; 34/Sebe’, 11
SÂLİH AMEL
- 1067 -
dolayı, sıla-i rahim, Allah yolunda infak etmek, fert ve topluma faydalı olacak her türlü hayır, adalet, takva gibi, ister bedenî ve isterse kalbî davranış olsun, aklımıza gelebilecek bütün iyi ve güzel davranışlar sâlih amel olarak sıralanmaktadır. Bununla birlikte “sâlih amel işleyenler” ifadesi, sadece namaz ve zekât gibi dinin erkânından olan amellere ait olmayıp; usûl, füru, farz, nâfile ibâdet, muamelat, Allah rızasına muvafık ve salâha hizmet eden, hayra yarayan bütün faydalı amelleri içerisine almaktadır.
Mukayyed olarak geçmesi: Kur’an’da sâlih amelden bahseden âyetlerden bazıları da takyid edilmiştir. Nitekim Bakara sûresinin 82-83. âyetlerinde böyle bir durumun olduğuna işaret eden İzutsu, şöyle demektedir: “Allah’ın İsrailliler ile ahdi olarak verilen bu âyet, sâlihâtın özlü bir tanımı gibi ele alınabilir. Söz konusu âyet, şu beş unsuru sıralamaktadır: Allah’tan başkasına kulluk etmemek, ana-baba, yakın akraba, yetim ve miskinler ile ihtiyaç sahiplerine karşı iyilik (yani sıcak kanlı ve lütufkâr olmak, ihsan etmek), herkese güzel konuşmak, namazı kılmak, zekâtı ödemek.” 3933
Kur’ân-ı Kerim’de sâlih ve sâlihât kelimelerinin geçtiği âyetlerin bazılarında, sâlih amel ifadesinden hemen sonra, sâlih ameller açıklanmaktadır. Böylece, mutlak olarak zikredilen sâlih veya sâlihât lafzı, takyid edilmektedir. Nitekim; “İman edip sâlih amelleri işleyenler, namazı kılan, zekâtı verenlere gelince, onlara Rableri katında mükâfat vardır.”3934 âyetinde durum böyledir. Zira bu âyette zikredilen namaz, zekât birer sâlih amel olup, bunların sâlih amellere dâhil olduklarında hiçbir ihtilaf yoktur. Âyette özellikle namaz ve zekâtın zikredilmesi ise, bu iki ibâdetin fazilet ve önemine dikkat çekmek içindir. Bu duruma işaret eden müfessirler, bu ibâdetlerden namazın bedenle yapılanların en büyüğü; zekâtın ise, mal ile yapılanların en üstünü olduğunu beyan etmektedirler. Sâlih lafzının takyid edildiğini şu âyette de görmekteyiz: “Allah yolunda susuzluğa, açlığa uğramaları, kâfirleri kızdıracak bir yeri işgal etmeleri ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları yoktur ki, mutlaka bunlarla kendilerine sâlih bir amel yazılmış olmasın. Allah, muhsinlerin ecrini zayi etmez." 3935
Sâlih amel kavramının âyetlerde, bazen emir sigası, bazen mutlak ve bazen de mukayyed olarak gelmesinin şüphesiz pek çok sebepleri vardır. Emir sigası ile gelmesi, mükelleflerin mutlaka sâlih ameller yapması gerektiğine işaret etmektedir. Nitekim mükelleflerin yerine getirmek mecburiyetinde oldukları sâlih amelleri bunlara örnek gösterebiliriz. Sâlih amelin mukayyed olarak zikredilmesi, âyetlerde zikredilen sâlih amellerin belli başlılarına işaret ettiği gibi, bunların da önemli olduklarını vurgulamaktadır. Nihâyet mutlak olarak gelmesi ise, mükelleflerin sâlih amellerin sadece âyetlerde zikredilenlerden ibaret olduğu fikrine kapılmamalarına işaret etmekte ve İslâm inancına bağlı olarak, insanlığın hayrına yapılacak her türlü güzel, iyi davranışların da sâlih amellerden sayılacağına delâlet etmektedir. Çünkü sâlih ameller, sadece âyetlerde zikredilen namaz, oruç, hac, anne ve babaya güzel davranma vs. gibi hareketlerden ibaret olmayıp, bunların dışındaki iyi davranışlar da sâlih amellerdendir. Âyetlerin emir sigası, mutlak ve mukayyed şeklinde gelişleri, mükelleflerin bir an bile olsa, güzel
3933] Toshihiko İzutsu, Kur’an’da Dinî ve Ahlâkî Kavramlar, Pınar Y., s. 270
3934] 2/Bakara, 277
3935] 9/Tevbe, 120
- 1068 -
KUR’AN KAVRAMLARI
davranışlardan uzak kalmamalarını temin içindir.
“Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama bâki kalacak sâlih ameller, sevap olarak da, amel olarak da, Rabbinin katında daha hayırlıdır.”3936; “Ne mallarınız, ne de evlatlarınız size huzurumuzda bir yakınlık sağlamaz. Ancak iman eden ve sâlih ameller işleyenler müstesna. Onlara yaptıklarının fazlasıyla kat kat mükâfat vardır. Ve onlar oralarda güven içindedirler.”3937 Bu âyetlerden anlaşıldığına göre, iman ve buna bağlı olarak yapılacak sâlih ameller, bâki kalacak olan amellerdir. Bu ameller de akla gelebilecek her türlü hayır, birr, ma’ruf, ihsan gibi hususlardır. Kur’ân-ı Kerim’de, gerek takva, sabır gibi kalbî, gerek namaz gibi bedenî ve gerekse zekât gibi mâlî her türlü davranış birer sâlih ameldir.
İman – Sâlih Amel İlişkisi
Âyetlerde, iman ile sâlih amel genellikle beraberce zikredilmekte olup, bu şekildeki âyetler oldukça fazladır. Hatta İzutsu’nun tesbitine göre, iman ve sâlih kelimeleri birbirlerine var olacak en kuvvetli semantik bağ ile bağlı olup, neredeyse ayrılması imkânsız bir şekilde birbirleriyle girift haldedirler.3938 İman ve sâlih amel ifadesi, Kur’ân-ı Kerim’de 52 defa beraberce zikredilmektedir.
Genellikle âyetlerde “İman eden ve sâlih amel işleyenler” şeklinde geçen “iman” ve “sâlih amel” lafızları, bazı âyetlerde “Kim iman ederek sâlih amellerden işlerse...”3939 veya “Erkek ve kadından her kim iman ederek sâlih amellerden işlerse...”3940 şeklinde şartlı geçmektedir. Şartlı ifade biraz farklı olarak şu âyetlerde de geçmektedir: “Kim de O’na sâlih amelleri işlemiş bir mü’min olarak gelirse, işte onlar için de yüksek dereceler vardır.”3941 “Rabbine kavuşmayı uman kimse, sâlih amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın.” 3942
“...Kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder, sâlih amel işlerse, elbette onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” 3943
İman olmadan, sâlih amelin kişiyi kurtaracağını söylemek son derece yanlıştır. Zira, amelin, imansız kabul edilemeyeceği açıktır. Bunun yanında sâlih amelin mutlaka dayanması gereken köklü bir dayanağı olması gerekir ki, bu da, imandır. Âyette “iman etmiş olarak” ifadesinin yer alması gösteriyor ki, iman olmadan, sâlih amelin bir faydası olmamaktadır. Hatta bir amelin, sâlih olabilmesi için, imana bağlı olarak yapılması gerekmektedir. İmanın, hem dünyevî, hem de uhrevî boyutta olduğu düşünülünce, bir fiilin sâlih amel olabilmesi için her şeyden önce imana dayanması gerektiği daha iyi kavranır. İmandan kaynaklanmayan bir amelin kabul edilmemesi kadar tabii ve mantıkî bir şey olmaz. Malum bir gaye ve muayyen bir düşünceden doğan sâlih bir amel, ancak, Allah'a iman sayesinde zuhur imkânı bulabilir. Başka bir ifade ile amel, imandan akan bir nurdur. Zaten âyetlerde, imanın, sâlih amelden önce gelmesinde, sâlih amelin,
3936] 18/Kehf, 46
3937] 34/Sebe’, 37
3938] T. İzutsu, a.g.e. s. 269
3939] 20/Tâhâ, 112; 21/Enbiyâ, 94
3940] 4/Nisâ, 124
3941] 20/Tâhâ, 75
3942] 18/Kehf, 110
3943] 2/Bakara, 62; 5/Mâide, 69
SÂLİH AMEL
- 1069 -
imandan doğup neşv ü nemâ bulduğuna işaret vardır. Zira iman, sahibini hayra ulaştırır, şerden korur ve sâlih amel, imanla itibar kazanır.
Kur’ân-ı Kerim’de yetmiş âyette iman ile sâlih amel beraberce zikredilmektedir. İman ile sâlih amel arasında kuvvetli bir semantik bağ olup, birbirlerinden ayrılması imkânsızdır. Gölge, nasıl bedeni takip ederse, aynı şekilde sâlih amel de imanı takip etmektedir. Nerede iman varsa, orada sâlih amel de olmalıdır. Öyle ki, birinci ikinci ile veya ikinci birinci ile tarif edilse, doğru kabul edilebilir. Çünkü iman, ıslahın en faziletlisidir. Amellerin en üstünü ise sâlih olanıdır. İman ve sâlih amel ifadelerinin beraberce zikredildiği âyetlerde, insanın ebedî kurtuluşa ermesi genelde iman ve sâlih ameli beraberce yapmasına bağlanmaktadır. Sâlih amel olmadan, yalnız kuru bir imanın kişiyi ebedî saadete kavuşturacağı pek mümkün görülmemektedir. Amel, imanı ayakta tutacak bir rükûn olarak imana dâhil değildir. Dolayısıyla amelin yokluğu ile kişinin, dünyada kâfir oluşuna ve imandan çıkışına; âhirette ise devamlı azap olunacağına ve cehennemde ebedî kalacağına hükmedilebilsin. Yine amel, imanın ayrılmaz bir parçası olarak imanın dışında da değildir. Dolayısıyla amelin yokluğu ile kişi, bu dünyada kınanmayı hak etmeyeceğine; âhirette ise ıkap ve azabı gerektirmeyeceğine hükmedilebilsin.
O halde sâlih amel ile iman arasında önemli bir bağ vardır. Çünkü Allah, kendisine kavuşmanın sâlih amel işlemede ve yapılacak ibâdette hiç kimseyi kendisine ortak koşmamada olduğunu bildirmektedir.3944 Yine kötülüklerin keffâreti ve kişinin en güzel şekilde mükâfatlandırılması, iman ve sâlih amelleri işlemeye bağlanmaktadır.3945 Sâlih amel, imanın semeresidir. Sâlih amel işleyenin ne zulümden, ne de hakkının çiğnenmesinden korkmayacağı,3946 yaptıklarına karşılık kat kat fazlasıyla mükâfat verileceği,3947 cennetlerin vaad edilmesi3948 gibi daha pek çok hususlar âyetlerde belirtilmektedir.
Bütün bu ve benzeri âyetler, iman ile sâlih amel arasında kuvvetli bir ilişkinin varlığını göstermektedir. Aslında iman lafzı müşterek bir lafızdır. Gazali bu konuda şunları söyler: İman lafzı, üç mânâ arasında müşterektir. Zira iman kelimesinden, bazen yakınî delillere dayanan tasdik, bazen herhangi bir şüphe bulunmamak şartıyla taklid elde edilen inanç kastedildiği gibi, bazen de bu isim, tasdikin bir gereği olarak, kendisiyle beraber amelin de bulunduğu bir inanca verilir.3949 Görüldüğü gibi aslında iman lafzının içerisinde amel de bulunmaktadır. Bu da gösteriyor ki, iman denilince akla amel de gelmelidir. İnsan, amele devam etmesi sebebiyle, kendi inancına karşı bir yakınlık duyar ve bununla da huzur ve güveni artar. Bundan dolayı, kendi inancına uygun olarak uzun zaman amel işlemeyen bir kimsenin, bu inancını değiştirmek veya bu konuda kendisini şüpheye düşürmek isteyen bir kimsenin, amele devamı uzun olmayanınkinden daha zor olur.3950 insan inandığı gibi yaşamıyorsa, yaşadığı gibi inanmaya başlar.
3944] 18/Kehf, 110
3945] 29/Ankebut, 7
3946] 20/Tâhâ, 212
3947] 34/Sebe’, 37
3948] 2/Bakara, 82
3949] Gazâli, İtikadda Orta Yol, s. 167-168
3950] Gazâli, a.g.e. s. 169-170
- 1070 -
KUR’AN KAVRAMLARI
İman ile sâlih amel arasındaki ilişkiyi İbn Teymiye daha net bir şekilde ortaya koymaktadır. Ona göre, sâlih amelin imanla ilişkisi, ya dudakla dilin ilişkisi gibi veya kalbin bedenle olan irtibatı veyahut da bir buğday danesinin bütünlüğü gibidir. Zira konuşmak, dudak ve dil ile olur. Kalpsiz bir beden düşünülemez. Aynı şekilde danenin içi ve dışı vardır, özellikleri ayrı olduğu halde iki dane denilmez. 3951
Sâlih amel, imanı olgunlaştırma ve tamamlama özelliğine sahip olmasının yanında, imanın semeresi ve sıhhatidir de. Zaten amelsiz imanı olan kişinin, zâhir ve bâtın bütün uzuvlarını kaybedip yaşamaya çalışan bir insana benzetilmesi de iman ile sâlih amel arasındaki ilişkiyi daha belirgin bir hale getirmektedir. Mücerret bir iman, ebedî bir cehennemden kurtuluş ifade etse bile derecelerin yükselmesini ifade etmez. Mü’minin yüksek derecelere ulaşması, ancak iman ve sâlih amelle olur.
“Kim de O’na sâlih ameller işlemiş bir mü’min olarak gelirse, işte onlar için yüksek dereceler vardır.”3952 Âyette zikredilen yüksek derecelere nail olmak, sadece imanla olmayıp, bunun yanında sâlih amellere de bağlanmıştır. Yine aynı şekilde “İman eden ve sâlih amelleri işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlerle müjdele!”3953 anlamındaki âyette de müjde, sadece imana olmayıp, aynı zamanda sâlih amele bağlıdır. Allah, cennetlere girmeyi, iman edip sâlih amelleri işlemeye bağlayarak şöyle buyurmaktadır: “İman eden ve sâlih amelleri işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız.”3954 Amelsiz iman, nefsi tezkiye etmeye yetmeyeceği gibi, vaad edilen mükâfatları da elde etmeye kâfi gelmeyecektir. Kur’ân-ı Kerim, Sâlih amel konusunu çeşitli yönleriyle ele alır.
İhlâs – Sâlih Amel İlişkisi
İhlâs, riyayı terketmek, kalbi karışık şaibelerden saflığa ulaştırmak, ameline Allah’tan başkasını şâhit olarak istememektir. İhlâs, Allah ile kul arasında bulunan bir sırdır; Şeytan onu bilemez ki ifsad etsin. Hevâ ve hevesin rolü yoktur ki ona meyletsin. Bedene göre ruh ne ise, amele göre ihlâs odur. Ruhu olmayan bir beden, cansız bir maddeden ibarettir. İhlâssız amel de hebâ olmuş bir iş gibidir.
İhlâslı davranmak, samimi olmak, gösteriş ve riyadan uzak bir şekilde hareket etmek oldukça zor bir iştir. Kişinin bütün tutum ve davranışlarında ihlâslı olması, hele sâlih amel işlerken ihlâslı davranması daha da zor gibidir. Ancak kişi, bu durumlarda samimi bir şekilde hareket ederse, ameli değer kazanır ve herhalde ameli makbul olur. İhlâs kavramı, Kur’ân-ı Kerim’de 31 defa tekrar edilmektedir.3955 “Ancak tevbe edenler, ıslah olanlar, Allah'a sarılanlar ve dinlerinde Allah için ihlâslı olanlar müstesnadır. Onlar iman edenlerle beraberdir. Allah mü’minlere büyük
3951] İbn Teymiye, Kitabu’l-İman, s. 286
3952] 20/Tâhâ, 75
3953] 2/Bakara, 25
3954] 4/Nisâ, 57
3955] “İhlâs” Kelimesinin Kökü “H-l-s” ve Türevlerinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (31 Yerde): 2/Bakara, 94, 139; 4/Nisâ, 146; 6/En’âm, 139; 7/A’râf, 29, 32; 10/Yûnus, 22; 12/Yûsuf, 24, 54, 80; 15/Hicr, 40; 16/Nahl, 66; 19/Meryem, 51; 29/Ankebût, 65; 31/Lokman, 32; 33/Ahzâb, 50; 37/Sâffât, 40, 74, 128, 160, 169; 38/Sâd, 46, 46, 83; 39/Zümer, 2, 3, 11, 14; 40/Mü’min, 14, 65; 98/Beyyine, 5.
SÂLİH AMEL
- 1071 -
ecir verecektir.”3956 Bu âyette Allah, münafıkların, içinde bulundukları durumdan kurtulmalarını, tevbe, ıslah, Allah'a yönelme, O’na sığınma ve dinde ihlâslı bir şekilde hareket etmeye bağlamaktadır.
İhlâs aynı zamanda dinin esasındandır. “Oysa, kendilerine, dini yalnız Allah'a hâlis kılarak, Allah’ı birleyenler olarak O’na kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur.”3957 anlamındaki âyette zikredilen üç esas, yani dinde ihlâs ile Allah'a ibâdet etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermek doğru dinin esaslarıdır. İhlâslı bir şekilde Allah'a ibâdet etmek, sâlih amel cümlesindendir. Bu özellikleri kendisinde bulunduran mü’minin kalbine hile girmez. Böyle mü’minler, Allah için amelde ihlâslı olmak, devlet adamlarına ve yöneticilere nasihatte bulunmak ve müslümanlarla bir arada olmak3958 isterler. Şu halde kişinin faaliyeti ve samimiyeti, ihlâslı olmasıyla değer kazanır ve böylece amelinin ecrini arttırır. Neticede de derecesi yükselir ve toplumda örnek bir şahıs durumuna gelir. Çünkü ihlâslı bir kişi riyadan arınmış bir şekilde dine hizmet etmeyi kendisine vazife bilen bir insandır. Böylece mü’min kişi “...Ben dinimi yalnız Allah'a hâlis kılarak, O’na kulluk ediyorum.”3959 âyetinin ifade ettiği anlam bütünlüğüne erer.
Sâlih Amel - Hasenât
Farklı formlarda birçok yerde gelen (“amilû’s-sâlihât”, “amelen sâlihan”) “sâlih amel”, Kur’an’ın 23 yıllık iniş sürecinde farklı vurgular kazanır. Vahyin ilk yıllarındaki vurgusu “sorumlu davranış”tır. Bu davranış, Bakara 2’den yola çıkarak “hidâyetten önceki takvâ” diyebileceğimiz sorumluluk bilincine ve ahlâkına dayanır. Erdemlilik ve dürüstlüğü ifade eder. İlerleyen yıllarda vahiy; Allah’ın râzı olup olmadığı, imana yaraşan ve yaraşmayan eylemleri beyan ettikten sonra “sâlih amel” terkibi “Allah’ın râzı olduğu imana uygun davranış” vurgusunu kazanmıştır. İslâm cemaatinin iktidar yıllarını teşkil eden Medine’de ise aynı terkip “sahibini ve başkalarını ıslah edici iyilikler” vurgusuna ulaşmıştır. Aslında bu son vurgu, “sâlihât” kelimesinin aslî vurgusudur ve imkânla orantılı olarak her dönemde sâlih amelin mükemmel bir örneğidir.
Başta iman olmak üzere Allah’a itaat, namaz kılmak ve zekât vermek gibi hukukullah ile ilgili ibâdetler bu yüzden Kur’an tarafından “sâlihât”tan değil; “hasenât”tan sayılmıştır.3960 Fakat hasenât, sosyal amaçları gerçekleşince “sâlihât” vasfını da kazanır. Mâûn sûresi, namaz ibâdeti özelinde, hasenât’ı sâlihât’a tebdil etmenin formülünü sunar.3961 Hasenâtâ bir’e on vaad edilirken (“Kim bir hasene ile (iyilikle) gelirse, ona getirdiğinin on misli/katı vardır.”), 3962 sâlihâta kesintisiz nimet ve cennet vaad edilmektedir. “Men câe bi’l-haseneti felehû aşru emsâlihâ; ve men câe bi’s-seyyieti felâ yüczâ illâ mislehâ vehum lâ yuzlemûn (Kim bir hasene ile (iyilikle) gelirse, ona getirdiğinin on misli/katı vardır. Kim de bir seyyie ile (kötülükle) gelirse o, sadece onun misliyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.)”3963; “İllâllezzîne
3956] 4/Nisâ, 46
3957] 98/Beyyine, 5
3958] Bak. İbn Mâce, Mukaddime 18
3959] 39/Zümer, 14
3960] 11/Hûd, 23 ve 2/Bakara, 277
3961] Krş. 107/Mâûn, 5
3962] 6/En’âm, 160
3963] 6/En’âm, 160
- 1072 -
KUR’AN KAVRAMLARI
âmenû ve amilû’s-sâlihâti felehum ecrun ğayru memnûn (“İman edip sâlih amel amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.)””3964; “İnnellezîne âmenû ve amilû’s-sâlihâti lehum cennâtin tecrî min tahtihâ’l-enhâr, zâlike’l-fevzu’l-kebîr. (“İman edip sâlih ameller işleyenlere ise, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte en büyük kurtuluş odur.)” 3965
Hasenât sahipleri seyyiâtı örtülmekle müjdelenirken, sâlihât sahipleri canlıların en hayırlısı/iyisi olmakla müjdelenir. “İnne’l-hasenâte yuzhibne’s-seyyiât (“…Haseneler (sevaplar, iyilikler) seyyiâtı (günahları, kötülükleri) giderir...)”3966; “İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan feulâike yubeddilullahu seyyiâtihim hasenât [Ancak, tevbe ve iman edip sâlh amel işleyenler başka; Allah onların seyyiâtını (günahlarını, kötülüklerini) hasenâta (sevaplara, iyiliklere) çevirir.]”3967; “İnnellezîne âmenû ve amilû’s-sâlihâti ulâike hum hayru’l-beriyyeh (İman edip sâlih amel işleyenlere gelince, onlar halkın en hayırlısıdır.)”3968 Hz. Peygamber’e nispet edilen “Bir saatlik âdil yönetim, altmış yıllık nâfile ibâdetten hayırlıdır.”3969 hadisi, sâlihât ile hasenât arasındaki büyük farka dair nebevî bir okumadır. 3970 Hasenât sahiplerinin haseneleri, onların günahlarını giderirken; sâlih amel seyyiâtı hasenâta, günahları sevaplara tebdil edip değiştirir. “İnne’l-hasenâte yuzhibne’s-seyyiât (“…Haseneler (sevaplar, iyilikler) seyyiâtı (günahları, kötülükleri) giderir...)”3971; “İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan feulâike yubeddilullahu seyyiâtihim hasenât [Ancak, tevbe ve iman edip sâlih amel işleyenler başka; Allah onların seyyiâtını (günahlarını, kötülüklerini) hasenâta (sevaplara, iyiliklere) çevirir.]” 3972
Sâlih Amellerin Tamamını Gerçekleştirmek Mümkün mü?
Kur’ân-ı Kerim’de sâlih amellerden bahseden âyetlerin bir kısmının mutlak, bir kısmının da mukayyed olduğunu daha önce kaydetmiştik. Bu âyetlerden bazılarında sâlih amel sayılan davranışlar zikredilmektedir. Yine bu âyetlerden bazılarında da “sâlihât” lafzının başında, kısım, parça, bölüm anlamına gelen “min” harf-i cerinin bulunduğu görülmektedir. “Erkek veya kadın, mü’min olarak sâlih amellerden işlerse, işte böyle kimseler cennete girerler ve zerre kadar onlara zulmedilmez."3973; “Kim iman ederek sâlih amellerden işlerse o, zulümden ve hakkının çiğnenmesinden korkmaz.”3974; “Mü’min olarak sâlih amellerden işlerse, çalışması inkâr edilmeyecektir ve biz onu yazmaktayız.” 3975
Bu âyetlerden hareketle diyebiliriz ki, bir mü’minin bütün sâlih amelleri yerine getiremeyeceği açıktır. Nitekim: “İman edip sâlih amelleri işleyenler -ki, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmeyiz- işte onlar cennet halkıdır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.”3976 âyetinden de anlaşılacağı gibi, gücümüzün yettiği oranda sâlih amelleri yerine getirmemiz istenmektedir.
3964] 95/Tîn, 6
3965] 85/Burûc, 11
3966] 11/Hûd, 114
3967] 25/Furkan, 70
3968] 98/Beyyine, 7
3969] Taberânî, el-Kebîr
3970] M. İslamoğlu, Hayat Kitabı Kur’an, Asr Sûresi, 3, s. 1300
3971] 11/Hûd, 114
3972] 25/Furkan, 70
3973] 4/Nisâ, 124
3974] 20/Tâhâ, 112
3975] 21/Enbiyâ, 94
3976] 7/A’râf, 42
SÂLİH AMEL
- 1073 -
Hz. Peygamber, ashâbına güç yetirebilecekleri amelleri işlemelerini emrederdi. Hz. Âişe (r.a.)’nin rivâyet ettiği hadiste bu görülmektedir: “Rasûlullah, ashâbına emrettiği zaman, güçlerinin yeteceği amelleri işlemelerini emrederdi. Ashâb: ‘Yâ Rasûlallah, biz senin gibi değiliz; Allah senin olmuş ve olacak günahlarını bağışlamıştır (biz, senden daha çok ibâdet etmek zorundayız)’ derlerdi de, Rasûlullah kızar ve hatta kızdığı yüzünden belli olurdu. Sonra şöyle derdi: “Sizin en müttakîniz ve Allah’ı en çok bileniniz benim.” 3977
Netice olarak diyebiliriz ki, mükellefin sâlih amellerin hiç birini bırakmaksızın tümünü yerine getirmesi imkânsız ve gücünün dışındadır. Ancak, mü’minin, mümkün mertebe bu konuya ihtimam göstermesi gerekmektedir. Zira âyetlerde sâlih amellerin bir hayli tekrar edilmeleri buna işaret etmektedir. Bu konuda şöyle bir ayrım yapmak gerekmektedir: Sâlih amellerin bir kısmı tüm mükelleflerin yapmak zorunda olduğu farz amellerdir; bir kısmı ise nafilelerdir. Kur’an, farz ve nafile tüm sâlih amelleri eksiksiz istemese de, bu konuda gevşek davranmaları hoş görmemektedir. Aslında ibâdetler/sâlih ameller, ne insanoğlunun kaçınacağı kadar ağır ve çok; ne de onu tembellik ve rehavete sevk edecek kadar basittir.
Fert Açısından Sâlih Amelin Önemi
Kişinin İtikadını Islah Etmesi/Düzeltmesi: Kur’an- ı Kerim’de “sâlih” kavramı ile yine aynı kökten gelen “ıslah” kelimesi, ferdi ilgilendiren yönleri ile ele alındığında görülür ki, bu kavramlarla öncelikle toplumun bireylerinin düzelmesi ve düzeltilmesi hedeflenmektedir. Nitekim: “Biz peygamberleri sadece müjdeleyici olarak gönderiyoruz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse (ıslah ederse), onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”3978 anlamındaki âyet buna işaret etmektedir. Bu düzelme ise, âyetten de anlaşılacağı gibi “iman” sayesinde olacaktır. Âyette belirtilen imanın da, Kur’an’ın istediği tevhid fikrine dayanması, kısaca “Allah’tan başka ilah yoktur” prensibi çerçevesinde olması gerekir.
Bu prensibin içerisinde Allah’ın ölümsüzlüğünü, yaratıcılığını, yüceliğini, ebedîliğini, mutlak birliğini, âdil oluşunu ve merhametini mütalaa etmek mümkündür. Çünkü bütün iyiliklerin ve güzelliklerin aslı, esası ve temeli tevhiddir. Tevhid ise, Allah’ı bir bilmektir. Böylece insan Allah’ın karşısında güçsüzlüğünü kavrar. Böylece insan, İslâm’ın özünün tevhid, tevhidin özünün de Allah’ın birliği, O’nu tek, mutlak, yüce yaratıcı ve her şeyin sahibi ve yöneticisi olarak kabul etmek olduğunda şüphe olmadığını anlar ve O’na yönelerek sadece O’ndan yardım ister ve yine sadece O’na kulluk eder. Çünkü Allah’la fert arasında sağlıklı bir ilişkinin olması gerekmektedir. Bu noktada fert düşünür ki, Allah’tan başka her şey Allah'a bağımlıdır. Allah, bütün kudreti ve yüceliği ile beraber, temelde sonsuz rahmet sahibidir.
Kur’ân-ı Kerim’de “iman eden ve sâlih amel işleyenler” ifadesinin çok geçmesiyle birlikte, sâlih amel olmadan, sadece iman kavramının da çeşitli şekillerde vurgulandığını söyleyebiliriz. Bu âyetlerde ifade edilen tüm iman esasları doğrultusunda fert, inancını düzeltmeli ve bilmeli ki, iman, kokusunu asla içerisinde tutmayan ve kokusu kendiliğinden çevreye yayılan, yayılmadığı zaman yok
3977] Buhâri, İman 13
3978] 6/En’âm, 48
- 1074 -
KUR’AN KAVRAMLARI
olabilen bir çiçeğe benzetilmektedir. Böylece şekillenen saf ve berrak inanca, ferdin itikadının, inancının ıslahı diyebiliriz.
Kişinin Durumunu Islah Etmesi/Düzeltmesi
Islah, bir şeyi iyi ve sâlih kılmak, başlangıçta veya sonradan olabilecek fesadı gidermek, onarmak anlamlarına gelmektedir. Islah kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de toplam 7 yerde zikredilir.3979 Islah, kişinin hem kendisini ve hem de başkalarını düzeltmesi anlamını taşımaktadır. Nitekim “Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar da sonra ardından tevbe eder, kendini ıslah eder, düzeltirse, muhakkak O, bağışlayan ve merhamet edendir.”3980 anlamındaki âyette kişinin kendisini düzeltmesi istenmektedir.
Âyetlerde ferdin hırsızlık yaptıktan sonra hemen tevbe etmesi ve bundan vazgeçip, durumunu düzeltmesi istenmekte, sonra da: “Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, durumunu ıslah eder/düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah, bağışlayan ve merhamet edendir.”3981 buyrulmaktadır. Bunun yanında, fertlerin kendi durumlarını düzeltmelerini belirten âyetlerin3982 yorumlarında, onların kendi durumlarını kontrol etmeleri, hallerini ifsad etmemeleri ve kendilerinde aşırı olan hususların telafisi, amellerinin ıslahı, ahlâklarının düzeltilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine âyetlerde ifade edilen ıslah, sâlih amel işlemek, kötülüklerden el çekmek sûretiyle durumunu düzeltmek, kendi aralarında durumlarını düzeltmek ve Allah’ın kendisinden razı olacağı şekilde sâlih amel işlemek sûretiyle O’na yaklaşmaya çalışmak ve böylece nefsini düzeltmek şeklinde yorumlanmaktadır ki, bütün bunlar aynı zamanda kişinin kendi durumunu nasıl kontrol edebileceğini göstermektedir.
Kişinin hem davranışlarını, hem de içini düzeltmesi, ıslah etmesi gerekir. Bu da ferdin Allah’ı tanıması ve O’nun emir ve yasaklarına uyması ile gerçekleşir. Böylece biz, öncelikle toplumda ferdin kendi durumunu düzeltmesinin asıl olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü kişinin kendini düzeltmesi asıl, başkasını düzeltmesi ise fer’îdir. Başkasını ıslah, sâlih insan olma nisabının zekâtıdır. Kendisi sâlih olmayan, başkasını nasıl ıslah edebilir? Ağaç doğrulmadan gölge nasıl doğrulabilir? Yüzme bilmeyen insan, denizde boğulan başka birini nasıl kurtarabilir? Bununla birlikte, ferdin gerek inancını ve gerekse tutum ve davranışlarını düzeltmesi, onun dünya ve âhirette mutlu olacağının bir göstergesi demektir. Bu şekilde kendilerini düzeltenleri Allah’ın bağışlayacağı ve onlara merhamet edeceği de âyetlerde belirtilmektedir.3983 Islah eden, düzelten anlamındaki muslih kelimesi ve çoğulu Kur’an’da 7 yerde zikredilir. 3984
3979] Islâh Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 7 Yerde): 2/Bakara, 220, 228; 4/Nisâ, 35, 114; 7/A’râf, 56, 85; 11/Hûd, 88.Sulh ve Islah Kelimesinin Türevlerinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 32 Yerde): 2/Bakara, 160, 182, 224; 3/Âl-i İmrân, 89; 4/Nisâ, 16, 128, 128, 128, 129, 146; 5/Mâide, 39; 6/En’âm, 48, 54; 7/A’râf, 35, 142; 8/Enfâl, 1; 10/Yûnus, 81; 13/Ra’d, 23; 16/Nahl, 119; 21/Enbiyâ, 90; 24/Nûr, 5; 26/Şuarâ, 152; 27/Nenml, 48; 33/Ahzâb, 71; 40/Mü’min, 8; 42/Şûrâ, 40; 46/Ahkaf, 15; 47/Muhammed, 2, 5; 49/Huucurât, 9, 9, 10.
3980] 6/En’âm, 54
3981] 5/Mâide, 38-39
3982] 2/Bakara, 160; 3/Âl-i İmran, 89; 4/Nisâ, 46; 16/Nahl, 119)
3983] 3/Âl-i İmran,89; 6/En’âm, 54
3984] Muslih Kelimesi ve Çoğulunun Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 5 Yerde): 2/Bakara, 11, 220; 7/A’râf, 170; 11/Hûd, 117; 28/Kasas, 19.
SÂLİH AMEL
- 1075 -
Sâlih insan Kimdir?
Sâlih, aslında fâsid’in zıddıdır. Fâsid ve müfsid: Yükümlülüğün gerektirdiği hususları yerine getirmeyen; sâlih de: Yükümlülüğün gerektirdiği hususları yerine getiren diye tanımlanmaktadır. Sâlih, inancında ve amelinde doğru olandır şeklinde de tanımlanır. Ayrıca sâlih, Allah’ın kendisi üzerindeki haklarını yerine getiren, Allah'a karşı farzları, kullara karşı da haklarını ödeyen, itikad ve amelinde doğru olan, Allah'a itaat eden ve haramlardan kaçınan, ömrünü Allah'a itaatte, malını da O’nun rızası yolunda sarfeden, dünya ve âhiretini düzeltip kâmil bir insan olan şeklinde de tarif edilmektedir. Fakat yapılan bu tariflerden her biri, sâlih insanın bir yönüne işaret etmektedir. Mevdûdi ise, sâlih insanı, inancında, niyetinde, sözlerinde ve hareketlerinde doğru olan ve hayatının her yönünde doğruluğu benimseyen kimsedir3985 şeklinde tanımlayarak, onun derli toplu bir tarifini vermektedir. Sâlih insanın tarifi, Kur’an’da ehl-i kitap’tan bahseden âyetlerde şöyle tarif edilmektedir: “... Onlardan geceleri secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyanlar vardır. Bunlar Allah'a ve âhiret gününe inanır, iyiliği emreder, kötülükten yasaklar ve hayır işlerine koşarlar. İşte onlar sâlih insanlardır.”3986 Bu âyete göre sâlih insanın özelliklerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1 Allah'a ve âhiret gününe inanmak,
2 Allah’ın âyetlerini okumak,
3 Allah'a secde etmek,
4 İyiliği emredip kötülükten sakındırmak,
5 Hayır işlerine koşmak,
Sâlih amel işlemek.
Kur’ân-ı Kerim'de sâlih insan olmak, mü'minlere ait çok üstün bir özelliktir. Peygamberler bile bu özelliğe sahip olmak için duâ ve temennilerde bulunmuşlar, sâlih insanlardan olmayı arzu etmişlerdir. Hz. İbrahim,3987 Hz. Yusuf3988 ve Hz. Süleyman’ın3989 sâlih insanlardan olmak için Allah'a duâ ettiklerini Kur'an'dan öğreniyoruz. Yine Hz. İbrahim'in "Rabbim, bana sâlihlerden bir çocuk lutfet"3990 diye temenni ve duâda bulunduğu görülmektedir. Peygamberlerin sâlih kullar olduğu zikredilmektedir. 3991
Peygamberlerin sâlih insanlardan olmayı arzu etmelerinin sebebi şudur: Sâlih, Kur'an'da her bakımdan mükemmel bir insan tipi olarak çizilmektedir. Peygamberler ise, insanlar içinde Allah'ın seçtiği insanlar olmaları sebebiyle en mükemmel insanlardır. Dolayısıyla onlar sâlih insanlardan olmaya daha layıktırlar. Kâmil bir sâlih insan, Allah'a isyan etmeyen ve mâsiyeti/günah ve isyanları hatırına getirmeyendir. Hadis-i şeriflerde sâlih amelle ilgili çeşitli açıklamalar yapılır.
3985] Mevdûdi, Tefhimu’l-Kur’an, insan Y., c. 1, s. 307
3986] 3/Âl-i İmran, 114
3987] 26/Şuarâ, 83
3988] 12/Yusuf, 101
3989] 27/Neml, 19
3990] 37/Saffat, 100
3991] 2/Bakara, 130; 21/Enbiyâ, 72; 6/En'âm, 85...
- 1076 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Gerçek anlamda sâlih insan olmak, derecelerin en yükseği, mertebelerin en büyüğü ve makamların en şereflisi demektir. Peygamberlerin hedefleri, yeryüzünü ıslah etmek, fesadı kaldırmaktır. Böylece iyiliğin emredildiği, kötülüğün yasaklandığı ahlâk temellerine dayanan ve Allah'ın hâkimiyetini esas kılan bir toplum düzeni kurmak için başarılı bir tebliğ yapan insanlar, sâlih insan vasfına layık olurlar ki, bunların başında peygamberler ve onların izini takip eden mü'minler gelir.
Peygamberlerin sâlih insan vasıfları yanında, mü'minlerin de sâlih insanlardan olmaları gerektiği Kur'an'da vurgulanmaktadır. "Rabbim, beni yakın bir süreye kadar ertelesen de, sadaka versem, sâlih insanlardan olsam' diyeceği zaman gelmeden önce size verdiğimiz rızıklardan infak edin."3992 Sâlih insanlardan olma arzusu sadece peygamberler ve mü'minlerde olmayıp, diğer insanların da istedikleri bir vasıf olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber'e kâfir ve münafıklarla mücadele etmesi gerektiğini bildiren âyetlerden sonra şöyle buyrulmaktadır: "Onlardan kimi de: 'Eğer Allah, lütuf ve kereminden bize verirse, elbette sadaka vereceğiz ve sâlih insanlardan olacağız' diye Allah'a and içtiler." 3993
Sâlih insanlardan olmanın en önemli özelliği, Allah tarafından dost edinilmiş olmak3994 ve peygamberler, sıddıklar ve şehidlerle beraber olma gerçeğidir.3995 Sâlih insanlardan olmanın temel şartı ise, iman ve sâlih amel işlemektir. "İman eden ve sâlih amel işleyenleri, sâlih insanlar arasına sokarız."3996 Bunun yanında Allah'a ve Rasûl'üne itaat etmek gerekmektedir.3997 Sâlih insanların derecelerine ulaşmak için, sarp ve dik yokuşları aşmak, canlı bir Kur'an olmaya gayret etmek lazımdır.
Sâlih Amelin Sonuçları
a- Güzel Bir Gelecek ve Mutluluk
Kur’ân-ı Kerim’de, iman edip sâlih amel işleyenleri güzel bir gelecek ve mutluluğun beklediği ifade edilerek şöyle buyrulmaktadır: “İman eden ve sâlih amel işleyenler için güzel bir gelecek ve mutluluk (tûbâ) vardır.”3998 Âyette ifade edilen güzel bir gelecek ve mutluluğun, iman edip sâlih amel işleyenlerin olacağı belirtilmektedir. Çünkü iman etmek ve bu imanın gerektirdiği şekilde güzel davranışlarda bulunmak, helâl ve haram kavramlarını en ince noktasına kadar düşünüp, bu doğrultuda hareket etmek, mü’min için umulan, ama oldukça da zor başarılan davranışlardandır. İşte kim bunları yerine getirirse, Allah böylelerine mutluluk ve güzel gelecek vaad etmektedir ki, Allah’ın verdiği sözden dönmeyeceği açık bir şekilde beyan edilerek şöyle buyrulmaktadır: “Bu, Allah’ın vadidir. Allah, vadinden caymaz.”3999 Ra’d sûresi 29. âyette geçen “tûbâ” kelimesinin, nimet, gıpta etmek, sevinç ve göz aydınlığı, güzellik, hayır, keramet, cennet, cennette bir ağaç anlamlarına geldiği rivâyet edilmektedir.
3992] 63/Münafıkun, 10
3993] 9/Tevbe, 75
3994] 7/A'râf, 196
3995] 4/Nisâ, 69
3996] 29/Ankebut, 9
3997] 4/Nisâ, 69
3998] 13/Ra’d, 29
3999] 39/Zümer, 20
SÂLİH AMEL
- 1077 -
b- Güzel Bir Hayat
Kur’ân-ı Kerim’de ister kadın, isterse erkek olsun, mü’min olarak sâlih amel işleyene güzel bir hayat vaad edilmekte ve şöyle buyrulmaktadır: “İman etmiş olarak, kadın – erkek kim sâlih amel işlerse ona güzel bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.”4000 Âyette ifade edilen güzel bir hayatın bu dünyada mı, yoksa âhirette mi olacağı konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. İbn Abbas ve Dahhâk’e göre vaad edilen bu hayat, bu dünyada; Katâde, Mücahid ve İbn Zeyd’e göre âhirette ve Süddî’ye göre de kabirde olacaktır.4001 “Güzel bir hayat”la ne kast edildiği konusunda da çeşitli görüşler vardır. Kurtubi, bunları helal rızık, kanaat, Allah’ın rızasını kazandıran tâatleri yapmak, saâdet, cennetteki hayat şeklinde sıralar.
Âhiret hayatı, ebedî saadet ve mutluluğu ifade etmekle beraber, sâlih bir mü’min, sâlih ameliyle ve şahsiyetli bir kişiliği ile bu dünyada da mutlu bir hayat sürebilir. Çünkü davranışlarında samimi, doğru, âdil ve temiz olanlar, diğer insanlara oranla bu dünyada da çok daha iyi bir hayat yaşarlar. Çünkü onlar, kusursuz kişilikleriyle, bu özelliklere sahip olmayanların görmediği saygı, şeref ve güven içinde yaşarlar. Başarı kazanmak için kötü yollar deneyenlerin elde edemediği temiz ve göze çarpan bir başarı kazanırlar. Dünya hayatındaki güzel yaşayış, âhiretteki mükâfatı eksiltmez, onların zevaline yol açmaz. Bahşedilecek güzel bir hayatın, sadece âhirete tahsis edilmeyeceği kanaatindeyiz. Çünkü mü’min, sâlih amelle, kendisi ve çevresiyle hoş bir atmosfer içinde yaşama imkânını bulabilir. Fakat önemli olan bu yaşantıyı kendisine sağlayacak iman ve bu imanın gerektirdiği sâlih ameli işlemektir. Kadın olsun, erkek olsun bu güzel hayata ulaşabilmek için insanların Allah'a iman etmekle beraber, Allah’ın kitabına ve rasulünün sünnetine tâbi olarak sâlih ameller işlemeleri gerekmektedir.
c- Bol Rızık ve Mağfiret
Kur’ân-ı Kerim’de, iman eden ve sâlih amel işleyenlerin bağışlanıp bol ve güzel bir rızıkla rızıklandırılacağı belirtilmekte ve şöyle buyrulmaktadır: “(Allah,) iman eden ve sâlih amel işleyenleri mükâfatlandıracaktır. Onlar için mağfiret ve güzel bir rızık vardır.”4002 Âyette geçen mağfiret, imanın mükâfatı; rızk-ı kerîm ise, sâlih amelin ödülüdür. Başka bir âyette ise: “İman eden ve sâlih amel işleyenlere mağfiret ve bol rızık vardır.”4003 buyrularak, bunlara nail olmak için iman ve amel-i sâlihin gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Bazı âyetlerde ise, iman eden ve sâlih amel işleyenlerin, büyük mükâfatla birlikte mağfiret edilecekleri belirtilmektedir. 4004
Bütün bu âyetler, iman eden ve bu inancına bağlı olarak sâlih amel işleyenlerin affedileceğini, bunlarla da kalmayıp gerek bu dünyada ve gerekse âhirette yaptıklarının karşılıklarını göreceklerini göstermektedir. Çünkü Allah, ğafur ve rahimdir. Nitekim Allah, tevbe eden, durumunu ıslah eden/düzelten, ıslah işinde çalışanı bağışlayacağını ve ona aynı zamanda merhamet edeceğini de beyan etmektedir. 4005
4000] 16/Nahl, 97
4001] Fahreddin Râzi, Tefsiru’l-Kebir, 20/113
4002] 34/Sebe’, 4
4003] 22/Hacc, 50
4004] 5/Mâide, 9; 35/Fâtır, 7; 48/Fetih, 29
4005] 3/Âl-i İmran, 89; 5/Mâide, 39; 6/En’âm, 54...
- 1078 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Kur’an, tevbe eden, iman eden ve sâlih amel işlemek sûretiyle hidâyete ulaşan insanı bağışlayacağını zikretmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Ve Ben, tevbe eden, iman eden ve sâlih amel işleyen, sonra da hidâyete ulaşan kimseye karşı elbette çok bağışlayıcıyımdır.”4006 Bu âyete göre bağışlanma için dört husus gerekmektedir. Bunlar:
Tevbe: İsyan, itaatsizlik ve küfürden sakınmak ve vazgeçmek,
İman: Allah'a, Rasûl’üne, Kitab’a ve âhiret gününe samimiyetle inanmak,
Sâlih amel: Allah ve Rasul'ünün emirlerine uygun işler yapmak,
Hidâyet: Sebatla doğru yolu takip etmek ve yanlış yola sapmaktan sakınmak.
Sayılan bu hususlara, doğrudan ve dolaylı olarak Kur'an'ın hemen her yerinde rastlamak mümkündür. "Ancak sabredenler ve sâlih amel işleyenlere gelince, işte onlar için mağfiret ve büyük ecir vardır."4007 Bu âyette de, bağışlanma ve büyük mükâfata nail olma, sabretmeye ve sâlih amel işlemeye bağlanmaktadır. Başka bir âyette ise, amellerin ıslah edilip günahların bağışlanması, Allah'tan korkmaya ve doğru söz söylemeye bağlanmakta ve: "Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki (Allah) amellerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın." 4008 buyrulmaktadır.
d- Tevbelerinin Kabul Görmesi
Kur’ân-ı Kerim'de sâlih ve muslih insanların tevbelerinin kabul edileceği beyan edilerek şöyle buyrulur: "Rabbiniz içlerinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz, sâlih insanlar olursanız, şüphesiz ki O, tevbe edenleri bağışlar."4009 Bu âyette Allah, mağfiretini sâlih bir insan olma ve tevbe edip O'na itaat etme şartına bağlamaktadır ki, böyle bir insanın da Allah'a iman eden ve sâlih amel işleyen birisi olduğu da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Başka bir âyette ise, bir kötülük yapıp, sonra durumlarını düzeltenlerin de tevbelerinin kabul göreceği beyan edilmektedir.4010 Kısaca geçmişi tamamen tasfiye etme, günahlardan vazgeçip pişmanlık duyma anlamını ifade eden tevbe, iman da dâhil olmak üzere, her şeyden önce gelmektedir. Nitekim âyetlerde bunu görmekteyiz.4011 Çünkü tevbe, gerçek iman etmenin bir teminatı durumundadır. Çünkü tevbe, bu durumda olan bir şahsın, ayrılmaz vasfıdır. Hatta diyebiliriz ki, tevbe, mü'minlerin en önde gelen vasıflarından biridir. 4012
Bir âyette ise, tevbe ve sâlih amel, Allah'a gereği gibi yönelmenin şartı durumundadır. "Kim tevbe eder ve sâlih amel işlerse, o, gereği gibi Allah'a yönelmiş olur."4013 Bu âyet, aynı zamanda tevbe edip kendilerini düzeltenler için bir müjdedir. Zira bu âyette, tabir câizse "genel af" ilan edilmektedir.
e- Kötülüklerinin Örtülmesi ve İyiliklere Tebdili
4006] 20/Tâhâ, 82
4007] 11/Hûd, 11
4008] 33/Ahzâb, 72
4009] 17/İsrâ, 25
4010] 4/Nisâ, 16
4011] 19/Meryem, 60; 20/Tâhâ, 82; 25/Furkan, 70; 28/Kasas, 67
4012] Bak. 9/Tevbe, 112
4013] 25/Furkan, 71
SÂLİH AMEL
- 1079 -
İçerisinde sâlih amel ifadesinin geçtiği âyetlerden bazılarında, iman eden ve sâlih amel işleyenlerin kötülüklerinin örtüleceği ve iyiliklere tebdil edileceği vurgulanmaktadır. Bunlardan birinde şöyle buyrulmaktadır: "Ancak kim tevbe eder, iman edip sâlih amel işlerse, işte onların kötülükleri iyiliklerle değiştirilir."4014 İlgili âyetlerden anlaşıldığına göre, kötülüklerin örtülüp iyiliklere tebdil edilmesinde bazı şartlar söz konusudur. Bunlar da, genel anlamda tevbe, iman ve sâlih amel olarak ifade edilmektedir.
f- Sevginin Oluşması
Kur’ân-ı Kerim'de iman edip sâlih amel işleyenlere, Rahman'ın bir sevgi yaratacağı belirtilerek şöyle buyrulur: "İman eden ve sâlih amel işleyenler (var ya), Rahman onlara bir sevgi yaratacak."4015 Âyette ifade edilen sevginin yaratılmasını Hz. Peygamberimiz'in şöyle izah ettiği rivâyet edilmektedir: "Allah bir kulunu sevdiği zaman Cebrâil'e der ki: 'Ben falanı sevdim, sen de sev.' Cebrâil de göktekilere aynı şekilde nida eder. Sonra onun için yeryüzünde bir sevgi yerleşmiş olur. İşte Allah'ın "iman eden ve sâlih ameller işleyenler (var ya), Rahman onlara bir sevgi yaratacak" âyeti bunu ifade eder." 4016
Allah'ın muhsinleri/iyilik yapanları,4017 Allah'tan tam anlamı ile sakınanları / müttakîleri,4018 sabredenleri,4019 adâletli davrananları,4020 Allah'a tevekkül edenleri,4021 çok tevbe edenleri,4022 temizlenenleri4023 seveceği zikredilirken; zâlimleri,4024 haddi aşanları,4025 fesâdı ve fesad çıkaranları,4026 kâfirleri,4027 kibirlenenleri,4028 günahkârları,4029 israf edenleri,4030 hâinleri,4031 nankörleri4032 de sevmeyeceği belirtilir.
Allah'ın kulunu sevmesi demek, ona nimetlerini sunması demektir. Kulun Allah'ı sevmesi ise, O'na yakın olmayı arzu etmesi, istemesi demektir. Böylece kul, daima kendini kontrol etmeyi hissedecek demektir. Çünkü Allah'ın sevgisini kaybetmek istemeyecektir. Bundan dolayı da kulun Allah'a sevgisi kuvvetlenecek ve âyette işaret edilen boyuta ulaşacak demektir ki, âyette şöyle buyrulur: "... Mü'minlerin Allah'ı sevmesi ise daha kuvvetlidir."4033 Allah sevgisini kazanmak için
4014] 25/Furkan, 70 ve yine bak. 47/Muhammed, 2; 29/Ankebut, 7; 64/Teğâbün, 9
4015] 19/Meryem, 96
4016] Tirmizî, Tefsiru'l-Kur'an 20
4017] 2/Bakara, 195; 3/Âl-i İmran, 134; 5/Mâide, 93
4018] 3/Âl-i İmran, 76; 9/Tevbe, 4, 7
4019] 3/Âl-i İmran, 146
4020] 5/Mâide, 42; 49/Hucurât, 9; 60/Mümtehine, 8
4021] 3/Âl-i İmran, 159
4022] 2/Bakara, 222
4023] 2/Bakara, 222; 9/Tevbe, 108
4024] 3/Âl-i İmran, 57; 42/Şûrâ, 40
4025] 2/Bakara, 190; 5/Mâide, 87; 7/A'râf, 55
4026] 2/Bakara, 205; 5/Mâide, 64; 28/Kasas, 77
4027] 3/Âl-i İmran, 32; 30/Rûm, 45
4028] 4/Nisâ, 36; 16/Nahl, 23; 28/Kasas, 76
4029] 4/Nisâ, 107
4030] 6/En'âm, 141; 7/A'râf, 31
4031] 8/Enfâl, 58; 2/Bakara, 276
4032] 22/Hacc, 38
4033] 2/Bakara, 165
- 1080 -
KUR’AN KAVRAMLARI
O'na iman ve bu imanın gerektiği şekilde sâlih amel gerekmektedir.
g- İnsanların En Hayırlıları Olmak
Kur’ân-ı Kerim'de iman eden ve sâlih amel işleyenlerin mahlûkatın en hayırlıları olacağı ifade edilerek şöyle buyrulur: "İman eden ve sâlih amel işleyenler mahlûkatın en hayırlılarıdır."4034 Bu âyette geçen "beriyye" kelimesinin genel bir mânâ arzedeceği gibi, kendi asırlarında yaşayan mahlûkatın en hayırlısı anlamını ifade edeceği beyan edilmektedir. Gerçekten insan, "en güzel bir şekilde yaratılmış" olup, şeklen mahlûkatın en mükemmeli olduğu gibi, akıl sayesinde de onların en üstünüdür. Fakat insan, bu mükemmelliğin nereden kaynaklandığını unuttuğundan dolayı, kendisini yaratan, öldüren ve sonra yine diriltecek olan Allah'ı unutmuş ve böylece "nankör" durumuna düşmüştür.4035 Dolayısıyla mahlûkatın en şerlisi olmuştur. Ancak, onu bu durumdan kurtaracak yol da yine Allah tarafından gösterilmiştir ki, bu da genel anlamda iman ve sâlih amel olup, insan bu sayede yaratıkların en hayırlısı konumuna gelmiştir.
h- Dinamizm Kazanmaları
İman edip sâlih amel işlemek, insanı dinamizme sevkeder. Çünkü iman ve sâlih amel, bir noktada, mü'minin boş işlerle meşgul olmasını engeller. Çünkü mü'minler âyetlerde de ifade edildiği gibi "... Faydasız bir şeye rastladıkları zaman, yüz çevirip vakarla geçerler. Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman onlara karşı kör ve sağır davranmazlar." 4036
İnsanın sabahın erken saatlerinden, gecenin belirli bir vaktine kadar Rabbi ile baş başa kalması, bir sâlih ameldir ve bunu insana ancak inancı yaptırabilir. Yani kılacağı beş vakit namaz, mü'minin Rabbi ile başbaşa kalmasını sağlayacaktır ki, namazın sâlih amellerin en üstünü olduğu belirgindir. Namaz, özellikle cemaatle kılındığında mü'minin hem kendisine ve hem de çevresine karşı sorumlu ve uyanık olmasını sağlayacaktır. Böylece mü'min sâlih ve muslih (aktif bir insan) olma yolunda gayret gösterecek demektir. Ramazan'da oruç tutan bir mü'min, toplumdaki yoksulları düşünür. Bu durum, mü'mini dinamik tutarak onun devamlı çalışmasını sağlayacak ve yine çevresinde fakir ve yoksul olanlara sadaka ve zekât yoluyla yardıma koşacaktır ki, bunlar da sâlih amelin birer göstergeleridir. Psikolojik açıdan ibâdetlerin insan ruhu üzerinde etkisinin olduğu ve insanı huzur ve sükûna kavuşturduğu bilinmektedir. Günlük ibâdetlerini yerine getiren bir mü'min, Allah'a karşı görevini yapmanın rahatlığı yanında, kendini de yenilemiş ve dinamik bir hayata kavuşmuş olacaktır. Böylece mü'minler, Allah'ın bütün insanları sadece kendisine kulluk etmeleri için yarattığının4037 şuuru içinde hareket etmeleri gerektiğini idrâk etmiş olacaklardır.
i- Yeryüzüne Vâris Olmaları
Kur’ân-ı Kerim'de iman edip sâlih amel işleyenlere, yeryüzüne halef kılınacakları vadedilerek şöyle buyrulur: "Allah, sizden iman edip sâlih amel işleyenlere, onlardan öncekileri halef kıldığı, sahip ve hâkim kıldığı gibi, onları da yeryüzüne halef
4034] 98/Beyyine, 7
4035] 22/Hacc, 66
4036] 25/Furkan, 72-73
4037] 51/Zâriyât, 56
SÂLİH AMEL
- 1081 -
kılacağına, sahip ve hâkim yapacağına onlar için râzı olduğu dinî temelli yerleştireceğine ve korkularını güvene çevireceğine dâir söz vermiştir. Çünkü onlar Bana kulluk eder, hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Ama kimler bundan sonra da inkâr ederse, işte onlar artık yoldan çıkmışlardır."4038 Bu âyette Allah, iman edip bu imanlarının gerektirdiği şekilde sâlih amel işleyenlere üç şey vadetmektedir. Bunlar:
Yeryüzüne halef kılınmaları,
Kendileri için seçilen ve beğenilen/râzı olunan dinin kendilerine sağlamlaştırılacağı,
Korkularından sonra güvene erecekleridir.
Âyette vaad edilen "yeryüzünde halef kılma" şeklinde ifade edilen hususla ne kast edilmektedir? Müfessirler, bu konuda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Allah'ın hangi ırktan olursa olsun müşriklerin topraklarına varis kılması ve orada her türlü tasarruf yapmaya yetkili halifeler yapması, kâinatı imar etme, adaleti yerine getirme ve kullar arasında ihsan, iyilik yapmak için Allah'ın onları halife yapmasının söz konusu olduğu beyan edilmektedir. Başka bir âyette de bu vaade açıklık getirilir: "Andolsun, Tevrat'tan sonra Zebur'da da arza mutlaka sâlih kullarım vâris olacaklardır, diye yazdık."4039 Ancak bu verâseti, iman etmeye ve bu inancın gerektirdiği şekilde sâlih amel işleme şartına bağlamaktadır. Yeryüzüne, tevhid inancına sahip olup sâlih amel işleyenler, dün olduğu gibi bu gün de vâris olabilirler. Yeter ki onlar sâlih olsunlar.
k- Cenneti Kazandırması
Kur'an'da iman eden ve sâlih amel işleyenlere vadedilen hususların başında cennet ve içindekilerin geldiğini söyleyebiliriz. Cennete girmenin temel şartı iman ve sâlih ameldir. Bazı âyetlerde bu durum, "şart edatı" ile ifade edilmektedir. "Erkek ve kadından her kim iman ederek sâlih amel işlerse işte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir."4040; "Allah, muhakkak ki iman eden ve sâlih amel işleyenleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyar." 4041
Bütün bunların yanında, iman edip sâlih amel işleyenlere Allah, yüksek dereceler verecek;4042 korku ve hüzünden emin kılacak;4043 çalışmalarını zâyi etmeyecek;4044 iyi insanlar arasına dâhil edecek4045 ve İlâhî rahmete kavuşturacaktır. 4046
"Ey Rabbim! Beni verdiğin nimete şükretmeye ve râzı olacağın sâlih ameller işlemeye muvaffak kıl. Rahmetinle, beni sâlih kulların arasına kat." 4047 *
4038] 24/Nur, 55
4039] 21/Enbiyâ, 105
4040] 40/Mü'min, 40 ve bak. 19/Meryem, 60; 4/Nisâ, 124; 64/Teğâbün, 9; 65/Talak, 11
4041] 22/Hacc, 14 ve bak. 47/Muhammed, 12; 14/İbrahim, 23; 2/Bakara, 25; 29/Ankebut, 58
4042] 20/Tâhâ, 125; 46/Ahkaf, 19; 8/Enfâl, 84
4043] 2/Bakara, 277; 2/Bakara, 62; 5/Mâide, 69; 6/En'âm, 48; 7/A'râf, 35
4044] 7/A'râf, 170; 18/Kehf, 30; 3/Âl-i İmran, 57; 4/Nisâ, 173; 21/Enbiyâ, 94
4045] 29/Ankebut, 9; 28/Kasas, 67
4046] 45/Câsiye30; 6/En'âm, 12
4047] 27/Neml, 19* Bu konu, çoğunlukla Ömer Dumlu'nun Kur’ân-ı Kerim'de Salâh Meselesi adlı kitabından yararlanılıp yer yer özetlenerek hazırlanmıştır.
- 1082 -
KUR’AN KAVRAMLARI
Sâlih Amelle İlgili Ayet-i Kerimeler
A- Sâlih Amel Anlamında “Sâlih” Kelimesi ve Çoğulunun Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 132 Yerde): 2/Bakara, 25, 62, 82, 130, 277; 3/Âl-i İmrân, 39, 46, 57, 114; 4/Nisâ, 34, 57, 69, 122, 124, 173; 5/Mâide, 9, 69, 84, 93, 93; 6/En’âm, 85; 7/A’râf, 42, 73, 75, 168, 189, 190, 196; 9/Tevbe, 75, 102, 120; 10/Yûnus, 4, 9; 11/Hûd, 11, 23, 46, 61, 62, 66, 89; 12/Yûsuf, 9, 101; 13/Ra’d, 29; 14/İbrâhim, 23; 16/Nahl, 97, 122; 17/İsrâ, 9, 25; 18/Kehf, 2, 30, 46, 82, 88, 107, 110; 19/Meryem, 60, 76, 96; 20/Tâhâ, 75, 82, 112; 21/Enbiyâ, 72, 75, 86, 94, 105; 22/Hacc, 14, 23, 50, 56; 23/Mü’minûn, 51, 100; 24/Nûr, 32, 55; 25/Furkan, 70, 71; 26/Şuarâ, 83, 142, 227; 27/Neml, 19, 19, 45; 28/Kasas, 27, 67, 80; 29/Ankebût, 5, 7, 9, 27, 58; 30/Rûm, 15, 44, 45; 31/Lokman, 8; 32/Secde, 12, 19; 33/Ahzâb, 31; 34/Sebe’, 4, 11, 37; 35/Fâtır, 7, 10, 37; 37/Sâffât, 100, 112; 38/Sâd, 24, 28; 40/Mü’min, 40, 58; 41/Fussılet, 8, 33, 46; 42/Şûrâ, 22, 23, 26; 45/Câsiye, 15, 21, 30; 46/Ahkaf, 15; 47/Muhammed, 2, 12; 48/Fetih, 29; 63/Münâfıkun, 10; 64/Teğâbün, 9; 65/Talâk, 11, 11; 66/Tahrîm, 4, 10; 68/Kalem, 50; 72/Cinn, 11; 84/İnşikak, 25; 85/Bürûc, 11; 95/Tîn, 6; 98/Beyyine, 7; 103/Asr, 3.
B- Islâh Kelimesinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 7 Yerde): 2/Bakara, 220, 228; 4/Nisâ, 35, 114; 7/A’râf, 56, 85; 11/Hûd, 88;
C- Sulh ve Islah Kelimesinin Türevlerinin Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 32 Yerde): 2/Bakara, 160, 182, 224; 3/Âl-i İmrân, 89; 4/Nisâ, 16, 128, 128, 128, 129, 146; 5/Mâide, 39; 6/En’âm, 48, 54; 7/A’râf, 35, 142; 8/Enfâl, 1; 10/Yûnus, 81; 13/Ra’d, 23; 16/Nahl, 119; 21/Enbiyâ, 90; 24/Nûr, 5; 26/Şuarâ, 152; 27/Nenml, 48; 33/Ahzâb, 71; 40/Mü’min, 8; 42/Şûrâ, 40; 46/Ahkaf, 15; 47/Muhammed, 2, 5; 49/Huucurât, 9, 9, 10.
D- Muslih Kelimesi ve Çoğulunun Geçtiği Âyet-i Kerimeler (Toplam 5 Yerde): 2/Bakara, 11, 220; 7/A’râf, 170; 11/Hûd, 117; 28/Kasas, 19.
E- Sâlih Amel Konusundaki Âyetler
a- Sâlih Amel İşlemek: Kehf, 110; Fatır, 10; Yasin, 12; Haşr, 18; Müzzemmil, 20.
b- Sâlih Amel İşleyenlerin Mükâfatı: Bakara, 25, 82, 277; Al-i İmran, 57; Nisa, 57, 122-123, 173; Maide, 9; A'raf, 42; Yunus, 9, 26; Hud, 11, 23; Ra'd, 29; Kehf, 30-31, 107-108; Meryem, 60-63; Enbiya, 94; Kasas, 84; Ankebut, 7, 9, 58-59; Lokman, 8-9; Secde, 19; Fatır, 7; Fussılet, 8; Şura, 22-23; Muhammed, 12; Talak, 11; İnşikak, 25; Büruc, 11; Tin, 6; Beyyine, 7-8.
c- Sâlih Amel İşleyenlerin Üstünlüğü: Asr, 1-3.
d- Sâlih Amel, Dünyalık Şeylerden Hayırlıdır: Kehf, 46; Meryem, 76.
e- Sâlih Amel İşleyenlerin Kusurlarını Allah Bağışlar: Ankebut, 7; Necm, 32.
f- Allah'ın, Sâlih Amel Nasib Etmesi İçin Süleyman a.s.'ın Duası: Neml, 19; Ahkaf, 15.
g- Sâlih Amel İşleyenlerin Yaptıkları, Kendi İyilikleri İçindir: Rum, 44-45; Fussılet, 46; Casiye, 15.
h- Amelsiz İman: En'am, 158.
i- Amelde İhsan: Bakara, 112.
j- Kötü Amel İşleyenler: Fatır, 8, 10; Yasin, 12; Fussılet, 46; Casiye, 15.
k- Bütün Amelleri Allah Bilir ve Görür: Fecr, 14; Adiyat, 11.
l- Bütün Amellere Karşılık Verilecektir: Zariyat, 6; Necm, 31; Zilzal, 6-8.
m- Amellere Göre Dereceler Vardır: En'am, 132; Ahkaf, 19; insan, 1-2; Leyl, 4.
n- Amellerin Boşa Gitmesi: Muhammed, 33.
Konuyla İlgili Kütüb-i Sitte Hadis Kaynakları
a- Amel ve İbadette Mutedil Olmak: 17/ 150; 2/ 344.
b- Amelde Devam: 9/ 481; 17/ 594.
c- Amelde İhlâsın Önemi: 14/ 244-245.
d- Amelin en Efdali: 8/ 298.
e- Ameli Azaltıp Yakınlarından Faziletli Olanlarına Güvenme: 10/ 150.
f- Ameli Olmayan, Lütufla mı Cennete Girer? 2/ 358, 359.
g- Amelin Yok Olması İki Çeşittir: 8/ 254.
h- Ameller Cennete ve Cehenneme Girmeye Sebeptir: 14/ 15.
i- Amellerin En Hayırlısının Hangisi Olduğu Sorularına Cevaplar: 10/ 173.
j- Ameller Kapta Bulunan Madde Gibidir: 17/ 585.
k- Amellerin En Faziletlisi Allah İçin Sevmek, Allah İçin Buğzetmek: 10/ 140-141.
SÂLİH AMEL
- 1083 -
l- Amellerin En Hayırlısı Orta Yollu Olanıdır: 7/ 436.
m- Amellerin Hayırlısı Az da Olsa Devamlı Olanıdır: 17/ 594; 8/ 389; 9/ 481.
n- Amellerimizde Allah'tan Başkasını Ortak Etmemek: 7/ 312-313.
o- Allah Nezdinde En Hayırlı Amel: 8/ 225.
p- Allah Rızası İçin Yapılmayan Amelin Allah Nazarında Değeri Yoktur: 13/ 130.
q- Cehennemden Uzaklaştırıp Cennete Sokacak Ameldir: 13/ 243.
r- Cenab-ı Hak, Her Bir Hayır Ameli En Az On Misliyle Kabul Eder: 9/ 419-420.
s- Kişi Takat Getireceği Kadar Amel Etmeli: 9/ 306-307.
t- Kişi Ameline Göre Semavat ve Arz Ehlince Kabul Görür, Sevilir: 10/ 142-143.
u- Kişi Amelinin Sevabını Bir Başkasına Bağışlayabilir: 15/ 239.
v- Kişi En Son Ameline Göre Hüküm Görür: 14/ 13.
w- Kişi Öldüğü Amel Üzerine Diriltilecektir: 15/ 265.
x- Kişinin Uzuvları, Kıyamet Günü Amelini Haber Verirler: 14/ 389.
y- Yapılan Amellerin Cenab-ı Hakk'a Sunulması: 10/ 286.
z- Yedi Şeyden Önce Amelde Acele Etmek: 15/ 181.
Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1. Hak Dini Kur'an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Azim Y. c. 1, s. 239
2. Mefatihu'l-Ğayb (Tefsir-i Kebir), Fahreddin Razi, Akçağ Y. c. 2, s. 164-166
3. Kur'an-ı Kerim'de Salah Meselesi, Ömer Dumlu, D.İ.B. Y.
4. İslâm Ansiklopedisi, T.D.V. Y. c. 3, s. 13-20
5. İslâm Ansiklopedisi, Şamil Y. c. 1, s. 126-129
6. Kur'an'da Temel Kavramlar, Ali Ünal, Kırkambar Y. s. 276-281
7. Kur'an'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Toshihiko İzutsu, Pınar Y. 269-273
8. İslâm Düşüncesinde İman Kavramı, Toshihiko İzutsu, Pınar Y. 195-234
9. Kur'an Cevap Veriyor, İzzet Derveze, Yöneliş Y. s. 336-340
10. İslâmi Terimler sözlüğü, Hasan Akay, işaret Y. s. 32-33, 408-409
11. Esenlik Yurdunun Çağrısı, Celalettin Vatandaş, Pınar Y. s. 183-187
12. İman ve Tavır, M. Beşir Eryarsoy, Şafak Y. s. 277-280
13. İman Risalesi, Mustafa İslâmoğlu, Denge Y. s. 309-315; 342-348
14. Kur'an'da insan ve Toplum, Ekrem Sağıroğlu, Pınar Y. s. 251-262

 
Okunma 936 kez
Bu kategorideki diğerleri: « SABIR SÂLİH (A.S.) VE SEMÛD KAVMİ »